18

1.2K 104 60
                                    

Saat gecenin gündüze karışmaya yakın olduğu anlara yakındı, Jungkook evden gizlice kaçarken karanlığın arasından duvardaki saatine bakmaya çalışsa da net görememişti. Tek bildiği bu gece uykusunun tutmayacağı ve Taehyung yüzünden aklını yitireceğiydi.

Issız sokaklarda yüksek gelen ayak seslerinin son durağı parkın girişi oldu. Ürkek adımlarla yumuşak yürüyüş yoluna bastıktan sonra çocukların oyun oynadığı yere doğru ilerledi, lambalardan gelen beyaz, rahatsız edici ışık içini daha da huzursuzluğa veriyordu. Adımlarını biraz daha hızlandırıp kaydırağın yanından geçti, salıncağa ulaştı.

Gıcırdayan zincirin eşliğinde sığmayacağını bilse de kalçasını salıncağa koydu, şaşırtıcı biçimde rahatsız hissetmiyordu. Hafifçe ayaklarını ileri geri oynatmaya başladığında yüzüne hafifçe çarpan meltem sayesinde uyanıyordu. Gıcırtılı bir salıncak, zihni dolu bir genç ve saat dörtte parıldayan dolunayın etkisiyle mükemmel bir geceydi.

Hafifçe aşağı kısımları acıyan Jungkook sıkıntıyla iç geçirerek "Çocuklar biniyor bir tek sanki!" diye hayıflandı. Çevrede kimselerin olmaması işine geliyordu. Yoldan şu saatte geçen biri en az kendisi kadar kafayı sıyırmış olmalıydı ya da onu gördüğünde korkup kaçacak tipte birisi olmamalıydı. "Ne var büyüklere de salıncak yapsalar? Sallanamıyorum bile, ağız tadıyla düşüncelere de dalamıyoruz."

Aniden salıncağının arkasından kuvvetle ayakları yerden havalanmış salıncakta az öncekinden daha hızlı hareket etmeye başlamıştı Jungkook. Şaşkınlıkla zincirlere sıkıca tutunurken arkasına döndü, karşılaşmayı beklediği yüz kesinlikle o değildi. Kaçacak korkusuyla ona baktığına inanamıyordu, ayaklarını yere değdirip durdurmaya çalışacağı sırada esmer olan yüzünde kendinden emin bir gülümsemeyle "Rahatla," diye mırıldandı.

Sesi ilk günkü kadar etkileyici, insanı mest eden tiptendi. Jungkook bir anlığına iki sıradan gençmiş gibi davranmaya karar verdi. Gecenin bir yarısı parkta buluşan iki sıradan genç. "Minik bir çocuksun Jungkook, sallarken fark ediyorum tekrardan." Esmer olanın dediğine alay eder bir ses çıkardı Jungkook. "Sen değil misin? Evden kaçacak kadar büyüdün mü?"

Taehyung önündeki salıncağı itmeyi bırakıp kendi hızıyla devam etmesini izlemeye koyulurken Jungkook oturduğu yerden ona bir bakış attı. Geçen gün odasından öylece çıkıp giden kişi hakkında neler düşünmesi gerektiğini kestiremiyordu. Şu anda salıncak dursa ve Jungkook ona adımlasa tekrardan kaçacakmış gibi hissediyordu. Hem, daha da kötüsü gerçek olamayacağını bilse de birkaç gün önceki Taehyung'un rüya olduğunu sanıyordu. Kısa bir anlığına buna gerçekten inanmıştı.

"İlk defa kaçmıyorum," diye mırıldandı sonunda Taehyung. Diğeri bu tavrına karşılık salıncağın yavaşlamasını sağlamış, inmeye hazırlanırken "Benden de kaçıyorsun," diye devam etti. Ayaklarını yere koyup indiğinde salıncağın yan tarafından onu izleyen Taehyung'a adımladı. Kırmızı, aç duran gözler yoktu. Onun gözleriydi.

Taehyung'un.

Taehyung kaşlarını hafifçe çatmış ona bakarken tekrardan konuştu. "Hayır, kaçmıyorum." Diğeri bu rahat ve yaptığını reddeden ifadesine karşılık ona doğru adımlayıp tıpkı onun gibi kaşlarını çatarak "Ne yapıyorsun o zaman?" diye sordu. "Benden kaçıyorsun Taehyung, kimseyi kandırma. Bugün evine de gittim, orada yoktun. Herkesten kaçıyorsun."

Aniden odasındaki fotoğraflarını hatırlamasıyla duraksadı Jungkook. Ona sormalı mıydı? Fotoğraf makinesinin tüm filmlerini kendisine harcadığı için teşekkür etmeli miydi? Taehyung ise bu ayrıntıları öngörmeksizin tıpkı diğeri gibi bir adım atıp dip dibe gelmelerini sağladı. "Kafanda sikik senaryolar üretmeden önce beni anla. Delirdin mi sen Jungkook? O gece ne olduğunu gördün, ne olduğumu gördün. Ben bile kendime güvenmezken sen neyine güveniyorsun? Senden kaçmıyorum, seni koruyorum."

i can reach to park jimin (with my love)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin