9-1♰ trust issues

939 101 23
                                    

"Taehyung! Seni bekliyoruz!"

"Git başımdan!"

"Çocukluk yapma da kalk. Açız."

"Siz yiyin."

"Beş dakika sonra suyla geleceğim. Kalkmamış olursan duşunu yatakta alırsın."

Odamdan çıkar çıkmaz beni zorla uyandırmasına küfrede küfrede tuvalete gittim. Kalkmak istemiyordum. Gece için dinlenmem gerekiyordu çünkü bu gece yine birini öldürmem gerekiyordu. Park Jimin'in talimatı buydu. Günlerimin yeterince korkunç geçtiği yetmiyormuş gibi bir de başıma Hoseok ve Seokjin çıkmıştı. Ben akşama kadar dinlenir, toparlanırım diye planlarken sabahın sekizinde başıma birlikte kahvaltı yapalım diye dikilmişlerdi. Nasıl olurdu da sinirlenmezdim?

Elimi yüzümü yıkadıktan sonra bile göz kapaklarım hâlâ kapanmak için yalvarıyordu. Yoonji o herifin kafasını gözümün önünde patlattığından beri hayatım daha da boktan bir hal almaya başlamıştı ve bu artık beni sadece psikolojik olarak değil fiziksel olarak da çok yormaya başlamıştı. Uykularım kaçıyordu. Önceden öncelik verdiğim şeyler artık geri plana düşüyor, kendi hayatım dışında bir hayata kafa yoramıyordum.

Masaya oturur oturmaz gözlerin bana çevrildiğini hissetmiştim. Yine hayatımla ilgili bir konuşma döneceği açıktı ve bu zaten başımı çatlatan ağrıyı iki katına katlıyordu. Öyle de oldu. Beklediğim gibi ilk konuşan Seokjin oldu ve uzatmadan konuyu direkt gündeme getirmekten çekinmedi.

"Günaydın Taehyung. Sen terapilere gelmeyince ben de senin yanına geleyim dedim."

"İyi etmişsin." diye ağzımın içinde gevelediğimde Hoseok bu gevelemenin altına ne kadar fazla küfür sakladığımı fark etmiş olacak ki masanın altından ayağıma vurdu.

"Hoseok'la görüşüyorum ama seninle görüşemiyorum. Gerçi o da seninle pek görüşemiyormuş. Eve pek gelmiyormuşsun."

"Biraz meşgulüm. Terapilere de o yüzden gelmedim, eve gelmediğimi söylerken bunu da söyleseymiş keşke."

"Söyledim zaten," dedi Hoseok kısık sesle. Sonra Seokjin ikna olmak istercesine "Kız arkadaşın mı var?" diye sordu. Lanet olası terapilerini reddettiğim halde neden beni zorluyordu ve hayatımı deşelemeye devam ediyordu anlamıyordum. Belki bir arkadaş olarak tamam ama onu bir terapist -veyahut ne sikimse- olarak artık hayatımda istemiyordum. Çünkü bir şeyler terapilerle düzelemeyecek kadar çığırından çıkmıştı.

"Hayır. Ailemle ilgilenmeye çalışıyorum."

"Ablan bana öyle demedi ama."

"Ablamı mı aradın?"

"Senin için endişeleniyorum. Elbette aradım."

Hoseok önümdeki tabağa iki krepi üst üste koyarken elimdeki çatalı sinirden öylesine sıkıyordum ki çatalı elimden almak zorunda kalmıştı. Bir şey yapması için ona bakıyordum çünkü durumumu, birilerini öldürmek zorunda kaldığımı, bir tek Hoseok biliyordu. Bu konu hakkında ağzını dahi açmayışı canımı sıkmıştı.

"Çocuk değilim ben. Benim için endişelendiğini ablama söylemene gerek yok."

"Sana ulaşabilsem seninle konuşacaktım zaten. Her neyse. Senin için endişelenen tek kişi olmadığıma sevindim."

Konuyu tamamen kapatmak adına Hoseok yapay bir neşeyle "Vizyondaki filmlere baktım, fena görünmüyordu. Öğleden sonraki seanslardan birine gireriz, öyle değil mi?" dediğinde Seokjin kafasıyla onayladı. Bense ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Sanırım bensiz bir plan yapmışlardı ama içine ben de dahildim.

OMERTA ╹ vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin