Ceyda'dan...
Bu gün okul çıkışında Rüya ve Can'dan ayrıldıktan sonra eve girdim. Okulda olanlardan bahsetmiycem bile. Agra çok acayip bir biçimde sakin davranıp Can'a girişmemişti.
Gerçi kavga ederken de dayağını atıp hiç bir şey olmamış gibi öğretmenlerin önünden ilerleyerek müdürün odasına girer bir kaç gün uzaklaştırma alır ve okuldan çıkardı. Yinede insan alışkanlık olarak dövmesini bekliyor. Ama olsun böylesi daha iyi yani Can açısından.
Rüya'nın kendisini değersiz hissetmesi söz konusu bile olamaz. Kendini çok yıpratıyor. Belki çocuk seviyor ama belli etmek istemiyor. Canım arkadaşım benim yaa. Yavaş yavaş alışıcak oda bu duruma.
Off ya. Kafam bu düşüncelerle dolu olduğundan hazırlanmam gerekirken eşofmanlarımı giymişim. Yarım saat sonra Cenk beni almaya gelicek ama ben hala hazır değilim. Çabuk ol Ceyda!
Kendimi uyardıktan sonra üzerimi çıkarıp üstünde büyük ve silik harflarle "LOVE♡" yazan beyaz salaş bir tişört giydim. Altınada siyah bazı kısımlarında eskitme yapılmış bir pantolon giydim ve paçalarını bir iki kat kıvırdım. Saçlarımı hemen topuz yapıp aynanın karşısına geçtim.
Yüzüme krem fondoten sürdüm ve iyice yaydım. Daha sonra göz kalemiyle çok ince bir çizgi halinde eyeliner çektim ve kirpiklerime hafif bir rimel sürdüm. Pembenin koyu tonlarından bir ruju dudaklarıma renk verecek biçimde sürdüm. Saçlarımı dün düzleştirmiştim. Topuzumu bozup sadece kabarık kısımlarını biraz daha düzleştirdim. Aynadan kendimi süzüp gülümsedim. Normal görünüyordum.
Telefonumu elime alıp Cenk'i beklemeye başladım. Ortalama 5-10 dk sonra kapı çaldı. Gidip açtığımda mütiş bir kokuyla kendimden geçtim. Kokusu beni rahatlatmıştı. Durun bir dakika. Ben parfüm sıkmayı unuttum!! "Hazırsan gidelim mi?" Diyen Cenk'e bir iki saniye bakıp cevap verdim.
"Birşeyi kontrol etmem lazım. Hemen geliyorum." Dedikten sonra gülümseyip odama doğru ilerledim. Hemen 3-5 fıs parfümümden sıkıp kapıya geri döndüm. Beni aynı yerde bekliyen Cenk'e " düzleştiriciyi fişten çıkartmayı unutmuşum." diye yalan söyleyip siyah Converse'lerimi giydim.
Bir taksi gelene kadar yolda yürümeye başladık. "Nereye gidiyoruz?" diye konuşma başlatma amaçlı soru yönelttim.
"Pasta yemeye."
Pasta yiyeceğim için ne kadar mutlu olsam da şaşırmış gibi yaptım. "Pasta mı?"
"Evet. İstemiyorsan başka şeylerde yapabiliriz."
"Hayır gerek yok!" Bir anda heyecanla ağzımdan kaçmıştı. Ses tonumu ayarlayıp tekrar konuşmaya başladım. "Yanii pasta iyi." dedim ve gülümsedim.
Oda bana gülümsedi. " Güzel."
*****
Biz yürürken bir taksi gelmişti ve sonunda kafeye gelebilmiştik. Şu anda pastalarımızı söylemiş cam kenarında bir yere oturmuş afiyetle yiyorduk.
Burası çok hoş bir yer. 3. Katta ve müthiş bir manzarası var. Ağaçlarla dolu bir manzarası ve onun ilerisinde deniz. O mükemmel mavisiyle bize gülümsüyordu. Çok ferah bir yerdi. Burası huzurla doluydu. Bu huzurun içinde birde çikolatalı pasta yemek ayrı bir mükemmellikti. Özellile de Cenk'leyken.
Biz pastalarımızı yer, arada bir bakışıp gülerken merdivenlerden çıkan huzurumun içine edecek birisini gördüm.
Agra.
Ahh onun burda ne işi var şimdi. Tam zamanıydı yani. Benim böyle donuk bir biçimde durduğumu gören Cenk baktığım yere bektığı anda geri dönüp arkasına yaslandı ve sesli bir biçimde iç çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belalı Sevgilim
Teen FictionHer insanın hayalleri vardır. Okul... İş... Aile... Para.... Amaa, bazıları duygusallık ister. Sevilmek, değerli hissetmek ister. Bazıları, aşk ister...