Kapıyı Bayan Park kalçasını mırıldandığı müziğin ritmine göre sallarken açtı. Yoongi karşılaştığı ilk manzaranın bu olmasını beklemediğinden şaşkın olsa da gülümseyip "Hoş geldin tatlım," diye konuşan kadına "Hoş buldum," diye karşılık verdi.
Ayakkabılarının yerini ev terliği aldıktan sonra koşarak merdivene yöneldi. Bu sırada hemen alt katta mutfaktan çıkıyor olan Hoseok (elinde annesinin yaptığı kurabiyelerden vardı, tıkınarak yürüyordu) onu gördü ve "Yoongi!" diyerek sevinçle üzerine koşmuştu. "Beni bu kadar özlediğini bilmiyordum."
Yoongi diğerinin elindeki yarım kurabiyeyi kapıp ağzına attı ve tekrardan merdivenden çıkarken "Senin için gelmedim," dedi. Hoseok numaradan bir üzgün suratla "Kırdın beni," derken Yoongi çoktan üst kata varmıştı. Hoseok da arkasından gelince "Uzak dur," dedi.
Hoseok onun sözüne zıt bir şekilde sırıtıp merdivende ilerlerken "Merak etme, flörtleşmeni izlemem," dedi. Bunun üzerine Yoongi ayağındaki terliği çıkararak silah tutarcasına diğerine döndü. "Yukarı gelme Park Hoseok!"
Hoseok istenmediğini algılayarak suratını buruşturdu ve omuz silkti. "İyi be! Gidiyorum." Merdivenden geri döndüğünde Yoongi de paytak adımlarla Jimin'in odasının kapısına yürüdü. Aslında bakılınca oldukça sade bir kapıydı. Kelimenin tam anlamıyla sadeydi. Hoseok'un kapısı kendisi tarafından boyanarak üzerine 'Hope World' yazılmıştı ancak Park Jimin'in kapısı sadece beyaz renkte üzerinde sarı bir leke- Ne?
Yoongi yaptığı analizi kenara atıp kapının üzerinde leke sandığı nota eğildi. Yüzünde anbean artan bir gülümsemeyle Jimin'in el yazısıyla süslenmiş sarı not kâğıdına baktı. Böylesine küçük bir şeyin kendisini nasıl mutlu edebildiğini (kısacası birini sevmenin etkilerini) bilmiyordu. Heyecanla notu eline aldı ve kırılabilecek bir cammış gibi tutarken yazdıklarına baktı.
Min Yoongi? Ne yapmaya çalışıyorsun?
(Evde çikolatalı süt kalmadı.)Yoongi dudaklarını birbirine bastırırken "Bekle beni!" dedi kapıya doğru. Karşılık olarak herhangi bir cevap alamamıştı ancak bunu umursamadan elini cebine attı. Rengi kahveye benzer şortunun cebinde biraz bozukluk mevcuttu. Bunlara acil durum bozukluğu denebilirdi ve Yoongi için çoktan acil durum sirenleri çalmıştı.
Koşarak merdivenlerden inecekken parkelerde bir koşuşma sesi duydu. Kaşları havaya kalkarken hızlıca ilerleyip salona yöneldi. Hoseok kendini merdivenin en yakınındaki halıya atmış ve güneşlenir gibi duruyordu. Yoongi geldiğinde "Ah," dedi zenginvari bir tavırla. "Geldin mi?"
Yoongi birkaç saniye diğerine baktı ardından omuz silkip koşarak kapıya yöneldi. Bu sırada Hoseok da ayağa kalkmış ona yetişmeye çalışırken "Nereye?" diye bağırıyordu. Yoongi ayakkabılarını olabildiğince hızlı giydi ve "Markete!" dedikten sonra kapıyı açıp koşarak dışarı çıktı. Arkasından "En yakın market bir kilometre uzakta!" diye bağıran Hoseok'u umursamadı.
Hoseok kapıyı sıkıntıyla oflayarak kapattıktan sonra salondaki koltuğa geçip yayılarak uzandı. Yoongi gerçekten de kardeşini iyileştirmek istiyordu. Bunca senedir kendisinin başaramadığı bir şeyi yapabileceğine ihtimal vermiyordu Hoseok.
Koltukta öylece uzanırken adının alışık olmayan bir ses tarafından bahşedilmesiyle gözlerini şaşkınca açtı Hoseok. "Hoseok hyung," diyen ses tam da merdivenlerden geliyordu. İnce ve narin sesin sahibini görmek amacıyla ayağa hızlıca kalkan Hoseok'u durduran yine sesin sahibi olmuştu. "Gelme!"
Olduğu yerde kaldığında "Y-yani... Biliyorsu-" demesine kalmadan "Sorun değil," diye yanıtladı diğerini. Onunla kendi hayatından fırsat kaldığında konuştuğu zamanlar olmuştu ancak sanırım Yoongi gibi yaklaşamamıştı. Çoğu zaman odasına dalmaya çalışmıştı ve onu rahatsız eden hareketlerde bulunmuştu. Kardeşi ile değil de yabancı biriyle konuşuyor gibi hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i can reach to park jimin (with my love)
Fanfictionyoonmin taekook jimin, yoongi'nin; taehyung, jungkook'un kalbindeydi...