otuz altı

6.1K 442 330
                                    

"Haydi gel
Haydi gel içelim
Derdini al da gel
Haydi gel içelim
Bu evrende bir tozsun
Tarih seni unutsun
Haydi gel içelim!"

Kendinden geçmiş gibi şarkı söyleyen Doğa'ya karşı küfür etmemek için kendimi sıktım. Eylül teyzenin kucağına doğru yatmıştım ve o benim saçlarımı okşuyordu. O buradayken küfür etmem pek hoş kaçmazdı. Doğuş ile göz göze geldiğimizde kaşlarımı oynatarak bir şeyler yapmasını emrettim. O da bunu bekliyormuş gibi yanında duran minderi Doğa'nın kafasına attı.

Doğa o minder ona hiç atılmamış gibi dans ederken Doğuş bu sefer kumandayı ona fırlattı. Kumanda tam sağ koluna gelmişti. Doğa acıyla inlerken gülmemek için zor durmuştum. Bu nedense zevk vermişti.

Doğa kendini koltuğa attığında "Ya anne şuna bir şey desene!" diye bağırdı. Eylül teyze Doğuş'a öpücük attı ve "Ellerine sağlık aşkım." dedi.

Ben onları izlemekle yetinirken Doğa minderi yüzüne bastırdı ve cırladı. Saçları dağılmıştı. Minderi yüzünden çektiğinde ayağa kalktı. "Ben burada harcanıyorum."

"Siktir deli." dedi Doğuş ona bakarak.

"Sen bitmişsin." diye mırıldandım. 

Bize kısa bir bakış atıp odadan çıktığında aldırmadık. Başımı Eylül teyzenin omzuna yasladım ve yutkundum. Aklıma Mirza gelmişti. İki gün önce konuşmuştuk en son ve bana hiçbir şey dememişti. Aşkımın karşılıksız olmasını ben ona açılmadan kabullenmiştim zaten. Sadece arkadaşlığımız bitsin istemiyordum. Hepsi bu.

Eylül teyzenin telefonu çaldığında geri çekildim. O masadan telefonunu aldığında tam sırasıymış gibi "Tansu arıyor." diyerek telefonu açtı.

O odadan çıktığında ben koltuğa uzandım ve öylece boş boş odayı izlemeye başladım. Doğuş da odadan çıktığında sırtüstü yattım ve tavanı izlemeye başladım. 

Daha sonra telefonumu aldım masadan. Galeriyi açtım ve Mirza'yla doğum günümden kalma bir fotoğraf çıktı karşımda. Fotoğrafta ben onun bana aldığı müzik kutusu masada duruyordu ve ben o çalarken ilgiyle onu izliyordum. Mirza'nın ise gülmekten gözleri kısılmıştı. O gün bana "Sevincin bir çocuk gibi masum." demişti. Burukça gülümsedim bu anıya.

Ona olan sevgim de bir çocuk gibi masumdu. 

O anda bildirim panelime art arda düşen mesajlar bir anda ayağa kalkmama sebep oldu.

mirza: konuşmamız lazım

mirza: sahile gelebilir misin?

ceylin: şimdi mi?

mirza: evet

ceylin: geliyorum

Telefonun kilit tuşundan kapattığımda iki elime sıktım. İçimde korku vardı, tabii bir o kadar da büyük olan heyecan.

Hızlıca mutfağa ilerledim. Doğa ve Doğuş masada oturmuş, soda içiyorlardı. "Çocuklar," dedim heyecanla. "Mirza beni sahile çağırıyor."

İkisi de benim gibi heyecan yapmıştı. Doğa çabuk olmam gerektiğini söyleyip dururken Doğuş panik yapmamam gerektiğini söyledi ve Doğa'yı ittirdi. "Bak, ne konuşursanız konuşun Mirza seninle arkadaşlığını bitirmez. Sakin ol ve kendinden emin bir şekilde git hadi."

Sonrası üstümü giyinişim, evden çıkışım ve sahile inişim oldu. Mirza'yı banklardan birinde bulduğumda derin nefes alıp verdim. "Sakinsin Ceylin."

Halbuki sakin falan değildim. Ellerim titriyordu.

Mirza'nın yanına oturduğumda gözleri gözlerimle buluştu. "Selam."

"Selam." dedim ben de.

Bankta bana doğru döndü. "Düşündüm. Hatta farkındaysan baya düşündüm. Ama bu senin hislerinle alakalı değildi Ceylin. Bizim arkadaşlığımızı bitirebilecek bir şey yok. Sadece ben kendimden emin değildim." dedi bir anda. "Ben kendi hislerimi çözemiyordum."

Yutkundum ve burukça gülümsedim. Arkadaşlığımız konusunda endişelenmem saçmaydı.

Onun gözleri benden ayrıldı ve yere odaklandı. Kaşları çatıldı. "Sadece, sen bir anda beni sevdiğini söylediğinde... O an tuhaftı. Kendimi çözemedim. İçimde adlandıramadığım hislere tanık oldum. Birden bire kalkıp gittiğim o andan beri biz burada buluşana kadar aklımda sen vardın. Bilmiyorum, kendi kendime gülümsediğimi falan fark ettim. Bunu ilk kez yaşamıştım. Kısacası, ben de Ceylin. Sanırım ben de sana aşığım."

Nutkum tutulmuş gibi ona bakarken ne yutkunabiliyordum ne de fiziksel bir tepki verebiliyordum. Halbuki ruhsal olarak birçok hissi iç içe yaşıyordum. O beni seviyordu. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? O kadar imkansızlaştırmıştım ki gözümde onun beni sevme ihtimalini. Şu an tam anlamıyla titriyordum.

"Mirza..."

Gözleri gözlerime sabitlendi. Hafif bir tebessüm yer etti dudaklarında. Aynı tebessüm benim dudaklarıma da yerleştiğinde gözleri dudaklarıma kaydı. 

Yüzlerimiz yakınlaştığında onun nefesini hissedebiliyordum. Daha sonra dudakları dudaklarımın üstüne kapandı. İlk kez öpüşüyorduk ama sanki ilk değilmiş gibi hissettiriyordu öpüşü. Ellerim saçlarının arasına girdi, onun elleri yüzümü okşuyordu. Çevreden geçen insanları umursamadık. Bundan sonra ne olurdu bilmiyorduk ama beraberdik ve bu kalbimin titremesine sebep oluyordu.

Ayrıldığımızda "Seni seviyorum Mirza," dedim. "Çok seviyorum."

Başım omzuna düştü. Onun sesi kulaklarımı doldurdu. "Ben de seni çok seviyorum Ceylin, çok."

-

TÜM WATTY HALKI BU ANI BEKLİYORDU YYYYAAASSSS

bi de 9 eylül'de okullar açılıyo aşklarım bu kipat o zamana kadar biticek -inşallah-

şka şka bitmek zorunda

öyle yaanii öptüm by

snowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin