Bölüm 3

223 33 2
                                    



       "Kahvaltı yapmadan mı çıkıyorsun?"


Sema'nın dinç sesi ile gözlerim omzumun üzerinden ona kaydı. Pijamalarını üzerinden çıkarmış, mavi kazak ve ona eşlik eden siyah pantolon giymişti.

Ses tonu barışçıl geliyor, dünü telafi etmeye çalıştığı her halinden belli oluyordu.

" Dersim sabah erken. " dedim mesafeli bir sesle ayakkabılarımı ayağıma geçirirken. "Dersten sonra okulda biraz ders çalışır kafeye geçerim. Geç gelirim yani beni bekleme."

Bir şey söylemesini beklemeden kapıyı kapadım. Zaten konuşacağını sanmıyordum. Söylenecek sözleri dilinin arkasındaki parmaklıklar ardına saklamış gibiydi. Acı içerisinde meylediyordu ve sonrasında birikintileri ona da bana da zarar veriyordu.

Saklanan her söz, söylenmeyen her cümle ise kartların çarpımı ile dönüş yapıyor, bomba etkisi ile çıkıyordu ortaya. Ama buna rağmen kimse alışkanlıklardan vazgeçemiyordu.

Aradan geçen birkaç saatten sonra okula varmış, sıkıcı blog dersten sonra birkaç kişinin bulunduğu kafede ders çalışıyordum. Vizelere az vardı ve konular şimdiden yığılmıştı. Çalıştığım derse o kadar dalmıştım ki önüme konan kahve ile irkildim. Başıma eşlik eden bakışlarım tepemde dikilen Kerem'in yüzünü buldu.

"Ne bu? "dedim bakışlarımdan bir ilmek yanaklarına ağını attığında. Yüzünde çarpık bir tebessüm vardı.

" Yeterince çalıştın, bir kahve molasını hak ettin bence."

"Kim karar veriyor buna, sen mi?" Dedim kısık ve lakayt bir sesle.

"Hayır tabii. " dedi sabit tutmaya çalıştığı ses tonuyla. "Benimki sadece bir öneri." Karşımdaki sandalyeyi çekerek oturdu.

Uzun kirpiklerinin çevrelediği gözleri cesaret ile gölgelenmiş gibiydi.

Gözlerimi usulca kirpiklerinden gözlerine indirdim. "Belki de aptal gibi saatlerdir kağıtlar ile bakışıyorum, olamaz mı?"

"Aptal olmadığını biliyorum."

Tek kaşım sorgularcasına havaya kalktı. "Nereden? " Donup kaldı. Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi.

Kelimeler dilinin ucuna gelip dudaklarını araladığında elimi havaya kaldırarak konuşmasına izin vermedim. Ayağa kalkıp eşyalarımı toparlarken "Nereye?" dedi. Kağıtları kitabın arasına sıkıştırarak kucağımda kolum ile gövdem arasında sabitledim.

"Senden uzak herhangi bir yere." Cümlemin bitişinin sonrası pek hayırlı bitmedi. En azından onun için. Benden uzak dursun istiyordum ve bu yüzden düşünmeden sağ elimin işaret ve orta parmağını birleştirerek kahve bardağına ters yüzü ile baskı uyguladım. Bardak devrilirken kahve Kerem'in üzerine boca edildi. Kerem bağırarak ayağa kalktı. Bir kaç göz bize döndüğünde bunu umursamayarak kahvenin hızla yayıldığı gömleğine baktım.

"Deli misin kızım sen? "

En nefret ettiğim hitap şekli kulaklarımı doldururken sinir hücrelerim tepemde toplandı ve ben kendimi tutamadım. "Asıl sen aptal mısın? Ne o öyle kızımlı mızımlı konuşmalar."

Başını eğerek gömleği vücudundan uzaklaştırdı. Bir an için vicdanım sızladı. Kahve sıcaktı ve o baya sinirlenmişti. Öte yandan da hakkettiği bir gerçekti. "Allah 'ın cezası." homurdanırken eş zamanlı olarak gömleğini aşağı yukarı sallandırıyordu.

ZİFİR YANGINI - BİTİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin