play me like a violin

4.0

"Umarım ultra önemli bir şey olmadığı sürece bu kapıyı bir daha çalmazsınız." Jungkook'un yalandan tebessümüyle söylediği cümleye güldüm. Jimin'e el salladıktan sonra kapıyı kapattı ve nefesini dışarı verdi. "Zaten 7/24 beraberiz, bırakın da sevgilimle iki vakit geçireyim." deyip kolunu omzuma attı ve rotamızı salona çevirdi.

Jungkook'la mutfakta olan ve sevgili olduğumuzu öğrendiğim günden bu yana üç gün geçmişti. Onun çekimleri ve benim de gitmek zorunda olduğum bir okulum olduğu için ancak bugün bir araya gelebilmiştik. Ama ben eve geldiğimde benden önce diğer arkadaşlarının burayı istila ettiğini görmüştüm. Gitmelerine yakın Jungkook onlara dağıttıkları evi temizletti ve hatta yemek yaparken etrafı batıran Jimin'e ocağı sildirdi. Gerçekten komik dakikalardı.

Koltuğa oturduğumuzda yüzünü bana çevirdi. "Vakit geçirmek için film izleyebiliriz ya da uyuyabiliriz. Aklıma başka bir aktivite gelmedi." dedi elini ensesine atarak.

O sırada kucağımıza atlayan Buddy havlamaya başlamıştı. Yüzümüzü yalamaya çalışırken o kadar şirin gözüküyordu ki saatlerce onunla oynayasım geliyordu. İlaç tedavisine devam ediyorlardı ve sağlığı şu an çok daha iyiydi. Aklıma gelen fikirle elimi şıklattım ve ona döndüm. "Buddy'i yürüyüşe çıkaralım mı?"

Bu fikir aklına yatmış gibi gözüküyordu. "İyi fikir aslında. Hadi kalk o zaman." dedi ve ayaklandı. "Ben üzerime rahat bir şeyler giyeceğim. İstersen sen de değiştir, hava da soğudu üşürsün bunlarla." Odasına doğru yol aldığında ben de yanımda eşofman takımı getirdiğim için içimden kendime teşekkür ediyordum. Koltuğun yanından gözüken siyah çantamı aldım ve üzerimi değiştirebileceğim boş bir odaya girdim.

Bugün Jungkook da kalacaktım, o yüzden yanıma bir çanta almıştım ve içine de ne bulduysam doldurmuştum, sonuçta ne olacağı belli olmazdı değil mi?

Sarı askılı tişörtümü ve siyah şortumu çıkarıp  mor eşofman takımımı giydim. Saçlarımı da yandan ördükten sonra odadan çıktığımda Jungkook'u Buddy'nin tasmasını takarken buldum. Buddy hareketli bir köpekti ama o tasmasını kıvrak bir şekilde taktıktan sonra ayağa kalktı ve bana döndü.

Gözleri üzerimdeki takımda ve ördüğüm saçlarımda gezindikten sonra yüzünde tatlı bir ifade oluştu. "Sevimli olmuşsun."

O da siyah eşofman takımı giymişti ve saçları da koyu renk olduğu için fazlasıyla çekici gözüküyordu. "Sen sevimliden çok dikkat çekici olmuşsun." dedim.

Elini saçlarından geçirdi ve elimi tutarak kapıya doğru yürümeye başladı. Dışarı çıktığımızda hava kararmak üzereydi.

Evin yakınlarındaki parka gitmeye karar vermiştik. Hâlâ el ele tutuşuyorduk, benim ellerim soğuk, onunkilerse sıcaktı. Hırkasının cebine ellerimizi koyduğunda ellerimin böyle daha çabuk ısınacağını biliyordu.

Parkta bizden başka kimse yoktu. Zaten evi çok ortalık bir yerde değildi, bu yüzden etrafta kimsenin olmaması gayet normaldi. Boş bankın birine oturdum. Tasmasını çıkardıktan sonra kum havuzuna götürdüğü Buddy delicesine kumun içinde yuvarlanıyordu. Gerçekten fazlasıyla sevimli bir köpekti. Geri banka geldiğinde yanıma oturdu ve kolunu bana sardı. Bir yandan sohbet ediyor diğer yandan da Buddy'e göz kulak oluyorduk.

Yaklaşık bir buçuk saat sonra eve geri geldiğimizde ikimiz de üşümüştük. Evin ısıtma sistemini çalıştırdı ve ben su içerken mutfağa yanıma geldi. "Puding yemek ister misin?" dediğinde başımı heyecanla aşağı yukarı salladım. Pudinge bayılırdım.

O alt çekmeceden kakaolu pudingi çıkarırken ben de dolaptan sütü çıkarmıştım. Tencereye boşalttığı sütün üstüne pudingi de ekledikten sonra ocağa koydu. Beni de koltuk altımdan tutarak tezgaha, ocağın yanına oturttu. Kenardaki kurabiye tabağındaki kurabiyelerden birini ağzıma atıp ne kadar lezzetli olduğunu düşünüyorken gözüme bana ağzını açmış bakan Jungkook çarptı. Ona da vermemi istiyordu ve bu hâli oldukça sevimliydi. Bir parça da ona verdiğimde yüzünde memnun bir ifade oluştu.