Herkese merhaba...
Bu kez çok bekletmeden bölümle geldim. Diğerlerine göre biraz daha sakin bir bölüm oldu ama bakalım bu sakinlik ne kadar gidecek:)
Çok uzatmadan bölüme geçiyorum. Oy ve yorumlar esin perilerimin besin kaynağı olduğu için ne kadar çok olurlarsa o kadar çabuk yazıyorum, onu da söyleyeyim:)
İyi okumalar...
...&&&&&&...
BÖLÜM 17
Bazen hiç umulmayan zamanlarda önünüzdeki bütün engeller çekilir, hiç ummadığın biri o yolu yürüyebilmen için sana önderlik ederdi. Tam umudumu kaybetmeye başladığım anda geleceğime giden o yolda bana da bir yer açılmıştı.
Bulut'un elini sımsıkı tutarken Çağan amcanın ve Göktuğ Bey'in karşısında duran o adamın şaşkın ve yediği yumruklardan dağılmış yüzüne bakıyordum. Gözlerinde ilk karşımıza çıktığı zamanki o güven kalmamış, yüzü duyduklarının gerçekliğinden korkar bir hale bürünmüştü.
''Siz ne dediğinizi bilmiyorsunuz?'' Burnundan akan kanı silen adam omuzlarını dikleştirmiş, karşısındaki adamlara bakıyordu. Çağan amcanın sessiz gülüşünü duyduğumda bakışlarım ona döndü. Karşısında duran adama bakışlarında avını köşeye sıkıştırmış bir aslanın eğlenen parıltıları vardı sanki.
''Yani sen şimdi Hasan Karabey'i tanımıyorsun, öyle mi?'' Çağan amcanın eğlenen sesiyle sorduğu soru, karşısında duran adamın yüzündeki bütün rengi alıp götürürken ellerini ceplerine soktu ve omuzlarını dikleştirdi.
''B-Ben, öyle birini hiç duymadım.'' Adamın tedirgin çıkan sesi kaşlarımın çatılmasına neden olurken Göktuğ Bey'in güldüğünü duydum ve ona baktım.
''Duydun mu Çağan?'' dedi bakışları Çağan amcayı bulduğunda gülerek. ''Öyle birini hiç duymamış.'' Sonra karşısındaki adama döndü ve bakışları keskinleşti. ''On beş yaşındayken yanına yerleştiğin onun sayesinde açlıktan ölmekten kurtulup bugüne geldiğin adamı, kendi öz amcanı tanımıyorsun öyle mi Gökhan Karabey?''
''Siz... Siz tüm bunları nereden biliyorsunuz?'' Göktuğ Bey elini karşısındaki adamın omzuna koydu ve sertçe sıktı.
''Sen de Doruk Çetiner gibi bizi biraz fazla hafife almışsın!'' dedi ve adamı sertçe geriye doğru itip başıyla arkasındaki yolu işaret etti. ''Doruk Bey'ine selamımızı iletmeyi unutma!''
...&&&&&&...
Babam ve Göktuğ amca o adamın hastaneden çıktığından emin olduktan sonra hep birlikte hastanenin kantinine gidip oturduk. Hepimize birer kahve alıp yanlarına gittiğimde Yağmur'un yanındaki sandalyeye oturdum ve babamla Göktuğ amcaya baktım.
''Bize neler olduğunu anlatacak mısınız artık baba?'' dedim ikisine de merakla bakarken. Babam kahvesinden bir yudum aldı ve oturduğu sandalyede arkasına yaslandı.
''Uzun zamandır bu pisliklerin karanlık işlerle uğraştıklarını biliyorduk.'' Dedi önce bana sonra da Yağmur'a bakarak. ''Yine de onları suçlayabilmemiz için elimizde kanıt olması gerekiyordu ama ne zaman onlara yaklaşsak kanıtlar bir bir ortadan kalkıyordu.''
''Hasan Karabey, iş dünyasında hiç de hoş bir nama sahip olmayan kişilerden biri ve belki de en güçlüleri. Neredeyse her yerde gözü kulağı olan bir adam, bu yüzden de babanın ve amcanın attığı her adım bir şekilde onun kulağına gidiyordu.'' Göktuğ amca kahve bardağını elinde birkaç kez çevirdi ve bize baktı. ''Bu yüzden de Doruk Çetiner'i bitirmek için önce Hasan Karabey'i bitirmek gerekiyordu.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUMA DOKUN (TAMAMLANDI)
Ficción GeneralGözlerim pencereye kaydığında bakışlarım çok uzaklara daldı. Gözlerimin önüne gelen bir çift yeşil göz ruhumu ateşe attı, kalbimi tekletti. Yaşadığımız her şeyin bir nedeni vardı mutlaka ama gözlerinde gördüğüm aşk nasıl bu kadar sahte olabilirdi? R...