"Geldiniz mi çocuklar?" Bayan Jeon yüzünde büyük bir gülümsemeyle (gerektiğinden daha büyük) kapıyı açtı ve karşısında beliren iki bedene konuştu. Kenara çekilip diğerlerinin ayakkabıları çıkarıp ev terliği giymesini izlerken bir şeyler istediğini anladı Yoongi.
İkisi de içeriye girecekken Bayan Jeon hayıflanırcasına "Yukarıda, odasında," dedi. Jungkook'dan bahsettiğini anlayabiliyordunuz çünkü bu evde sadece ikisi yaşıyordu. Jungkook'un babası o henüz altı yaşındayken hayatını kaybetmişti. Ölüm yıldönümlerinde babasıyla olan tek fotoğrafına bakıp ağladığını hem Hoseok hem de Yoongi biliyordu.
Bayan Jeon ikili yukarıya ilerlerken ekleme yapmak istedi ve "Ona aşağıya sesinin geldiğini söyleyin!" diye bağırdı. Hoseok "Kadını çıldırtmış ne olduysa," dedi. Yoongi de onu onaylarken her yerinden Jungkook'un kapısıyım diye bağıran kapıya gelmişlerdi. Üzerinde tonlarca oyun posteri asıllıydı ve Jungkook bunları alabilmek için iki haftalık harçlığını harcamıştı.
Kapıyı tıklamadan içeriye girdiklerinde her zamanki gibi dağınık bir odayla karşılaştılar. Bilgisayarın yanı yiyecek paketleriyle doluydu, (Bayan Jeon umarım görmezdi.) yerlerde kıyafetler doluydu ve hemen odanın köşesinde Jungkook'un üç sene önce Taehyung'u tavlamak için alıp asla öğrenemediği gitarı vardı.
Odada normalde olması gereken görüntü bilgisayar başında kulaklıklarına verdiği son ses müzikle oyun oynayan Jungkook olmalıydı, hatta Hoseok ve Yoongi girdiğinde "Lanet olsun! Ölsene!" diye bağırmalıydı be böylelikle oyuna ne kadar konsantre olduğunu anlayacaklardı.
Ancak bilgisayar kapalıydı, Jungkook ise odanın ortasındaki yatağında cenin pozisyonu almış yüzünü kapatarak duruyordu. Iron-Man desenli nevresimine kapanmış öylece ruhsuz duruyordu. "Tavşan?" Hoseok merakla seslendiğinde Jungkook aniden yatakta tepinmiş ve "Tavşan deme bana!" demişti.
Tepinerek yatakta kudurmuş gibi bize döndü ve "Neden geç kaldınız koduğu-" hatırladığı şeyle "Küfür edebilir miyim?" diye sordu. Yoongi iç geçirip başıyla onayladı ve Jungkook "Neden geç kaldınız koduğumun malları?" diye tamamladı cümlesini.
Yoongi aşağıda annesinin onu duyduğu ayrıntısını söylemeyecekti. Küfür ettiğini duysun da acı biberle kovalasın diye düşünüyordu. Bayan Jeon çocuğunun küfürleri oyunlardan öğrendiğini düşünüp Jungkook'un okula gittiği bir anda bilgisayarını sökmüş ve çatı katına saklamıştı. Jungkook bilgisayarının yok olduğunu görünce "Umarım uzaylılar çalmıştır," diye dua etmeye başlamıştı. Annesinin aldığı gerçeğini fark ettiğinde delirip "Bilgisayarımı geri verene kadar konuşmayacağım," demişti ve sonsuz bir suskunluğa bürünmüştü.
Sorulara yanıt vermiyordu, Yoongi ve Hoseok ile de konuşmuyordu hatta Taehyung gelip selam verseydi ona bile konuşmazdı. Tüm gününü halıda yuvarlanarak geçiriyordu, en sonunda Bayan Jeon psikolojisinin bozulduğunu düşünerek bilgisayarı geri vermiş ve üstüne yeni bir oyun almıştı. Jungkook'un sinsi planı güzel sonuçlansa da o günden sonra Jungkook'un küfür ettiği her anı duyan Bayan Jeon mutfaktan koşarak acı biberi alıyor ve onu kovalıyordu. İşin sonunda dili için ağlayan Jungkook oluyordu.
Hoseok ve Yoongi sessiz kalırken Jungkook sakin kaldığı yatakta tekrardan tepinmeye başladı. Ayağa kalkıp zıpladıktan sonra ölür gibi bir taklitle kendini tekrardan Iron-Man desenine attığında Yoongi "Ne oldu?" diye sordu.
Jungkook'un gözleri hızlıca açılırken "Sonunda sordunuz?" dedi. Yataktan kalkıp bilgisayarın başlat tuşuna bastı. Sandalyesine oturduktan sonra oturumu açarken diğerinin şifresini bilmediğini düşünüyordu ancak Yoongi onun şifresini karşı komşu Bay Muster'ın bildiğine yemin edebilirdi. Adam Amerika'dan geliyordu ama yine de Jungkook'un şifresinin Taehyung-u-çok-seviyorum olduğunu bilebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i can reach to park jimin (with my love)
Fanfictionyoonmin taekook jimin, yoongi'nin; taehyung, jungkook'un kalbindeydi...