13:: his finding him

1.1K 122 196
                                    

Bugün, ilk öpücüğümü aldım. Bu kişi elbette Bucky'di. Antrenmandan sonra yatakhanemize geri döndüğümüzde benimle odama kadar geldi ve beni öptü. Bu sefer ona karşı çıkamadım çünkü sanırım ona karşı bir şeyler hissediyorum ve onu öpmeyi ben de istedim. Nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum, zaten birkaç saniye sürdü. Dudakları yumuşaktı ve beni öptükten sonra yüzünde bir gülümseme vardı. O odasında döndüğünden beri, midemde tuhaf bir hisle uzanıyorum. Bir gün Bucky'i de alıp bu cehennemden kurtulacağım.


Tony gideli, tamı tamına üç ay olmuştu.

Tony'siz geçen koskoca üç ay...

Zor olmuştu, onun kokusunu neredeyse unutur gibiydi, yalnızca hayalindeydi, sesi de öyle. Tenine dokunmanın verdiği o hissi de unutmak üzereydi neredeyse. Parmak uçları ne çok özlemişti Tony'i.

Üç aydır yollardaydı Steve. HYDRA'dan çaldığı Land Rover Defender Flying Hunstman aracıyla birlikte, üç aydır Afganistan'ın altını üstüne getiriyordu.

Fakat hala onu bulamamıştı.

Uğradığı köylerde Tony'i gördüğünü söyleyenler oluyordu ancak şimdiye kadar, söyledikleri yerlerin hiçbirinde Tony'i bulamamıştı.

Dün gece, küçük bir köyde konaklamış ve oradaki halktan bilgi almıştı. Birçok kişi, çölün bitimindeki mağaralarda bir terör örgütünün bulunduğunu ve Tony'nin orada olabileceğini söylemişti. Bu yüzden de Steve, sabah erkenden yola çıkmıştı ve hala çölü geçmeye çalışıyordu.

Onun yokluğunun bu denli bir etki yaratacağını düşünmezdi. Tony'nin vazgeçilebilir olduğunu, yalnızca fazladan takınlığı olduğu bir av olduğunu düşünmüştü ama öyle değildi; Tony sıradan değildi. Üç ay boyunca ona ait, ona has olan her şeyden uzak kalmak zordu. İstediğinde onu öpememek, onunla uğraşamamak, onun iğneleyici sözlerini duyamamak bile zordu.

Kendine, bunun sebebinin onunla geçirdiği iki buçuk aylık süre olduğunu söyleyip durdu. Ona alıştığı için onsuz olmayı garipsemişti sadece. Onu bu kadar özlemesinin başka hiçbir sebebi olamazdı.

Başını iki yana sallayıp uçsuz bucaksız görünen çöle odaklandı. Sonra gözlerini GPS'e çevirdi. Hala uzun bir yolu vardı. Sinirle soludu. İçinden bir ses Tony'nin çoktan öldüğünü ve aramayı kesmesini söylüyordu.

Korktuğu da buydu ya. Ölmüşse ne yapardı? Cesedini bulamazsa ne yapardı? Tamam, Tony'den çok hazzetmese de adamın icatları önemliydi, dünyaya kazandırdığı şeyler azımsanacak şeyler değildi ve bu yüzden düzgün bir mezarı hak ediyordu en azından.

Şimdi, onu bulma umudu varken bile onsuzluk bu kadar çekilmezse, gerçekten gittiğinde ne yapacaktı? Hayatına devam edecek miydi yoksa Tony için yas tutacak mıydı? Bilmiyordu. Hayatında belki de ilk kez ne hissedeceğini, ne yapacağını bilmiyordu.

Soluk verdi yeniden, gaza biraz daha bastı. Bu belirsizliği gidermek için son şansı olan o yere bakmak zorundaydı.

On beş dakika kadar daha sürdü sonsuz gözüken çölde. Gözlerini önünden ayırmıyordu birilerini görme umuduyla. Eğer bu mağarada da bulamazsa Tony'i, vazgeçecekti.

Sonra birden, on dakikalık uzaklıkta bir vücut çarptı gözüne. Gözlerini kısıp daha dikkatli baktı. Tony'e benziyordu, o olabilir miydi?

Hunter|StonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin