Agra'ların evindeydik. Babasıyla tanışıcaktım. Ve babası beni bir yerden tanıdığını söyledi. "Üzgünüm efendim ama ben sizi tanımıyorum."
"Hahah. Tabi tanımazsın. Beni inceliycek durumda değildin çünkü." Nerden tanıyor beni ya. Kendimden şüphelendim şimdi.
Agra araya girdi. "Baba neler oluyor."
"2 yıl önce eve gelirken bu kızı yol kenarında ağlarken görmüştüm. Bende yanına gidip iyi olup olmadığını sordum. O bana kedisini kaybettiğini söylemişti. Şimdi hatırladın mı?" Dedi bana gülümseyerek bakarken.
Kayıp mı etmişim? Aa evet. Benim Boncuk adında bir kedim var. O zaman küçüktü ve 2 gündür eve gelmemişti. Lise bire gidiyordum ve okula alışamamıştım. Çok zorlanıyordum. Hem arkadaşlar hem dersler yönünden. Annemle de hiçbir iş yapmıyorum diye kavga etmiştim. Bende Boncuk'u bulma bahanesiyle dışarıya çıkmıştım. Uzun bir süre yürümüştüm. Rahatlamıştım ama Boncuk hiçbir yerde yoktu. Onu ararken yolda bir kediye araba çarptığını gördüm. Kedi kafası yerde kendi etrafında can çekişerek dönüyordu. Etrafa kanları akıyordu. Bense şaşkınlıktan hiçbirşey yapamadan izliyordum. Yanından geçen kimse de birşey yapmıyordu. Kedi muhtemelen kan kaybından ölmüştü. Bir süre daha öyle ayakta durup onu izledim. Adamın biri gelip onu eldivenle tuttu ve çöpe attı. Onu öyle görünce sinirlerim bozuldu ve ya benim kedime de böyle olduysa diye içimi bir korku kapladı. Kanın olduğu yere gidip yakınındaki kaldırıma oturdum ve ağlamaya başladım. Kalbimin üzerine birşey oturmuş da kalkmıyormuş gibi hissettim. Göğüs kafesim sıkışmaya başladı. Sanki herşey üzerime geliyordu. Daha fazla duramayıp ağlamaya başlamıştım. Düşündükçe daha fazla ağlıyordum. O sırada önümde bir araba durmuştu. Demek ki Agra'nım babasıymış. Yaşlı bir adam olduğu ve insanın içini ısıtan bir gülümsemeyle nazikçe konuştuğu icin ona güvenmiştim. Tabi pezevenkde çıkabilirdi. Allahtan şanslıyım. Beni evime götürmüştü. "Evet sizi hatırladım. O gün için tekrar teşekkür ederim. " dedim ve tatlı olduğumu düşündüğüm bir biçimde gülümsedim.
"Benim için hiç önemli değil. Bu kadar duygusal birine tabiki de yardım ederim." Adam nasılda kibar konuşuyor ya. Baya zenginse demek.
"Biri bana da açıklasın artık lütfen." Diye sitem etti Agra. Ah garibim hiçbirşeyden haberi yok.
"Oğlum ben bir keresinde akşam yemeğinde sokakta ağlayan bir kızdan bahsetmiştim. Kedisini kaybettiğinden. Evine götürene kadar ağladığından, evine gelince kapıda kedisini görüp onu kucağına alıp ağlamaya devam ettiğinden bahsetmiştim." Ay onu hatırlatmasaydı iyiydi.
Agra gülmemek için kendini zor tutarak "O kız Rüya'mıydı? Ben 10 yaşında bir kız çocuğu sanmıştım. Meğersem 16 yaşındaymış." Dedi. Pis gıcık fırsatçı sevdicek.
"Yaa öyle."
"Tamam gençler tartışmayın. Ve Agra, bizi hala tam olarak tanıştırmadın."
"A evet. Baba, bu Rüya. Benim sevgilim. Çok tatlı değilmi." Senin beni öven dillerini varya ayy canım benim ya. "Ve Rüya, babamın adı Levent. "
Annem söylemişti hıh. "Biliyorum. Annem bahsetmişti. Memnun oldum efendim."
"Bende. Annenleri hatırlıyorum. Çok iyi insanlar. Onlarla tekrar görüşmek isterim."
"Çok isterler." Diyerek gülümsedim. Kibarlık çok zor be.
Agra sonunda bu kibarlıktan sıkıldığımı anlamış olucak ki araya girdi. "Pekala tanıştığınıza göre biz artık gidelim. Annemle de tanışmasını istiyorum. Sana daha sonra tekrar uğrarız baba."
"Görüşmek üzere Rüya'cım." Kendimi sevdirdim galiba. Hadi inş.
"İyi günler efendim." Dedim ve Agra'nın arkasından ilerledim.
"Gel seni odama götüriyim. Yerini öğrenmen gerekli sonuçta." Sinsice gülümsedi. İşte sevgilim pislik olunca.
"Evet. Bencede gerekli." Sevgilim pislik olunca bende pislik olabiliyorum.
Kısa bir bölüm biliyorum. Hemde çok kısa. Fazlasıyla kısa. Özür dilerim. Bu yüzden haftasonu bir bölüm daha yayımlıycam. Tüm okuyucularıma teşekkür ederim. :)
![](https://img.wattpad.com/cover/21252532-288-k25890.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belalı Sevgilim
Teen FictionHer insanın hayalleri vardır. Okul... İş... Aile... Para.... Amaa, bazıları duygusallık ister. Sevilmek, değerli hissetmek ister. Bazıları, aşk ister...