11:: his giving him a gift

1.2K 127 298
                                    

Dün beni ilk kez bir göreve gönderdiler. Sorumluluğum istedikleri bir adamı öldürmekti fakat yapamadım. Annem için birilerini öldürmüştüm ama o zaman zorundaydım. Şimdi ise benden birilerinin keyfi için can almam isteniyor ancak yapamadım, yapamayacağım da. Birini öldürmek büyük bir vicdani sorumluluk ve bunu kaldıramam, hala anneme tecavüz eden askerleri rüyamda görürken hem de. Buraya geri geldiğimde, ceza olarak beni yarım saat boyunca, çırılçıplak bir şekilde karda yürüttüler. Hayatımda hiç o kadar üşümemiştim ya da aşağılanmış hissetmemiştim. Berbattı. Geri geldiğimde kimse benimle ilgilenmedi ve geldiğimden beri, ateşin yanında, battaniyeye sarılmış bir şekilde oturuyorum ki bu yaklaşık dört saat ediyor. Hala ısınamadım.


Hiçbir şey.

Hakkında hiçbir şey bulamamıştı.

Saatlerdir, Jarvis ile beraber interneti, gizli dosyaları, nüfus kayıtlarını; her şeyi alt üst etmişti ancak hiçbir lanet bilgi yoktu.

Neden onun hakkında kimse bir şey yazmamıştı, neden ona dair bir tane bile bilgi, kayıt, sabıka, konum, ya da herhangi başka bir şey yoktu anlamıyordu.

Steve, sahiden kimdi?

Yaklaşık on beş dakikadır, laboratuvarında oturmuş, bunu düşünüyordu.

Dünkü işaret olayı vardı bir de. Steve bir tarikata falan mı aitti acaba? Ya da bir örgüte üyeydi ki tüm o muhabbet, James'in de Steve gibi biri olduğunu gösteriyordu.

Sinirle şakaklarını ovdu. Nasıl bir adamı öpüyordu öyle? Onun ceketini giymişti bir de... Kim bilir kaç cinayet görmüştü o ceket? Peki ya boynunda gezinip onu işaretleyen bıçak, o kaç kişinin canını almıştı?

Midesi bulanmaya başladı. Steve'den kurtulmalı ya da ona doğruları söyletmeliydi artık. Bu belirsizliğe dayanamıyordu.

Evet, Steve dıştan harika bir adamdı. Ah, harikanın da ötesindeydi. Tam da Tony'nin sevdiği tipte bir adamdı. Uzun boy, geniş omuzlar, güçlü bir çene, masmavi gözler... O kusursuzdu.

Yine de Steve'in içine dair hiçbir şey bilmiyordu ve Afganistan'a yol almadan önce öğrenmek istiyordu.

Masanın üzerindeki kahvesine uzandı ve dudaklarına götürdü. Bir yudum alırken beyninde hep aynı düşünce vardı: Steve sahiden kimdi?

Bu soruya başka sorular da eklendi tabii. Beyni asla boş durmazdı. Steve'e kapılmakla, ona izin vermekle, onu öpmekle hata mı ediyordu? Onu hayatından nasıl atacaktı peki? Şu ana kadar gördüğü kadarıyla Steve oldukça güçlü bir adamdı ve onu tek başına yere sermesi zor gözüküyordu.

Bakışları masasındaki tasarımlara kaydı. Belki de bu zırhlardan biriyle Steve'den kurtulabilirdi? Peki ondan gerçekten kurtulmak istiyor muydu?

Ya da, neden ondan kurtulmak istiyordu ki? Evet, gizemliydi ve muhtemelen teşkil ettiği tehlike azımsanacak bir boyutta değildi ancak son birkaç günde değişmişti ve eski halinden eser kalmamıştı. Zaten Tony'nin hayatında kim varsa gizemliydi, tanıdığı herkesin karanlık bir tarafı vardı ki Tony, karanlık tarafı olmayan birine güvenmezdi de. Belki de o zamana kadar Steve hiç aydınlık tarafını göstermediğinden korkmuştu ondan? Hem Steve'in beyazının neye benzediğini görmeden siyahından korkmak doğru muydu?

Hunter|StonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin