5:: his kissing him first time

1.5K 149 161
                                    

//Sam Tinnesz - Play With Fire//

Kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Sürekli olarak antrenman yapıyorum ve bana değişik şeyler yediriyorlar. Bunun dışına sürekli aynı makinelere bağlanıyorum ve işleri bittiğinde birçok şeyi hatırlayamıyorum. Defteri koyduğum yeri bile unutmuştum. Saatler sonra hatırlayabildim. Bana ne yapıyorlar bilmiyorum. Yalnızca buradan kurtulmak istiyorum. Annemin intikamını almalıyım.

Çizburger... Hayatında yediği en tuhaf şeydi. Tadı alıştığı diğer tatlar gibi değildi ve sağlıksız olduğundan kesinlikle emindi.

Stark her iş çıkışı gelip bunları yiyecek kadar ne buluyordu anlamamıştı. Yalnızca meraktan denese de hiç mi hiç sevmemişti. Kendisine yaptığı karışımları tercih ederdi.

Yine de hala çizburgercide oturuyor ve onun gelmesini bekliyordu. Her zaman gelirdi, elbette yine gelecekti.

Aslında neden buraya geldiğini bilmiyordu tam olarak. Stark'a pekala evinde de sahip olabilirdi ancak burada olması onu daha savunmasız yapacaktı, belki de bu yüzdendi.

Dikkatleri üzerine çektiğini biliyordu ancak umrunda değildi. Gittiği yerlerde dikkat çekmeye alışıktı zaten. İnsanlar neden onu bu kadar garipsiyordu anlamasa da umursamıyordu pek. Baştan aşağı siyah giyindiği içindi belki de. Ama bazen renkli şeyler de giydiği oluyordu. Yine de insanlar ona tuhaf tuhaf bakıyorlardı.

Düşüncelerinden sıyrılıp gözlerini yeniden kapıya dikmeden önce saatine baktı.

Dilini dudaklarının üzerinde gezdirdi. Birkaç dakikaya Stark gelecekti.

Onu düşünmek kasıklarının sızlamasına sebep oldu. Ah Tanrım. Bıçağı teninde nasıl da güzel bir kesik açmıştı... Keşke onu öylece bırakıp gitmek yerine kalıp o kesikte dudaklarını gezdirseydi.

Neyse ki az kalmıştı tüm bunları gerçekleştirmesine. Tek yapması gereken kuruluştaki salaklara kendisini biraz rahat bırakmasını söylemekti. Aptal herifler, her sıkıştıklarında onu çağırıyordu ve bundan bıkmıştı. Tüm vaktini Stark ile oynayarak geçirmek istiyordu.

Planladığı gibi Stark kapıdan içeri girdi. Koyu renk bir kot pantolonun üzerine siyah bir tişört ve deri ceket giymişti. Onu görmeyeli bir hafta olmuştu ve saçları uzamıştı.

Ağzının suları akacakmış gibi hissetti. Daha önce hiçbir avı Stark kadar kusursuz, onun kadar eşsiz olmamıştı.

Fark edilmek için gözlerini onun kendisininkine oranla oldukça ufak olan bedeninden çekmedi. Ufak olsa da etrafına güçlü bir enerji yayıyordu, bu dikkatinden kaçmamıştı.

İstediği gibi, siparişini verdikten sonra Stark'ın viski rengi gözleri onunkileri buldu. Yüzü kızgın ve şaşkın bir hal aldı.

Sakince yerinden kalkıp oturduğu yerden birkaç adım arkada olan erkekler tuvaletine yol aldı. Takip edileceğinden oldukça emindi.

Kapıyı ittirdi, içeri girip kalçasını lavaboya yasladı ve beklemeye başladı.

Üçüncü dakikayı saymayı bitirmek üzereyken Stark müthiş bir öfkeyle içeri girdi.

“Sen!” dedi kapıyı kapatırken. “Bana hesap vereceksin!”

Tek kaşını havaya kaldırıp ona bağıran adama baktı. “Hayır.” Düz bir sesle onu reddetti.

Hunter|StonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin