Yoongi arkadaşı Hoseok'un el çantasına büyük ihtimalle işe yaramayacak şeyler doldururken izlemeye devam etti. Ortamın sessiz olduğu anlarda aklı her zaman düşüncelerle dolu olurdu. Nitekim şu anda aklında olan yan odadan neden hiç çıkmadığını sorguladığı Jimin'di.
Park Jimin.
Hoseok kardeşi hakkında pek konuşmazdı. Jimin hakkında söyleyebilecek çok şeye sahip olmadığını, tek bildiğinin odasından çıkmayı ve insanlara bakmayı sevmediğini söylerdi. Psikologların pek yardımcı olamadığı ve belki de Jimin'in bu halde kalacağı oldukça açık derdi her zaman.
"Onunla konuşacak bir arkadaşı yok mu?" Aniden odanın sessizliğini bozan cümleler o sırada bel çantasına el feneri sığdırmaya çalışan Hoseok'un kulağında yankılanmıştı. "Ha? Kimin?"
Yoongi diğerinin yatağına doğru ilerleyip hoplayarak oturduktan sonra çantasına koymaya çalıştığı el fenerini eliyle çekip almış ve kenara koymuştu. "Jungkooklara gideceğiz sadece, kampa değil ahmak."
Hoseok sıkıntıyla oflayıp kollarını göğsünde birleştirmiş ve diğerine dikkatini vermişti. Yoongi'nin kasabadaki elektriklerin sık sık kesildiğini bildiğine emindi, üstelik Jungkookların evinde sürekli şalterler atıyordu ve Bayan Jeon hayretler içerisinde çığlık atıp "Jungkook! Elektrik kutusuna bak!" diyordu. Bu sırada Jungkook oyunda karşı takımı nasıl yeneceğini düşünüyor olduğundan "Dikkatimi dağıtma!" diye bağırıyordu ve "Onun adı elektrik kutusu değil!" diyordu.
Annesinin bunları umursadığı söylenemezdi ancak Yoongi'nin bunları bildiğine emindi Hoseok. El feneri oldukça gerekliydi.
"Jimin'den bahsediyorum. Belki de ihtiyacı olan şey arkadaştır."
Hoseok kıkırdayıp "Sanmam," dedi. "Onu odasından çıkarıp güneş gözlüklerini taktırmayacak herif yok bu dünyada." Yoongi dudaklarını büzüp kendini Hoseok'un yatağında geriye doğru attı. Kollarını iki yana açıp kelebek yaparcasına aşağı yukarı kaydırdığında "Ona yardım edebilirim," demişti.
Hoseok bu sırada tekrardan el fenerine döndüğünden onu duymuyordu. Yoongi kesinlikle Park Jimin'e diğerlerinden daha fazla ilgi duyuyordu. Kendisinden bir yaş küçük olan çocuğu tanımak istiyordu, onu dışarıdaki dünyaya çıkarma fikri heyecan verici gelmişti. Üstelik yazdaydılar. Okul açılmadan Jimin'i normal biri haline getirirse evde eğitim almazdı belki de?
"Jimin'in arkadaşı olabilirim!" Aniden yatakta doğrulup konuştuğunda Hoseok da el fenerini çantasına koymatı başarmıştı. Zafer dolu bir sırıtışla diğerine baktığında gereğinden fazla hevesli bir görüntüyle karşılaştı. "Ne dedin?"
Yoongi diğerini duymazdan gelip yataktan kalktı ve Hoseok'un sarıyla dolu odasında kağıt-kalem aradı. Hemen ilerideki yeşil çalışma masasının üzerinde gördüğü not kağıtlarıyla sinsi bir sırıtış kazanmış ve o yöne ilerlemişti.
"Ne yapıyorsun?" Hoseok içinden telsiz de almalı mıyım diye düşünürken diğerinin hareketlerine de anlam vermeye çalışıyordu. Not kağıdını izlerken oldukça dertli gözüküyordu arkadaşı. "Jimin'e yardım ediyorum."
Hoseok dediği şey komik bir espriymiş gibi kıkırdamış ve "Yardımını kabul etmez," demişti. Diğerine yaklaşıp yazacağı nota bakarken "Çikolatalı süt versen bile kabul etmez," diye ekledi. Yoongi kaşlarını ne demek istediğini sorgularcasına kaldırdığında Hoseok omuz silkmiş ve "Çikolatalı sütü çok sever," dedi.
Yoongi aldığı bilgiden tatmin olmuşcasına başını salladı ve not kağıdına döndü. Zihni boş bir levhadan farksızdı, diğerine ne yazacağını bilmiyordu. İç çekip eline kağıdı kalemi aldı ve hemen yan odaya ilerledi. Hoseok arkasından "Ne yapıyorsun?" dediğinde "Telsiz de almalısın," diye yanıt verdi. Böylece Hoseok onu izlemeyi kesip ciddi bir işe dönermişcesine el telsizi nereye koyacağını düşünmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i can reach to park jimin (with my love)
Fanfictionyoonmin taekook jimin, yoongi'nin; taehyung, jungkook'un kalbindeydi...