İyi okumalar herkese! 🥺♡
Medya: Kaleo - Hot Blood
╹
"Saat kaç?"
"Daha çeyrek var."
Zaman geçmek bilmiyordu. Köşkten ayrılalı neredeyse iki saatten fazla olacaktı ve hâlâ evin arkasında, arabada öylece oturmuş bekliyorduk. Her şey fazla yolunda, fazla sakin ilerliyordu. Hiçbir şey beklediğim gibi değildi ve bu zihnimde hiçbir sahneyi canlandıramamama sebep oluyordu. Özellikle böyle işlerden anlayan bir kadınla bu yola çıkınca işler daha da gerici bir hâl alıyordu.
Köşkten ayrıldığımızdan beri Jimin'in dudaklarımı sömürüşü zihnimi yağmalayıp duruyordu, bu yüzden yol boyu istesem de tek kelime edememiştim. Hangi amaçla yapmıştı, aklından ne geçirmişti bilmiyordum ama hoş bir hareket olduğunu söyleyemezdim. Zaten karşılık vermedim, itmedim de. Bu nötr kalışımın tek sebebi çatısı altında onunla iyi geçinmekten ibaretti. Yani belki biraz fazla iyi geçiniyordu benimle, pek emin değildim. Sadece alnımın ortasına dayalı bir namlu daha bulmak istemiyordum, o kadar.
Bir daha böyle bir şeye kalkışacak olursa onu kibarca reddetmenin bir sakıncası olmazdı umarım.
Elimdeki kendinden susturuculu silahı evirip çevirdikten sonra konuşmak için derin bir nefes aldım ancak Yoonji'ye sormam gereken çok fazla soru olduğundan ve hepsini sormaya çekindiğimden aldığım nefes gırtlağımda kaldı, veremedim. Kafamda soruları bir öncelik sırasına dizdim. Sıranın başını Jimin'in o adamın saatini neden istediği çekiyordu. Bizi silah zulasına götürdüğünde söylemişti. Adamın saatinde tek bir çizik bile görmek istemediğini öyle açık belirtmişti ki sonuçlarının kafamda belirmesi pek zor ve geç olmamıştı. Ölüm sahnelerim hemen gözümün önünden akıvermişti.
Diğer sorularsa mesleği, bu adam(lar)ın ona ne yaptığı ve evinin bodrumunda neden bir silah zulası olduğuyla ilgiliydi. Belki sormam gereken daha bir ton soru vardı ama zaman geçtikçe vücudumdaki adrenalinin miktarı öyle artıyordu ki damarlarımı bir asitmişçesine delip geçecek gibi oluyordu, derli toplu düşünüp sorularımın birçoğunu yakalayamıyordum. Avuçlarım terliyor, kalbim göğüs kafesimi kırıp kendini dışarı atacak kadar kuvvetli atıyordu. Dakikalar geçtikçe o soruları anımsayacak gücüm tükeniyordu.
"Jimin'in bir silah zulası olduğunu bilmiyordum," diye mırıldandım. Panikle sorularımın öncelik sırasını karıştırdığımı ancak Yoonji bana döndüğünde idrak edebilmiştim.
"Hakkında bilebileceğin en basit şeyi bile bilmiyorsan, daha fazlasını da bilmiyor olmalısın."
"O da ne demek?"
Alaycı tavrını biraz yumuşatıp elini direksiyondan çekti ve dizimi patpatladı. Dudakları bana acıyormuş gibi dümdüz bir hale geldi, ardından yamuk bir gülümsemeyi dudaklarına yerleştirdi.
Sanırım Jimin'in çevresindeyken ezik duruma düşmeme gibi bir şansım hiç olmayacaktı. Ne (gülünç bir) kader ama...
"Silah kaçakçısı. Yani aslında avukat, bu kaçakçılık meselesini perdelemek için de kullanıyor."
"Jimin avukat mı?"
Ve silah kaçakçısı. Ah, Tanrım, ben gerçekten sivri ve büyük bir kayaya çarpmıştım. Batışım muhtemelen kurtuluşum olacaktı çünkü bu çarpışma henüz bitmiş değildi, alacağım daha çok yara ve darbe vardı. Daha da mahvolacaktım. Biliyordum.
Titanik şu halimi görse battığına utanırdı.
"Vay canına."
"Sana kendi hakkında hiçbir şey söylemedi mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OMERTA ╹ vmin
Fiksi PenggemarBu deli dünyada tek başınasın, herkese ve her şeye rağmen hayattasın. •Mafia!Park Jimin