Merhaba:) Çok fazla ara vermeden yeni bölümle geldim. Çok fazla uzatmadan bölüme geçiyorum. İyi okumalar :)
......&&&&&&....
BÖLÜM 2
Gece yarısı gözlerimi açtığımda zorlukla nefes almaya çalıştım. Göğsümün üstündeki ağırlık canımı yakıyor, nefes almama engel oluyordu. Kendimi sakin olmaya zorlayıp derin bir nefes almaya çalıştım. Üçüncü denemede başardığımda bir an için başımın döndüğünü hissettim. Sakince almaya çalıştığım nefesler beni biraz olsun rahatlattığında başımı yastığıma koydum ve gözlerimi kapattım. Uzun zamandır bu kadar kötü olmamıştım, sanırım tekrar doktora gitmem gerekiyordu.
Yan tarafımdaki telefonuma uzanıp saate baktım. Üçü geçiyordu. Ellerimi başımın altına koyup tavandaki pencereden gözüken yıldızlara baktım. Odamın belki de en sevdiğim yeri bu pencereydi. Çocukken gece uyumadan önce yıldızları seyreder onlardan türlü türlü şekiller oluşturmaya çalışırdım. Bazen de yıldızları saymaya çalışır ne kadar çok yıldız sayarsam o kadar çok dileğimin kabul olacağına inanırdım. Gülümsedim ve derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım.
Saçlarıma dokunan elin yumuşak okşayışları dudaklarıma bir gülümseme yerleştirirken yanağıma konan küçük öpücük gülümsememi daha da genişletti. Gözlerimi yavaşça açtığımda tam karşımda durup bana sıcacık bir gülümseme armağan eden kadını ne kadar özlediğimi daha da iyi anlamıştım.
''Günaydın oğlum.''
Başımı yastığımdan kaldırıp annemin göğsüne koydum ve kollarımı beline sardım.
''Günaydın annem.'' Dedim gözlerimi tekrar kapatırken. Gülerek saçlarımı karıştırdığında saçlarıma bir öpücük bıraktı ve oturduğu yerde biraz daha doğruldu. Başımı kaldırıp ona baktım ve gülümsedim.
''Hadi kalk bakalım.'' Dedi annem ve ayağa kalktı. ''Kahvaltı hazır.'' Tek kaşımı kaldırdım.
''Kurabiye de var mı?'' Küçük bir kahkaha attı.
''Hem de üzümlü ve cevizli.'' Dedi kaşlarını yukarıya kaldırarak.
''O zaman hemen geliyorum.''
Annem odadan çıktığında gülümseyerek saçlarımı karıştırdım ve yataktan kalkıp üzerime tişörtümü geçirdim. Komodinin üzerindeki telefonu elime aldım. Saatin sekiz buçuk olduğunu gördüğümde istemsizce gülümsedim. Kahvaltı saatimiz küçüklüğümüzden beri neredeyse hiç değişmemişti. Hepimiz o kadar alışmıştık ki bu duruma hiçbirimiz şimdiye kadar değiştirmeye çalışmamıştık.
Yağmur'a kısa bir günaydın mesajı attım ve kısa bir süre bekledim. Cevap gelmeyince uyuduğunu düşünüp telefonu komodinin üzerine bıraktım ve odadan çıktım. Dün akşamki konuşmamızdan sonra ruhuma yerleşen o ağırlık beni rahatsız ediyordu ama yine de bekleyecektim. Anlatmak isterse zamanı geldiğinde bana olan biten her neyse anlatacağını biliyordum çünkü.
Merdivenlerden inip mutfağa girdiğimde bütün ailem kahvaltı masasına oturmuştu bile.
''Herkese günaydın.'' Dedim ve sandalyemi çekip oturdum.
''Günaydın mavişim.'' Öykü ablamla göz göze geldiğimizde gülümsedim ve göz kırptım. Öykü ablam küçüklüğümden beri bana mavişim derdi. Ablalarımla hiçbir zaman büyük sorunlarımız olmamış, neredeyse hiç kavga etmemiştik. Ne zaman konuşmaya ihtiyacım olsa hep yanımda olmuşlardı.
Öykü ablam iç mimardı. Babamla ve amcamla birlikte çalışıyordu ve deyim yerindeyse onların işlerini tamamlayıcı bir rol oynuyordu. Rüya ablam ise biraz daha annemin izinden gitmişti ama o sanat tarihi değil arkeoloji okumuştu. Şu an için hem doktora yapıyor hem de üniversitesinin üstlendiği kazılarda çalışıyordu. Ablalarım ikiz olsalar da birbirlerinden o kadar farklılardı ki onları yeni tanıyan kişiler çoğu zaman ikiz olduklarına inanmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUMA DOKUN (TAMAMLANDI)
General FictionGözlerim pencereye kaydığında bakışlarım çok uzaklara daldı. Gözlerimin önüne gelen bir çift yeşil göz ruhumu ateşe attı, kalbimi tekletti. Yaşadığımız her şeyin bir nedeni vardı mutlaka ama gözlerinde gördüğüm aşk nasıl bu kadar sahte olabilirdi? R...