"Anne bir dakika da uyuyayım," derken yatakta sağa döndü Jungkook. Yüzünü sesten kurtulmak istercesine yastığa bastırdı. Rüyasının en önemli yerindeydi.
Tık tık... Tekrardan sesi duyunca ağlamak istedi Jungkook. Zihni uyanmamak için direniyordu çünkü tam şu anda rüyasında Taehyung ile Stark Binasına giriyorlardı. En üst katta Tony Stark onlaro bekliyordu ve kesinlikle gördüğü en güzel rüyaydı.
Tık tık tık... Zihni tamamen uyandığında "Sikeyim," diyerek gözlerini açtı yatakta. Gözlerini güneşin rahatsız edici ışığın kavurmasını ve annesinin küfür ettiği için kaşlarını çatan suratını görmeyi bekliyordu. Tek karşılaştığı şey ise karanlıktı. Önünü bile göremiyordu.
Yanındaki komidine döndüğünde üzerinde bulunan çalar saate baktı. Bir günü diğerine bağlayan saati çoktan geçmişlerdi ve günün aymasına daha çok vardı. Kaşlarını çatıp uykuya geri döneceği sırada daha net bir şekilde tıkılama sesini duydu.
Sesin olduğu yere dönen bakışları camı tıkılayan bir el görmeyi beklemiyordu. "Sanırım Azrail geldi," dedi şaşkınlıkla gözlerini ve ağzını açarken. Bu sabah çok fazla günahtan bahsettiği için canını almaya karar kılmış olabilirdi. İrkilerek yatağa kafasını koymaya ve onu görmemiş gibi yapmaya karar verdi böylece onu alamazdı.
Sonra dank etti.
Azrailin neden odasının camını tıkılacağı düşüncesi.
Çoktan kaybolmuş olan uykusu üzerindeki yorganı açmasına neden oldu. Penceresindeki el hala sabırsızca tıkılamaya devam ediyordu ve zihninde tonla senaryo oluşuyordu. Hırsız olsaydı tıklamazdı. Katil olsa bu kadar beklemezdi.
Ürkek adımlarla yatağından ayaklarını uzattı ve eline çalar saatini aldı. Okul zamanı kafasını şişirdiği için özellikle nefret ettiği bu cihazı kötü adamın kafasına vurmakta kullanabilirdi. En azından işe yarayacağı en iyi şey olurdu bu.
Küçük adımlarla sanki aptal bir korku filminde oynar gibi camına yöneldi. Elindeki çalar saat istemsizce havalandı ve pencereye aniden çıktı. Karşısında beklediği surat (kesinlikle beklemiyordu) ne bir hırsız ne bir katildi.
Katil bu, dedi içinden. Karşısında Taehyung'un kusursuz suratı vardı ve kesinlikle katil olduğunu düşünüyordu. Kendisini kalp krizi ile öldürecek olan bir katil.
Taehyung kendisine şaşkınca bakan çocuğa camı açması için işaret ederken bir yandan da tırmandığı ağaç dalına tutunuyordu. Güvenli olmaktan çok uzak bir yöntemdi birinin evine girmek için bu yüzden Jungkook her ne kadar donduğunu hissetse de boştaki eliyle camı açtı.
Dışarının soğuk havası üzerine isabet ederken titrese de şu an karşısında olan görüntüden daha çok ürküyordu. Her an annesine bağırabilirdi, bunu kaldıramazdı.
Taehyung içeriye sakince girdi ve ardından pencereyi kapadı. Soluklarını düzenlemeye çalışırken istemsizce titredi. Dışarıdaki gece soğuğunda oldukça kalmış olmalıydı. Jungkook uykuyu seven biriydi, bu tip sesler onu zar zor uyandırırdı.
Taehyung üzerinde kısa kollu beyaz bir tişörtle gelmişti. Hemen altında bacaklarını saran siyah kot pantolonun diz kapakları yırtıktı ve soğuğu çekiyordu. Jungkook'un bakışları ayağına indiğinde ev terliklerini gördü. Gözlerini kırpıştırıp bakışlarını kaldırdı ve tekrardan Taehyung'a baktı.
Ben rüyadan uyanmadım mı yoksa lan? Bakışları karşısındaki bedeni dikkatlice süzerken düşündü.
"Uyandın ama biraz uyku sersemi gibisin," diye karşısındaki beden konuştuğunda kıkırtısını da işitti. Jungkook şokla gözlerini açtı. Sesli mi düşündüm ben?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i can reach to park jimin (with my love)
Fanfictionyoonmin taekook jimin, yoongi'nin; taehyung, jungkook'un kalbindeydi...