[Grandson-Despicable]
/16 Aralık'a 60 gün kala./
Tony dramatik olmaktan her zaman hoşlanmıştı.
Dün gelen mesajda yazan adresteki devasa depoya kapıdan değil de, zırh ile çatıyı delerek girmesi de bu yüzdendi.
Ne diyebilirdi ki? Gövde gösterisine bayılırdı.
Etraftaki moloz ve toz yığının arasında, toz bulutu tamamen dağıldığında, ilerideki masada oturan Bucky'i görmesi uzun sürmedi.
Kaşlarını çatsa da ses çıkarmadı. Masaya yaklaştı.
"Bay Stark. Ne gösterişli bir girişti ama." Adamın gülüşü sinir bozucuydu, ses tonu ise bir yılanınkini andırıyordu.
Tony etrafa göz attı. Devasa depo, neredeyse boş sayılırdı. Bucky'nin arkasında bulunduğu uzun tahta masa, oturduğu sandalye dışında bir şey yoktu. Masanın üzeri de boştu. Ötede, giriş kapısının dışında bir kapı daha vardı ek olarak.
"Doğrusu, Steve için geleceğinizi hiç düşünmezdim."
"O nerede?" diye sordu.
Bucky tiksinç bir sırıtmayla ayaklandığında, zırhının sağ omzundaki ufak füzeler metalin içinden yükselip Bucky'e hedeflendiler.
Bucky'nin mavi gözleri onlara kilitlendi. "Etkileyici Bay Stark ancak bu işi konuşarak çözmeyi umuyorum." Sonra yeniden Tony'e, daha doğrusu zırhın yüzüne baktı.
Sol omzunda saklanan füzeler de az öncekiler gibi gün yüzüne çıktılar.
"Basit bir soru James. O nerede?"
Bucky sırıtırken masanın arkasından çıktı. Tony belinden sarkan siyah saplı baltayı o zaman fark etti.
Kalçasını masaya yaslayarak gayet rahat gözüken Bucky, "Buralarda bir yerlerde." dedi. "Şu anda siz nerede olduğunuzu biliyor musunuz Bay Stark?"
Tony suskunluğunu bozmadı.
Bucky bilmiş bir ifadeyle yeniden sırıttı. Gözleri tuhaf bir haz ışığı barındırırken, tüm vücudu tehlike dumanları salıyor gibiydi.
"Amerika'nin en büyük HYDRA üssündesiniz."
Tony'nin bu ismi duymasıyla kulaklarına bir uğuldama doldu. Bu doğru olamazdı; olmamalıydı.
"Ve basitçe bir mantıkla çözebileceğiniz gibi, Steve ve ben HYDRA'nın uluslararası alanda en iyi iki askeriyiz."
Az önce duyduğu seslere, kendi kalp atışları da eklendi. Sanki kalbi kulaklarında atıyordu. Sol kolu uyuşmaya başlasa da duruşunu da sessizliğini de bozmadı.
"Muhtemelen Steve bunu size söylemedi." Bucky gülümsedi. Dişleri gözüküyordu. İfadesinde gülümsemekten çok, az sonra dişlerini birine saplayacakmış gibi bir dehşet vericilik vardı. "Tabii, babanızın kurulmasında en büyük payı oynadığı SHIELD'in baş düşmanı için öldüren bir adamla olmak istemeyeceğinizi düşünmüş olsa gerek."
Tony sol elini kaldırdı ve Bucky'e ateş etti. Adamın siyah giysilerle örtülmüş bedeni geriye doğru savrulup duvara çarptı.
Yalan söylüyordu. Yalan söylemek zorundaydı. Çünkü Tony bu hislerle nasıl mücadele edeceğini bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hunter|Stony
Fanfiction[Captain HYDRA x Iron Man 1 öncesi zaman dilimini içerir.] "Hayal edebileceğin her şeyim. Birçok şey olabilirim. Avcın olabilirim, canını en çok yakan kişi olabilirim, seni yaralayan, dünyayı senin için bir cehennem haline getirecek kişi olabilirim...