on bir

7.4K 456 175
                                    

Kapı zilini çaldığımda duvar yaslandım ve açılmasını bekledim. Alper dayım kapıyı açtığında ona gülümsedim ve ayakkabılarımı çıkarmaya koyuldum.

"Hoş geldin." dediğinde "Hoş buldum." diye yanıt verdim ve içeri girdim. Saçlarımı karıştırdığında ona çatık kaşlarımı sundum. Ellerini teslim olurcasına kaldırıp "Ada'nın odasındalar. Ben yengenle mutfaktayım. İki saattir kafasına koyduğu kekle uğraşıyor. Çıkmadan gelin de bir deneyin!" dedi ve mutfağa doğru yürümeye başladı.

"Denerim," deyip Ada'nın odasına doğru yürüdüm. Kapıyı sert bir şekilde açtığımda biri yataktan düştü. Bana sertçe bakan Ada ve Mirza eşliğinde yatağın kenarına baktığımda yüzüstü yatan Arda ile karşılaştım.

"Nefes almıyor mu o?" diye sordum ona bakarak. Tam o sırada sırtüstü döndü ve derin nefes aldı.

"Kızım sen aptal mısın?" diye sordu bana yerden bakarak. 

Ada hafif güldü, ben ise sessiz kalarak kapıyı işaret ettim. "Çıkıyor muyuz?"

Arda yerden kalktı ve "İşemem gerek," diyerek odadan çıktı. 

Arkasından baktım. Ada "Of benim de geldi. Arda çık lan oradan ben işeyeceğim!"

Aslına bakılırsa Arda Ada'nın dayısıydı ama aralarında daha çok kankalık ilişkisi vardı ve bizce bu daha samimiydi. Şimdi odada Mirza'yla tek kalmıştık. Dolaba yaslandım ve "Buse'yle konuştun mu?" diye sordum. Telefonundan başını kaldırdı ve "Evet, o değilmiş." dedi.

Tabii ki o değil aptal. Benim çünkü. 

"Peki başka şüphelendiğin var mı?" diye sorduğumda kafasını kaldırıp tavanı izlemeye başladı. "Hayır, yok."

Şu haliyle gözüme o kadar güzel gözüküyordu ki sanırım onu böyle saatlerce izleyebilirdim. Tabii engeller bitmezdi.

"Ya herife bak ya! Olmuş otuz yaşında, hâlâ benimle uğraşıyor! Evlensene sen!"

"Ağzından yel alsın. Ne biçim konuşuyorsun sen!"

Bağırışlarına göz devirdiğim sırada Mirza "Çıkıyor muyuz artık?" dedi koridora doğru. 

Mirza'nın peşinden koridora çıktığımda karşılaştığım görüntü hafızamdan silmek istediğim ilk şeyler arasındaydı.

Ada, Arda'nın başını kalorifere dayamış, Arda ise onun kafasını ayağıyla ittirerek kurtulmaya çalışıyordu. Daha sonra Ada onun saçlarını çekmeye başladı ve Arda onun elini ısırdı. 

Mirza'yla birbirimize bakakaldık ve sadece sustuk. 

"Burada n'oluyor?"

Dilay yenge yanımıza geldiğinde ağzı kocaman açıldı ve "Ben bir şey diyemiyorum artık," diyerek kelimenin tam anlamıyla kaçtı.

Yerdeki ikili toparlandığında sonunda gitmeye hazırdık. Gitmeden mutfağa uğradık ve yengemin o 'çabaladığı' kekini denedik. Alper dayım gözleriyle bizi 'beğenmek zorundasın' der gibi resmen taciz ediyordu. 

Evden çıktığımızda denizi gören çimenlik bir alana gittik. Burada genel olarak bizim yaşıtımız olan gençler takılıyordu. Çimenlere yayılarak yattım ve gözlerimi kapattım. Şu an burası huzurluydu. Ta ki ıslandığımı hissedene kadar.

Kocaman açtığım gözlerimle ayağa kalktığımda bana sırıtan Mirza'yı gördüm. "N'apıyosun sen ya?" diye söylendim üstüme bakarken. 

Üstümü bir daha ıslattığında ona baktım. Az önce dikkat etmemiştim ama elinde iki tane su tabancası vardı. "Ver bakayım şunu," dediğim sırada tabancaların birini aldım ve saçlarını ıslatmaya başladım.

"Hay s-" 

Tabancayı kafasına vurdum. "Sövme lan." 

Ensemin ıslandığını hissettiğimde Ada'nın kahkahasını duydum. Hiç arkamı dönmeden tabancayı omzumdan ona doğru çevirdim ve ıslatmaya başladım. "Ayy!" sesini duyduğumda cidden havalı hissetmi-

Yarım kaldı.

Her yerim ıslanmaya başladığında yere çöktüm ve kendimi korumaya çalıştım. Hainler grup olarak geliyordu.

Bir buçuk saat falan sürekli birbirimizi ıslattık. En son yorgun şekilde yere yattığımda Mirza da ıslak ıslak yanımda yatıyordu. Ona göz ucuyla baktım. Nefes nefeseydi ve saçları o kadar ıslanmıştı ki çok komik gözüküyordu. Kahkahamı saldım. 

"O kadar komikler mi?" dedi bana sırıtırken.

"Ayna lazım..." Gülüşüne gülerek karşılık verdim ve gözlerinin içine baktım.

Arka taraflarda yatan Ada bir anda koşmaya başladığında gözlerimiz ona döndü. Bir çocuğun yanına koştuğunda kaşlarımı çattım. Çocuk onu tanımış gibi değildi. 

"Kim o?" diye sordum bizimkilere doğru. 

"Bilmiyorum," dedi Mirza.

"Aynen." Arda da tanımıyorsa kimdi ki?

Ada'ya kulak verdim. "Hey." dedi çocuğa.

"Efendim?"

"N'aber?"

Çocuk bozuntuya vermedi. "İyi sen?"

"İyi ben de... Ya şey demeye geldim. Seninle konuşmam gereken bir mevzu var. Ama şu an ne sen müsaitsin ne ben. Anıl İnstagram'ını vermişti ama unuttum. Sen verir misin bi'? Sonra konuşuruz bu konuyu."

Gözlerim şokla açılırken "Ne diyor lan o çocuğa?" dedim.

"Ben böyle taktik görmedim..."

Arda'nın dediğine başımı salladım ve çocuğun Ada'ya hesabını verişini izledim. En son Ada bize doğru sırıtarak gelirken başımı iki yana salladım ve "Neydi şimdi bu?" diye sordum.

"Taktik." dedi kocaman gülümseyerek. 

Arda ıslık çaldı ve "Abayı yakmışız," dedi. Mirza 'ooo'lamaya başladığında Ada göz devirdi.

"Ben üşüdüm ya," dedim sağ elimle sol kolumu okşarken. Akşamdı ve yaz mevsimi yaklaşsa da soğuk geceleri kendini oldukça belli ediyordu. 

"Kalkalım," diyen Mirza'yı başımı sallayarak onayladım ve yerden yavaş yavaş kalktım. 

Arda kurusun diye kenara koyduğu fakat henüz tamamen kurumamış olan hırkasını bana verdiğinde gülümsedim. 

Yavaş yavaş tenhalaşmaya başlayan sokakta yürürken ilk durak Ada'nın eviydi. Onu eve bıraktık ve benim evime doğru yürümeye başladık. Apartmanımı gördüğümde hırkayı Arda'ya vererek teşekkür ettim. Sıcacık gülümsediğinde ben de gülümsedim ve Mirza'ya döndüm. Konuşmama fırsat bırakmadan ıslak saçımın uçlarını parmaklarının arasına aldı. Bu garipti. Ve güzel.

"Eve çıkar çıkmaz direkt üstünü değiş, duş al tamam mı? Hasta olma."

Bunları zaten yapacaktım ama ondan duymak daha güzel hissettirmişti. Gülümseyerek başımı salladım ve "Tamam. Görüşürüz." dedim. Elini salladığında ben de salladım ve apartmana girdim.

Bugün... güzeldi.

snowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin