İkinci Bölüm Ve Son 5

67 10 0
                                    

Sonuç olarak planın ilk kısmı planlarımın çok ötesindeydi ve Ankar'a gitmek için dört Seyra olarak Harmen'in sırtında gökyüzünde olabildiğinde hızlı uçsak da, Sword'u almıştık.

Kurul'la bağlantı kurmamızı sağlayan kulaklıklar işe yaramaz haldeydi, Ankar'ın durumunu bilmiyordum ama Harmen buraya gelmeden önce yaratıkların sadece bir kısmının bizim bölgemize geçmiş olduğunu bizzat kendisi söylemişti. Yaratıkların çoktan Ankar'a ulaştığına emindim.

''Sonunda gerçekleşiyor, değil mi?'' Chris kısık sesle mırıldandı, savaştan ve kırılan bariyerden bahsediyordu. Yaratıkları adalarında tutan, bir süredir zayıflayan şu bariyer.

En arkada oturup kendi kendine huzursuzca söyleniyor, bir yandan da baygın Olara'yı tutuyordu. Ondan bunu isteyen ben olmasaydım eminim iğrenerek baktığı kadını çoktan kilometrelerce yüksekten bırakıverirdi.

''Taşları topladığımızı biliyorlardı ve tabi ki bizim tek tek toplamamızı beklemeyeceklerdi,'' dedim. ''Ölü bir köye Sword'u sakladılar ve tuzak kurarak bizi oyaladılar. Bir saldırı olmasını bekliyordum ama bariyerin şimdi yıkılacağını tahmin etmemiştim.''

Adrian, ''saldırı olacağını tahmin etmene rağmen... neden?'' diye sordu.

Chris sinirle, ''madem biliyordun neden yardım etmemiz için bir kısmımızı geride bırakmadın! Savaştayız Belma! Bencil hareketlerine yer yok burada.''

Alışık olduğum suçlamalara kayıtsız kaldım, dikkatim başka yöndeydi. ''Neden en güçlüleri yanıma aldım? Çünkü benden istenen ve kabul ettiğim şey Sword'u ele geçirmekti. Adayı korumak kurulun görevi. Her seferinde söyledikleri gibi, biz taşları almaya gidemeyiz, bunu siz yapmalısınız. Madem beni tehlikeye atmaya gönüllüler, Ankar'ı koruyacak güçleri de olmalı.''

Kucağımda yatan yavru kurdun başında parmaklarımı gezdirirken kimseden ses çıkmamıştı. Onu bir süreliğine unutmuştum, bedenimi ateşe verdiğim zamanda bile. Bir şekilde güçlerim ona zarar vermemişti. Belki de sahibinin güçlerine göre tüylerinin renginin değişmesiyle bir bağlantısı vardı.

''Alaz,'' diye seslendim içimden. Diğerleri de duymuştu. ''Durum raporu.''

Alaz'ın sesi hepimizde bulunan kurtlar yardımıyla beynimizde yankılandığında Liam sırıtmış diğerleri şaşkına dönmüştü. ''Tek bir yönden saldırıyorlar. İşimize geliyor. Kurul ön cephede emirler yağdırıyor. Söylediğin gibi büyücüleri de ben yönlendiriyorum. Güç okulu da kendi yaşındaki ve daha küçük çocuklarla yaşlıları koruma görevini üstlendi. Ethan, Anna mükemmel bir şekilde onlara liderlik yapıyor.''

Dün

''Gece vakti nereye gidiyoruz, Ada?''

Hala bana kızgındı, endişeliydi ve aldığım karardan hoşnut değildi. Yine de bu onu, gece yarısı bir anda dışarı çağırdığımda benimle gelmekten alıkoymuyordu. ''İki dakika susarsan birazdan göreceksin,'' diye tersledim. ''Güneş doğduğunda Sword'u almaya gideceğiz.''

''Evet, tam da bu yüzden şu an dinleniyor olman gerekiyordu. Söylesene en son ne zaman uyudun?''

''Konumuz bu değil,'' ormanda, okul ve meydan arasında kalan bir noktada durup arkamı döndüm. ''Dinlenmeye zaman yok, plan daha önemli.''

''Ne planı?''

Ben daha cevap vermek için ağzımı açamadan arkadan biri benim yerime konuştu. ''O kızın aklından ne geçtiğini kim bilebilir ki?''

''Ethan?'' dedi Alaz, kaşları şaşkınlıkla havalanmıştı. Arkasını döndüğü için ay ışığı yüzüne vuruyor, ifadesini görmemi kolaylaştırıyordu.

SEYRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin