yirmi üç

6.4K 509 115
                                    

Duyduğum şeyle kalakalırken gerçekliğini kabullenemiyordum. Ağlayamıyor, tepki veremiyor, sadece bakıyordum. Nereye baktığımdan haberim bile yoktu...

Omuzlarımdan sallandığımda görüşüm netleşti. Arda, endişeli bakışlarla yüzüme bakıyor, sakin olmamı söylüyordu. Başımı iki yana sallarken gözyaşlarım yanaklarımdan bir bir süzülmeye başladı. Başımı delirmiş gibi iki yana sallıyor, titreyen çenem eşliğinde gözyaşlarımı akıtıyordum. "Değil! Gerçek değil! Olamaz! İyi o, iyi!"

"Ceylin! Sakin olmalısın. Bir şey olmadı, tamam mı? O hâlâ hayatta. Kalkıp hastaneye gidiyoruz şimdi, tamam mı?"

O yüzüme onay beklercesine bakarken odaya annem ve babam girince annem yanıma, babam ise Ada'nın yanına koşturdu.

Ölmüş olamazdı, değil mi? Yaşayacaktı. Ölümü istemezdi ki. Yaşayacak çok şeyim var, derdi. Yaşamadan gidemezdi. Gülüşünü bana göstermeden gidemezdi. Ben sesini duymadan gidemezdi. Saçlarını bir kere onu sevdiğimi fısıldayarak okşamadan gidemezdi!

Evden çıkışım, arabaya bindirilişim, saatler gibi süren yolculuk ve sonucunda vardığımız hastane. Tam yanımda annem, karşı koltukta benim kadar ağlamış olan Tansu teyze, hâlâ sakinleşememiş olan Yaman amca ve onu sakinleştirmeye çabalayan babam. Serdar, Arda ve Ada bir köşede sessizce bekliyorlardı.

Burnumu çekip Tansu teyzeyi izlerken köşeden görülen Alper dayım ve Dilay yengem Tansu teyzenin yanına yönelince dudaklarım büzüldü ve iç çektim. Annem omzumdan tutup beni kendine çektiğinde kulağıma doğru "Senin Mirza'ya olan sevgin... sadece arkadaşlık olarak değil, yanılıyor muyum?" diye fısıldadı.

Gözlerimi mavi gözlerine çevirdim ve yutkundum. Anlamıştı ve bu durumda yalan söyleyezdim. Gözlerim tekrar dolarken başımı salladım ve hıçkırdım. Bir şey demedi, beni omzumdan tutup başımı göğsüne doğru yatırdı ve saçlarımı okşamaya başladı.

Öyle ne kadar bekledim bilmiyordum. Etrafımda neler oldu bitti haberim yoktu. Mirza'nın ameliyattan çıktığını biliyordum, bir de Tansu teyzenin hazırlandırılıp yanına girişine izin verildiğini.

Yoğun bakım odasının camından onu izliyordum şu anda. Kolunda serum, birkaç kablo, yatıyordu. Yüzü solmuştu, ifadesiz, yorgun bir şekilde yatıyordu orada. Uyanacak mı bilmiyordum. Yapabildiğimiz tek şey beklemekti.

Ona dokunamadan, ölme ihtimalinin bilincinde olarak sadece izleyebilmek beni kahretmişti. Ölüm... Ne kadar da garip değil mi? 4 harfli bir kelime, 1 hayata bedeldi. Hayatın sonuydu. Bir insan doğuyordu. Çok seviyordun, hayatında çok değerliydi. Belki senin yaşamındı o. Onunla büyümüştün belki. Belki ölümünden bir gün önce girmiştin hayatına. Ya da uzaktan... Uzaktan sevmiştin. Ve o insan öldüğünde, geride kalan olmak... Ölümünü atlatmaya çalışmak ama aslında kalbinin bir ömür süren acısıyla yaşamak. Kalan, artık solmaya dönen resimleri sevmek. Zamanla adını ağzına almayı bırakmak, her şeyin eskiye dönmesi...

Hayat böyleydi.

Omzuma dokunan elle irkilerek düşüncelerimden sıyrıldım. Elin sahibi Serdar'dı. "O, iyi olacak. Aramıza dönecek. Hatta... Bak adım kadar eminim. Ölme ihtimalini düşündüğümüz için dalga geçecek. Abarttınız diyecek. Gülümseyecek."

Burnumu çektim. "Gülümseyecek mi?"

Başını salladı ve odaya çevirdi. "Evet."

Gözlerim koltukta oturanlara kaydığında Tansu teyzenin artık ağlayamadığını, sadece karşı duvarı izlediğini gördüm. Yaman amcanın omzuna yatmıştı. Yanındaki koltuğun boş olduğunu görünce oraya ilerledim ve oturdum.

Tansu teyzenin elini tuttum. "Bu kadar ağladığını görse sana kızar."

Gözleri hemen bana döndü. "Kızar mı?"

Başımı salladım burukça gülümseyerek. "Kızar. Uyandığında bunu ona söyleyeceğim."

"Tamam söyle..."

O da benim elimi tutunca elini öptüm ve gülümsedim ona.

Mirza uyanana kadar bu hastaneden çıkmamaya hepimiz yeminli gibiydik. Hastane koltuklarında uyuyor, annemin zoruyla kantinden aldığı şeylerden az bir şey yiyordum. Sık sık dua ediyordum uyanması için. En çok destek verip destek aldığım kişi Tansu teyzeydi.

Tüm bunların yanında, bildiğim kadarıyla Mirza'yı vuran o sarhoş yakalanmıştı da. Bir iş yerinin kamera kayıtları tüm olanları çekmişti. Tek istediğim bedelini gerçekten ödemesiydi.

Çok yavaş geçtiğine şahit olduğum günlerin ardından duymak istediğim haberi, yüzünde gülümsemeyle bize bakan doktor vermişti.

"Hasta uyandı."

---

snowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin