Hayatın pek adil ve güzel bir yer olduğu söylenemezdi. İnsanlar gün içerisinde oradan oraya koşuşturarak kendilerini kaybederken birçok olaya maruz kalıyorlardı, işine gidenlerin yorgunluğu ve stresi mi desen, okuldan dönenlerin ödevler ve sınavların altından kalkıp kalkamayacağını düşünürken mi desen hayat geçip gidiyordu. Buna katlanabiliyorlardı, herkes yaşam koşullarıyla idare edebiliyordu.
Tutunma noktaları sayesinde.
Yoongi, Hoseok ile Jungkook'un evinden çıktığında hava çoktan kararmıştı, öylece sokak lambalarının loş ışıkları altında yürüyorlardı. Yoongi ise zihninde düşlediği Jimin'i soruşturuyordu. Onu tutunma noktası mı yapmıştı? Şöyle bir düşününce hayata altın kaşıkla başladığı söylenemezdi, şu anda da yediğinin önünde yemediğinin arkasında olduğunu da kimse söylemezdi. Sıradan biriydi.
Ebeveynlerinin olmayışını çok büyük bir probleme çevirmemişti mesela. Zihninde ağladığı geceler hala dursa da yavaşça silikleşmiş, kaybolmuşlardı. Düşüncelerini yavaş yavaş küçültmüştü, ta ki daha az sorun kalana kadar. Yengesi ve amcası gerçekten kendisine iyi bakıyorlardı. Eğer kendi çocukları olsaydı bu mümkün olur muydu bilmiyordu ancak şimdilik bir sorun yok gibiydi.
Hoseok ve Jungkook gibi arkadaşlara sahipti, okuldakileri de az çok tanıyordu ancak yakınında böylesine sağlam pozisyonlara sahip olan yalnızca iki kişi vardı. İşte geçmiş zaman eki, yeniden. Hayatının Park Jimin'den öncesini ve sonrasını anlatabilmek için kullandığı bir ek. Tam şu anda, ışıklar birer birer arkada kalırken peşinden yürüdüğü arkadaşının ardından zihninden çıkmayan Park Jimin'den bahsediyordu.
Kısa bir süreliğine onun açık kumral saçlarını, güzel gözlerini ve dolgun dudaklarını hiç göremediğini düşündü. Bunun üzerine onun meleksi sesinin yokluğunu da ekleyince kalbinin istemsizce sıkıştığını hissetti. Son günlerde mutlu olduğu ne varsa hepsi Jimin sayesindeydi.
Eve gidip yengesine anne diyecek kadar mutlu olmasının sebebi Jimin'di, başını yastığa koyduğunda gece geç saatlere kadar uykusuz kalıp tavanda onu izlediği anları hayal etmesinin sebebi yine Jimin'di ve sabah gözüne ışık girdiğinde, en sevmediği şeyi yapmak, uyanmak, zorunda kaldığında gülümseyerek gözlerini açmasının sebebi Jimin'di.
Ve hayatının tutunma noktaları adlı bir tartışmayı yolda yürürken yapıyordu, kararı ise sanırım açıktı. Jimin o noktalardan biriydi. Jungkook için de Taehyung veya bilgisayarı olabilirdi, Hoseok için ne olabilir kendisi de bilmiyordu çünkü Hoseok her zaman kafasına göre takılan, eğlenceyi önemseyen biriydi. Sanırım onun tutunma noktası umuttu.
Önünde şimdiye kadar arkasına bakmadan yürüyen Hoseok aniden durdu ve kendisine döndü. Yoongi de ani duraksamayla ayaklarını sendeleyerek sabitlediğinde Hoseok ona bakarak "Buradan gidersin," dedi. Parmağıyla geldikleri yol ayrımını işaret ediyordu, sağdan giderse Yoongi'nin evine bir yol çıkardı ve soldan giderlerse Park ailesinin evi karşılarına çıkardı.
Yoongi tek kaşını kaldırarak Hoseok'a baktı. Jungkook'dan döndükten sonra Jimin'e ona geleceğine söz vermişti, şu anda kendisini bekliyor olabilirdi ve nitekim Yoongi de onu görmeyi istiyordu. Yatmadan önce onu bir kez görebilirse daha huzurlu bir uyku çekerdi. (Onu düşünmekten uyuyamayacaktı, en sonunda gözleri o fark etmeden kapanacaktı ve sabah mutlu uyanacaktı.)
"Anlamadım," diye mırıldandı arkadaşına bakarken. Hoseok iç geçirdi ve "Evine buradan gidilmiyor mu?" diye sordu. Yoongi ise ona bir adım daha atıp "Jimin'i görecektim," diye konuştu. "Geleceğime dair söz verdim."
"İnanamıyorum ya! Kardeşime ayı-" Hoseok tekrardan saçmalamaya başladığında Yoongi ileriye atılarak omzuna geçirdi, bu diğerinin susmasına neden olsa da acıyla ahlamıştı. "Ne vuruyorsun piç herif? Oda kapısı meselesi hakkında hala düşünüyorum ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i can reach to park jimin (with my love)
Fanfictionyoonmin taekook jimin, yoongi'nin; taehyung, jungkook'un kalbindeydi...