kırk beş |final|

6.2K 378 186
                                    

Bugün Mirza'nın doğum günüydü.

Çikolatalı pastaya karşı gülümserken üstündeki mumları yaktım ve içeriye getirmeye hazır bir hale getirdim. 

Ellerimdeki pastayla mutfaktan çıktım ve salona ilerledim. Kar yağıyordu ve bu... Muazzamdı. Bizim tayfa iyi ki doğduun! diye çığlıklar atıyordu çocuk edasında. Mirza da gülerek "Gerek yok, sussanıza, yeter çocuklar..." tarzı  bir şeyler diyordu. Gülerek onlara katıldım ve pastayı masaya koydum. "Dilek tutmayı unutma!"

Sırıttı. "Doğum günü lan alt tarafı, 364 gün göstermediğiniz ilgiyi şimdi mi gösteriyorsunuz..."

Koluna vurdum ve "Aşk olsun," dedim. Tek kaşını kaldırdı. "Oldu zaten."

"Üflesene lan mumları, ben üfleyeceğim yoksa!"

Mirza kaşlarını çatarak Serdar'a döndü. "Mumları sana sokarım, sus."

Birkaç saniye yüzündeki muzip ifadeyle etrafa bakındı, hemen ardından mumları üfledi. Ellerini birbirine sürttü ve yüzüne kibirli bir ifade yerleştirdi. "Yeter bu kadar, hediyesiz gelen yoktur umarım."

"Fakire saygı da kalmamış..." dedi Arda acıklı bir ses tonuyla.

Daha sonra herkes hediyesini verdi. Ben sadece Mirza'nın yanında oturuyor ve onu izliyordum. Gözleri bana dönüp duruyordu. Sonra yüzündeki sırıtışla önüne dönüp bizimkilerle konuşuyordu. En son geri yaslandı ve "Senden bi' hediye alamadık..." dedi.

Kaşlarımı kaldırdım. "En son vereyim dedim, zira ben verdikten sonra bu ortam bozulacak."

Ardından ince hediye paketini ona uzattım. "Ne aldın?" diye sordu sırıtarak. "Açsana," dedim ve gözlerimle paketi işaret ettim.

Açtı, birkaç saniye öylece biletleri inceledi. Ardından "Hassiktir!" diye bağırdı. Bir eliyle ağzını kapattı. "Hassiktir! Oha! Ciddi misin? Nereden buldun? Bitmişti!" diye büyük tepkiler verdi. Sonra güldü. "Sen nasıl bir kadınsın ya..."

Omuz silkerek tebessüm ettim. "Nasıl bir kadınım?"

Cevap vermedi. Elini enseme atıp beni kendine çekti ve dudaklarımızı birleştirdi. Bizimkilerin yanında ilk kez öpüşüyorduk ve bu içime biraz utanma duygusu yerleştirdi ama daha sonra atlattım. Ayrıldığımızda alınlarımızı birleştirdi. "Muazzam," dedi kısa bir süre önceki soruma yanıt olarak.

"Konser başlayacak ama bunları bıraksan ayrılmazlar. Ayrılın lo!" diye bağırdı Arda bir anda. 

Mirza "Zırlama lan," dedi ve "Konser saati yaklaşıyor." diye devam etti.

"Gidelim." dedim.

"Durun kankalar," dedi Serdar pastadan başını kaldırarak. "Şu bitsin gideriz."

Tüm pastayı yemişti resmen. Yarısından çoğunu o yemişti. Şok ile ona baktım. 

Arda kafasına vurdu. "Ne yapıyorsun sen amına koyduğum?"

Serdar ona tepki göstermedi ve bir anda "Ay kusacağım galiba." dedi. Yüzünü buruşturmuştu. Ada ellerini göğsünde birleştirdi. "Olacak olan buydu." dedi

Daha sonra itişe kakışa, Arda'nın küfürleri eşliğinde evden çıkabilmiştik. Serdar sürekli kusacağım temalı konuşmalar yapıyordu. Ada ile Akın işi çoktan pişirmişti. Doğa ve Doğuş bir konu üzerinde tartışıyorlardı. Mirza'yla ben ise onlara aldırmadan,  giydiğimiz susamam sweatleriyle en önde heyecanla ilerliyorduk.

Konser mekanına vardığımızda Serdar'ın ağabeyi ile konuştuk. Cidden harikulade bir insandı. Konseri en önde izleyecektik!

Bir süre sonra Şanışer sahneye çıktı. Gözleri dinleyicilerin üstünde dolaştı. Bizim dışımızda susamam tişörtü giyinen başka insanlar da vardı. Bununla gurur duyduğu yüzünden belliydi. Başını sallayarak yüzüne minnettar bir ifade yerleştiğinde gözleri bana ve Mirza'ya da değdi. Gülümsedi. Mirza beni omzumdan tuttu ve kendine çekti. Şanışer kısaca söze girip birkaç cümle kurduktan sonra şarkı söylemeye başladı.

snowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin