6

1.4K 155 27
                                    

"Ben hazırım, çıkabiliriz dostum." Hoseok evinin kapısını açtığında karşısına çıkan Yoongi'ye böyle söyledi. Yoongi ise "Birine bakmam gerek," diyerek onun sözlerini hiçe saydı ve ayakkabılarını hızlıca çıkarıp ev terliği bile giymeden kısa çoraplarıyla üst kata koştu.

Jimin ile son konuşmalarından sonra onunla daha çok vakit geçirmek istediğini hissetti Yoongi. Sürekli bu eve gelmek istiyordu, Jimin'in kapısının önünde (hatta mümkünse o kapının arkasındaki yerde) oturup onunla saatlerce sohbet etmek istiyordu.

Onun sınırlarını aşmak istiyordu ve bunu diğerinin ağzından duymayı da diliyordu. Jimin ile konuşmak onun için eşi bulunmaz bir yemekten ikramlık almak gibiydi. Aslında bunu açıklayabilirdi. Küçükken yengesi ile misafirliğe giderlerdi ve insanlar önüne birkaç kişiye bile zor yetecek ikramları koyarlardı, kalabalık ortamda sadece ufak bir lokma alabilirdi ağzına fakat öylesine lezzetli ve daha önce tatmadığı bir yiyecek olurdu ki daha fazlasını isterdi ancak istemeye çekinirdi.

Jimin için de böyle hissediyordu. Sesini bir kez duymuştu ancak dahasını istiyordu. Sesini daha fazla duymak, onu görmek, onu daha fazla görmek ve onunla vakit çok vakit geçirmek istiyordu. Hatta öyle ki zaman harcamak kelimesini ona karşı kullanacak gücü bulamıyordu kendinde. Çünkü Park Jimin kesinlikle harcanacak biri değildi, kıymetli ve erişilmez biriydi.

Yoongi'nin sabırsız karakteri onu zorluyordu. Karşısındaki beden oldukça çekingendi hatta kendisinin o yiyeceklerin devamını isteyemezkenki halinden daha da çekingendi. Hafif adımlarla ilerlemeli ve onun kapılarını aralamalıydı ancak sabırsızdı işte. Ona doğru fevri hareketlerle ulaşmaya karar verdi.

Nitekim odanın kapısını tıklarken de bunu yapıyordu. Notlar hafifti ancak sesler ağırdı Jimin için. Hele gözler en ağırıydı ki Yoongi de bunu kaldırabilir miydi emin değildi.

"Jiminie," Sesinin bu kadar heyecanlı çıkmasına şaşırdı siyah saçlı. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. "Orada mısın?" Kulağını dayadığı kapıdan tıkırtı sesleri geliyordu. Zihninde canlandıramadığı bedenin ayaklandığını düşündü.

"Buradayım." Kısık ama bir o kadar etkileyici sesi kulaklarını doldurduğunda gülümsedi Yoongi. "Jungkooklara gidiyoruz." Yoongi bunu neden söylediğini bilmiyordu. Diğeri için pek mühim bir ayrıntı değildi, dikkatini çekmezdi ancak konuşmak istemişti.

"Bu..." Kapının arkasındaki ses ne diyeceğini bilmeden cümleye başlamıştı, durakladığında Yoongi dikkatle onu dinledi. "Güzel? İyi eğlenceler."

Konuşmanın bundan daha ileriye gitmesini bekledi Yoongi. Açıkçası Jimin tam şu anda 'Gitme, benimle kal ve konuş' derse kalacaktı. Çoktan kabullenmişti bunu hatta bunu demesi için tutuşuyordu.

"Gelmek istemez misin?" Yoongi'nin söylediği söz diğerinin şaşkın bir kıkırtı koymasına sebep oldu. Yoongi nutkunun tutulduğunu hissetti. Her seferinde daha da etkiliyordu bu gülüş onu. Belki de zihninden çıkaramadığı şey Park Jimin değildi, Park Jimin'in duymak için her şeyi yapabileceği gülüşüydü.

Yüzünü görmek istedi o an. Gülerken gözleri kısılıyor muydu, dudakları ne kadar genişliyordu ve vücudu bir yere eğiliyor muydu? Tüm bu soruların cevabına erişmek istedi. "Sanmıyorum Yoon," dedi kapının arkasındaki ses.

"Belki başka zamana."

"Başka bir zaman için söz ver bana."

Yoongi sözünü almadan gitmemek için kendi zihninde bir mahkeme kurdu ve karar verdi. Onunla dışarıya çıkmak istiyordu, çevreyi dolaştırmak ve onun gülüşü kadar güzel şeyleri göstermek istiyordu. (Tabii bulabilirse.)

i can reach to park jimin (with my love)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin