Gerçekler

118 16 0
                                    

''Yaptıkların artık sınırını aşmıyor mu sence de Belma!'' Rüzgar arkamdan bağırmaya devam ediyordu. ''Onlara bir şey olabilirdi, aileleri bu durum karşısında ne yapardı sence? Bütün Ankar, Seyra'ya güvenirken yoktan yere onları yaraladığını öğrendiklerinde ne yaparlardı!''

Durup arkamı döndüm, ani dönüşümle Rüzgar ve Deniz yerinde dururken Alaz da durmak zorunda kaldı. ''Bana güveniyorlarsa aptallardır, bu bir. Onları yaralamayı bırak dokunmadım bile, bu iki. Benim patronummuş gibi davranmayı kes! Bu da üç.''

''Ama üçünüzden birine bir şey olabilirdi!''

''Olmadı!'' diye bağırdığımda Alaz koluma dokunana kadar ellerimi yumruk yaptığımın bile farkında değildim. Kolumu hızla çekip, ''benim 18 yaşında aklı başında biri olduğumu unutuyorsun! Orada bahsettiğin lise hayatım hakkında gram fikrin yok! Ettiğim kavgaları biliyorsun, nedenlerini değil! Benim hakkımda ileri geri konuşmaktan vazgeç. İşlerine odaklan, yaptıklarıma değil.''

Gürlemeye başlayan göğe bakıp yağmur başlamadan derin bir nefes alıp iki saniye içinde öfkeli halimden çıktım, eve doğru yürüdüm. 

''18 yaşında olduğunu savunuyorsun ama biriyle element dövüşü yapmaktan uzak kalmıyorsun!'' Arkamdan bağırdığında derin bir nefes alıp kendime sakin olmam gerektiğini hatırlattım. ''Elementler öldürücüdürler, Belma! Silahlarla savaşmaktan farksızdır. Eğer kontrol etmeyi bilmezsen, öldürürsün. Ölürsün!''

''...Dedi beni yaratıklarla dövüşmem için eğitip öne süren kişi!'' 

Rüzgar ve Deniz'le bağırmam üzerine bir daha konuşmadık, takip etmeyi bıraktılar. Binanın önüne gelene kadar sessizce Alaz'la yürümeye devam ettim, ara sıra bana baktığını hissetsem de onu düşünceleriyle tek başına bırakmayı seçmiştim. 

''Alaz!'' 

Kendisine bağıran kıza kadar Alaz da sessizliğini korumuştu, sorularını eve girdiği sırada soracağından emindim. 

Sarı saçlı kız, eteğinden elini çekip bize doğru koştuğunda aradaki birkaç metreyi hızla aşıp Alaz'a kollarını sardı. Hıçkırarak ağladığını duyabiliyordum, Alaz da şaşkın yüzüyle karşıda bir noktaya bakmayı kesip kıza sarıldı. 

''Dayanamıyorum, bu acı çok fazla geliyor!'' Alaz'ın kızın belindeki eli yumruk haline geldi, çenesi kasılmıştı. ''Alaz, yalvarırım bir şey yap. Unutamıyorum, olmuyor...'' 

Neden bahsediyordu bu?

''Şşş,'' diye mırıldandığında, kız daha sıkı sardı kollarını, göz yaşları süzülürken. Düz ifademle onları izlerken Alaz'ın, ''sakin ol, buradayım,'' diye mırıldanmasını duymuştum. 

''Hiç böyle olmak istedin mi, Belma? Ya da bu kız gibi acı çektiğin dönemlerde birine sarılmak istedin mi?''

Harmen'in sesi düşüncelerimde yankılandı, arkamı dönüp yürümeye başladığımda bu sefer peşime takılan bir Alaz yoktu. 

''Hayır,'' dedim kısık sesle. ''Benim acım yok, Harmen. Ben acılarımın katiliyim, hepsi ölüler. Bu yüzden hayır; birine sarılmak, o kız gibi olmak ya da yerinde olmak... istemedim. Birinin omzunda ağlamak, sarılmak istemedim.'' Derin bir nefes aldım, robotik hareketlerle ayaklarım beni nereye götürürse yürümeye devam ettim anılar saklandığı yerden çıkarken. 

''Ağlayışını duyuyorum, Okyanus. Kapıyı açmaya ne dersin? Yoksa kapının yanına çöküp ağlamaya devam mı edeceksin?''

Sessizce boğazımı temizledim, ses tonumu düzenleyip, ''hayır!'' diye karşı çıktım. ''Ağlamıyorum!''

SEYRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin