Bölüm 7 / I

239 35 43
                                    

Yorumlarınızı eksik etmeyiniz.

İyi okumalar ♡



Koltuğun sırtına düşen perdeyi sıyırdığımda güneşin ışıkları ahşap zemine kesik kesik süzülerek etrafı aydınlattı. Soğuk havaya, yer yer gökyüzünü dolduran kara bulutlara rağmen güneş etrafı aydınlatmaya meyilliydi inceden. Yaşanan ağır şitaya rağmen insanlar mecburi görevlerini yapmak sureti ile dökülmüştü tek tek sokaklara.

Oturduğum sandalyenin ardına kemiklerimi yaslayarak gerindim.

Dün gece Sema 'nın ardından koridor boyunca kalmıştım bir süre. Evin duvarları ölüm sessizliğine yatmıştı ondan sonra adeta.

Ne kadar sürenin geçtiği bilinmeyen zamanın akabininde banyoya atmıştım kendimi. Ilık duş ile arınan bedenim ders çalışmak için hazırdı. Sarındığım bornoz ile giyinmek için odama geçtim ve kapı arkasında onun paltosunu gördüm. Acele ile üzerimi giyinerek paltoyu makinede kısa programa atmış ve odamda kuruması için çamaşır teline sermiştim en kısa zamanda sahibine vereceğimi aklıma not ederek. Sonra oturma odasına gelerek kahveler eşliğinde sabaha kadar ders çalışmıştım.

Turizm işletmeciliği.

Okuduğum bölüm İngilizce olması dışında beni zorlayacak bir noktaya sahip değildi. Yeterli çalışmanın ardından başarının kolaylıkla geldiği bölümümü seviyordum. Babamın ölümü sonrası ikinci sınavım pekte başarılı geçmemiş kendimi babam ile hayalimi kurduğumuz yaşamı yaratacak bir meslek edinmek istemiştim. Babam benim okulum sonrasında hep küçük sahil kasabasında yaşamayı ister bunu süsleyen hayallerini paylaşırdı benimle.

Belki bir pansiyon ile bunu gerçekleştirirdim kim bilebilirdi ki.

Soğuyan kahvemi yudumlarken acı ile ekşidi yüzüm. Uykumu açması için içtiğim kahve dördüncü seferde zorlamıştı beni. Yorgun bakışlarım masanın üzerindeki telefonuma kaymasıyla ile hızla ayaklandım. Bir kahvaltı hazırlamalı ve Elif ile beraber çıkmalıydık evden.

Ağrıyan boynumu ovaladım nafile bir çaba ile. Saatlerce kağıtlara bakmaktan tutulmuş gibiydi.

Uyku diye sızlayan göz kapaklarım iğne misali gözlerime batıyor gözlerimin ışığı almasına zorluk çıkarıyordu. Bütün gün ikindi vaktine kadar ayakta gözlerim ve bilincim açık durmak zorundaydım.

Çay suyunu ocağa yerleştirdiğimde ayak sesleri işittim. Birkaç saniye sonra ayak seslerine Sema eşlik etti.

"Günaydın."

"Günaydın." Onu durgun bir bakış ile seyrettim, içimde herhangi bir öfke yoktu. Hislerim boşluğa dökülmüş gibi miydi yoksa kırgınlık kendini mi sakınıyordu bunu ben bile bilemiyordum.

Sesi o kadar sevecen ve mutlu çıkıyordu ki uykunun verdiği pürüz bile halının altına süpürülerek görünmez hale geliyordu. "Bugün öğlene kadar evdeyim ben." Kalçasını masaya yaslamış rahat tavırla konuşuyordu. "Elif'i devralabilirim yani." Masanın üzerinde duran elmayı alarak büyük bir dilim ısırdı. "Okula geçerken de kafeye bırakırım."

"İyi olur." diye mırıldandım buzdolabını açarken. Benimle konuşmaya çalıştığını ama gururunu fazla da geri plana atamadığını farkındaydım ama belli edemesemde bende kırılmıştım o yüzdendi kendimi bir adım ötede tutmam.

Kahvaltılıkları masaya yerleştirirken göz ucuyla tekrar bana baktığını hissettim. "Ben bir duşa gireyim o zaman sen buradayken." Kafamı sallamakla yetindim.

ZİFİR YANGINI - BİTİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin