Öfkem birikiyor, bütün hücrelerimi dolduruyor ve kriz geçirmem için beni kışkırtıyor. Biliyorum, eğer durduramazsam kendimi, bir volkan misali patlayıp yakıp yıkacağım etrafımdaki her şeyi. Bu yüzden, zamanı değil, diyerek hiç olmadığı kadar irademi zorluyorum. Zorluyorum çünkü kaosu sadece kontrolüm altındayken seviyorum.
Savaşıyoruz; suyu, ateşi ve havayı kullanıyoruz. Buradan kurtulana kadar dövüşüyoruz, Harmen'e cevap verebildiğim için o nerede olduğumu bulana ve bizi almaya gelene kadar bu lanet evden çıkmalıyız. Yaratıkların hepsini öldürdüğümüzde tek saniye düşünmedik, Alaz elimden tutup koşabildiği kadar hızlı koşup ormana daldı. Arkamızdan koşan yoktu belki ama tamamen içgüdüsel bir hareketti yaptığımız.
Onun bana dokunması, eskiden olsa kızabileceğim bir şeyken, şu an sorun olmuyordu çünkü yeterince sorun vardı.
''Neler oluyor bilmiyorum ama ruh bağı yüzünden iyi gitmediği anlaşılıyor.''
Harmen'e cevap veremeyecek kadar nefes nefese olduğum bir vakit yeterince uzaklaştığımız için ağaçlardan birinin yanına çöküp soluklandık. Yaralarımız hiç iyi değildi, nerede olduğumuzu Harmen bile çözemiyorken çaresizce bizi aradığını hissedebiliyordum. Berbat halde olmamıza rağmen elimize geçen hiçbir şeyin olmaması beni deli eden bir etkendi; Galaksi için buraya gelmişken elimiz boş dönecektik, bütün aldığımız yaralar boşuna olacaktı.
Bir kez daha yükselen krizle kalbimde amansızca bir acı baş gösterdiğinde dengemi korumak adına bir elimi toprağa bastırdım; gözlerim tekrar bulanıklaşıyor, etrafa zarar verme isteğimle öfkem doğru orantılı artıyordu. Ve o anda yeterince derdim yokmuş gibi, Harmen bana bilmediğim bir başka şeyin varlığından söz etti.
''Boyut geçişi yapmışsınız!''
''Ne kadar harika, yakında güneşin üzerinde de yürüyebilecek miyim?'' diye mırıldandım dalga geçerek. Harmen ise beni takmadan bir çözüm yolu arayacağını söyledi.
O bizi ararken öksürük seslerinden başımı yana çevirerek Alaz'ın durumunu inceledim. Hala bedeninin bazı yerleri kanıyordu ve öksürdükçe ağzından gelen kan durumun kötülüğünü bir kez daha öne sürüyordu. Suyun iyileştirici gücünü kullanacak kadar enerji toplayamamam bir yana yaralarını saracak bir şeyler bulsam bile o kadar çoktu ki kapatmam neredeyse imkansızdı. Bu yüzden onu omuzlarından tutup destek çıkmakla yetindim, titriyordu ve ara sıra tamamen kesilen element enerjim yüzünden Harmen bizi bulana kadar onu sıcak tutmak zorlaşıyordu.
Düşüncelerimi sıraya sokmak istiyordum ama bu hem daha fazla sinirlenmeme hem de içinden çıkılamaz bir hale gireceğinden onun yerine sessizce durmayı ve düşünmemeye çalıştım. Boyut geçişi meselesini sonraya bıraktım ve etrafımdaki seslere dikkat kesildim.
Tek ses Alaz'ın acı çekişleri olduğuna kanaat getirdiğimde parmaklarımı toprağın üzerine bastırıp göremediğim yerleri hissettim, işin garip olan kısmı normal şartlarda hissedebildiğim kadar uzağı hissedemiyor; bir noktadan sonra bir engele çarpıyormuşçasına durduruluyordum. Bunun nedeni enerjimin az olması mıydı, yoksa tamamen farklı bir sebep miydi? Boyut geçişi gibi?
Nefesimi sakince alıp verdim, yaralarımdan akan kanların çoğu kurumuş neredeyse hepsi akmayı kesmişti, Alaz'dan daha iyi bir durumda olduğum kesinken gerçekten hislerimin yanılıp yanılmadığını bilmiyordum; onu buraya sürüklemiştim, pişman değildim, peki gerçekten düşüncelerim yüzde yüz doğru muydu?
Bu soruyu da diğerlerinin arasına katıp şimdilik geri plana ittim, onları zihnimin karanlık kısmına kelepçeledim, eve varana kadar zincirlerin kırılmamasını ve kriz geçirmememi umarken Harmen'e seslendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEYRA
FantasiHepimizin bildiği gibi, kötülerin en büyük amacıdır, dünyayı yönetme arzularını gerçekleştirmek. Özeller, yıllar önce bu amacı engelleyerek düşmanları, yani yaratıkları, insanlara zarar vermeden önce yakalayıp bir adaya tutsak etti. Savaş tekrarlan...