otuz üç

5.8K 412 256
                                    

Ada elinde pastayla bana yaklaşırken güldüm ve etrafımda oturan arkadaşlarıma baktım. Ada pastayı masaya koyduğunda yanan mumların üstünde gezdirdim gözlerimi. Mirza "Dilek tutmayı unutma." dedi bana gülümseyerek.

Bu gece Mirza'ya açılmayı planlıyordum.

Allah'ım, ne olur onu kaybetmeyeyim.

Mumları üfledim ve hep beraber gülüştük. Bizim tayfa tamamen buradaydı. Bir de ek olarak Akın buradaydı. Gözleri sürekli birbirine değiyordu Ada'yla. Bu gözümden kaçmamıştı.

"Bu kız 17 yaşına girdi, ayık olun."

"Ceylin... Sen benim 17 yaşımsın."

Arda gözleri kapalı bir şekilde bana dönük otururken dediği şeye karşılık kafasına vurdum. "Ne diyo'n oğlum?"

"Miraç Çağrı Aktaş gibi edebiyatlar yapacağım sana." 

Serdar "Oğlum o edebiyat yapmıyor, boş yapıyor. Asalak herif." dedi gözlerini devirerek.

"Arkadaşlar," dedim kendimi işaret ederek. "Günün konuşulması gereken insanı benim. Hediyelerim nerede?"

"Hediyelerden önce..." dedi Ada bana bakarak. "Sana bir sürprizimiz var."

O bunu der demez arkamdan bana sarılan kollarla hemen arkama döndüm. Bunlar Doğa ve Doğuş'tu!

İkisine aynı anda kocaman sarıldığımda kahkahalar atıp özlem gideriyorduk. İkisini de öyle özlemiştim ki bunu nasıl ifade edebilirdim bilmiyordum. "Çok... Çok özlemişim be!"

Onlar ikizdi. İkisi de sarışındı ve yeşil gözleri vardı. Sadece tip olarak değil, genel olarak diğer ikizlere göre daha çok uyuşuyordu özellikleri. 

"Asıl bana sor sen," dedi Doğuş sırıtarak. "Bu kadar zaman ayrı kalmamız ölüm gibiydi."

Doğa ve Doğuş... Onlar burada yaşamıyorlardı. Şehir dışında yaşıyorlardı. Önceden buradaydılar ama babaları Ayaz amcanın tayini il dışına çıkınca gitmişlerdi işte. Bugün bu sürprizi beklemiyordum. Çok sevinmiştim gelmelerine.

Biz ayrıldığımızda Doğa önce Mirza'ya baktı, ardından da bana bakarak göz kırptı. Bu beni biraz utandırdı.

Hava kararana kadar oradaydık, sohbetler ettik, ben hediyelerimi açtım, bolca özlem giderdik ve unutamayacağım bir gün yaşadım.

Diğerlerinin aldığı hediyeler bir yana dursun, Mirza'nın aldığı hediye kalbime işlemişti. Bir müzik kutusu almıştı; üstünde led ışıklarla parlayan bir atlı karınca müzik kutusu.

Bu hediyeyi açtığımda önce güzelliği karşısında şok olmuş, ardından da Mirza'ya sarılmıştım ve teşekkür etmiştim. O anın büyüsünden midir nedir bilmiyorum ama bir süre kollarımı ondan ayırmakta gerçekten zorlanmıştım. Ayrılmak istemiyordum.

Ayrıldığımızda Serdar'ın bakışlarının bende olduğunu fark ettim. Bu gece açılacağımdan emin olup olmadığımı merak ediyordu. Kimseye fark ettirmeyecek şekilde gözlerimi kırpıştırarak onayladım. Açılacaktım, çünkü biliyordum bu gece de öğrenmezse bir daha bu gücü toparlayamayacak gibi hissediyordum.

Çocuklara "Ben biraz dışarı çıkacağım." dediğimde gözlerim Ada ve Akın'daydı. Akın Ada'nın omzundan tutmuş kendine çekmişti. Ada gayet rahat bir şekilde "Tamam güzelim." dediğinde başımı salladım ve dışarı çıktım. Hava soğuktu, kar yağıyor gibi soğuktu ama aksine hiç kar yoktu.

Ağaçlarla doluydu burası. Sırtımı bir ağaca verdim ve derin nefes alıp verdim. Hava kararışı, Mirza'ya açılma vaktimin de geldiğini yüzüme vuruyordu.

Benim tek isteğim onu kaybetmemekti.

"Fazla düşünceli duruyorsun."

Bir anda yanımda beliren Mirza beni biraz korkutmuştu. Omuz silktim. "Öyle mi duruyorum?"

Mirza ellerini pantolonunun cebine atmış, dudaklarını büzerek bana bakıyordu. "Evet. Üstelik şu soğukta dışarı çıkman... Pek senlik bir hareket değil."

Gülümsedim. "Hava almak istedim."

Kaşlarını çatarak bana bakınca yutkundum. "Bir sıkıntı mı var?" dedi.

Artık tutamazdım. Söyleyecektim. "Oturalım mı biraz?" dedim ilerideki bankları işaret ederek. 

Başıyla onayladı ve sessizce banklara ilerledik. Oturduğumuzda ona döndüm. "Mirza benim sana söylemem gereken bir şey var." dedim bir anda.

Merakla bana baktı. "Tabii, söyle." dedi.

Ellerimi birbirine sürttüm. Şu soğuk havada terlemişlerdi sanki. "Söze nasıl gireceğimi hiç bilmiyorum. Bir şekilde söylemem lazım ama çok zorlanıyorum. Mirza... Ben seni seviyorum. Bu arkadaş olarak değil, ben sana aşığım. Artık hislerimi tutamazdım."

Yüzüne baktım. Hiçbir şeyi anlayamıyordum yüzünden. "O anonim de sen miydin?" diye sordu bir anda. Başımla onayladım.

Birkaç dakika aramızdaki sessizlikle oturduk öyle. Ne o konuşuyordu ne de ben. Ne diyeceğimizi bilmiyorduk.

"Bir şey demeyecek misin?" diye sordum ona bakarak.

"Düşünmek istiyorum." dedi ve bir anda banktan kalkarak ilerlemeye başladı. Ben ise orada ne kadar oturdum bilmiyordum.

snowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin