Akrep dörde bakıyordu, yelkovan ise yukarıya doğru uzanıyordu. Gökyüzünde tekdüze yıldızlar ve geçen günden dolunayın parçaları kalan ay vardı. Jungkook parkın içine girip salıncağın demirine yaslanan bedeni gözleriyle tararken tam da böyle bir gökyüzü vardı.
Taehyung'un omuzları çökmüştü ve giydiği kot cekete rağmen bu anlaşılıyordu. Oldukça kısa bir sürede böylesine bitkin düşmesi Jungkook'un kalbini sızlatıyordu ancak adımlarını hafifletmedi. Kendinden emin bir şekilde, yeri döverek yanına ilerledi. Ayak seslerini duyan esmer, ona doğru dönerken gülümsemeye çalışıyordu.
Jungkook sadece iki günde Taehyung'un bu kadar güçsüz düşmesine anlam veremiyordu. Gözlerinin yorgunluktan kısılmasının sebebi uykusuzluk muydu? (Jungkook nedeninin bu olmasını umuyordu.) Taehyung'un zorlukla iki yana kıvrılan dudaklarına bir bakış attı, istemsizce içinde bir şeylerin harekete geçtiğine şahit oldu.
"Seni kurtaracağım." Aniden kaşlarını çatıp adeta bir savaşa gidercesine çıkan gür sesiyle diğerine konuştuğunda esmer olan kıkırdadı. Tanrım, diye düşündü Jungkook. O bu haldeyken nasıl kalbime hakim olamıyorum. "Sana da merhaba Jeon," diye karşılık verdi Taehyung. Yaptığı kinayenin diğerine ulaşmasını bekledi.
"Seni özledim."
Olamaz, diye içinden geçirdi bu sefer. Nasıl bir cümlenle dizlerimin bağını çözebilirsin? Yapma, lütfen yapma. Çünkü Taehyung'un boğuk sesiyle söylediği cümle göğsünün sol kısmında anlamsız bir hareketlenme yaşatmıştı. Buraya ciddi işler konuşmak için gelmişti Jungkook ancak Taehyung her zaman oyunu bozuyordu.
"Merhaba Taehyung," dedi ancak gözleri onun dışında her yere bakıyordu şimdi. Utanmıyordu ancak... Taehyung bu cümleyi neden söylemişti? Jungkook'un onu özlediği gibi mi özlüyordu onu? Yanında olsa bile onu özleyecek kadar özlüyor muydu onu? Yoksa sadece nezaketten miydi? Sadece iki gün olmuştu görüşmeyeli.
Taehyung diğerinin son cümlesini es geçip selamlamasına hafifçe güldü. Jungkook'un kendi içinde yaşadığı çatışmayı yüzüne vurduğunun farkındaydı. Nitekim kendisi de ondan farksız sayılmazdı. Burnuna diğerinin güzel kokusu hiç olmadığı kadar çekici geliyordu. İçinde bir yerlerde onları izleyen canavarın çıkacak olmasından korkarcasına Jungkook'un yanında duruyordu.
Jungkook kendiyle çelişmeye bir son verip kararlı bakışlarla diğerine döndü. "Seokjin hakkında araştırma yaptım," diye başladı söze. Diğerine öğrendiklerini nasıl açıklayacağını bilmiyordu, henüz kendisi bile kavrayamamıştı. "Konuşmanıza girdiğimde mesajlar silinmişti ve profili yok olmuştu ancak biraz çabayla başka bir yol buldum."
"Bir dakika," diye araya girdi Taehyung. "Konuşmanıza girdim derken? Hesabımın sende..." Taehyung anladığı şeyle gözlerini irice açarken Jungkook ağzından yanlışlıkla kaçırdığı bilgi yüzünden kafasını yere sokmak istedi. Tam şu anda parktan koşarak kaçmaya çalışsa Taehyung onu yakalar mıydı acaba?
Arkasına dönüp parkın giriş kapısına olan uzaklığına bakmaya çalışırken Taehyung "Sakın," diye mırıldandı. Diğerinin kolundan tutarken "Kaçmayı deneme bile," diye devam etti. Jungkook bedenindeki tüm uzuvların gerildiğini hissediyordu ancak bu... Korku değil de... Taehyung'un koluna değen güzel eli yüzündendi. Kafayı yemişim, diye düşündü Jungkook. Sadece elinin dokunuşu bile onu titretiyordu.
"Amacım özeline girmek değildi, yemin ederim. Sadece Seokjin konusunda bunu yapmalıydım." Taehyung başını iki yana sallarken "Yalancı," diye mırıldandı. "Hesabımı hacklediğine bahse girerim. Ve bunu sadece bugün yapmadığına da. Seni tanıyorum Jeon."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i can reach to park jimin (with my love)
Fanfictionyoonmin taekook jimin, yoongi'nin; taehyung, jungkook'un kalbindeydi...