23'05'15

73 9 5
                                    

Acıyı hissedebiliyor musun? Ya teninde kuruyan kanı? Başındaki katlanılmaz acıyı, göğsündeki sıkışmayı ve kendini koruyamamayı? 

Güçlü olacaktın hani, kimseye yenilmeyecektin. Söz vermiştin.

Söz... vermiştin!

Kendi sesim miydi duyduğum, yoksa aklımın duvarlarında yankılanan sesin sahibi başka birinin miydi seçmekte zorlanıyordum ama bir süredir bedenimde hissetmediğim acı, bilincimin kapalı olduğunun haberini veriyordu sanki. Rüyada olmalıydım ya da onun gibi bir yerde kapana kısılmıştım. Tıpkı bedenimin bu dört duvar arasında kapana kısılması gibi. Ve her ne kadar zaman kavramımı kaybetmiş olsam da Alaz'la sırt sırta yere kelepçelenmemizin üzerinden uzun bir zaman geçmiş gibi hissediyordum, tabi bunun nedeni bana verilen gaz ve acının büyüklüğüyle sürekli bayılmam da olabilirdi.

Ve döngüye girmişti her şey.

Bilincin kaybolsun, karanlıkta sürüklen, elementleri, enerjiyi kullanama; sonra acıyla uyan ve bir kez daha ardı ardına pençeler ye, bazen Teralar insan kılığında yanına gelip bıçaklarıyla derini kessin ve biçsin, Remay -korkuyla beslenen diğer adı Kabus olan yaratıklar- gelip senin korkularını sana karşı kullanmaya çalışsın ama korkunun olmadığını anladıklarında çığlık atarak yok olsunlar. Ve evet, sonunda Dumanların saldırma biçimini de öğrendim; seni bedenlerinin içine alıp sisin arasında boğulmanı ve karanlığa düşmeni sağlıyorlar. Ardından tekrar bayıl.

Çoğu zaman Alaz'ın durumuna bakmaya fırsatım bile olmuyorken çığlıklarını duyabiliyordum. Ve bazen ben bile dayanamıyor ve acı karşısında bağırmadan duramıyordum. 

Ayrıca şu geçen sürede bir şeyi daha fark etmiştim; şu an kimin söylediğini hatırlamıyor olsam da söylendiği gibi kendimi yenileyebiliyordum, yaralarım normal bir insandan daha hızlı kapanıyordu. Bunu da güçlerimin artmasına veriyordum. Ama bu bulunduğum durumda sadece daha çok sinirlenen yaratıklara ve daha güçlü saldırılara sebep oluyordu. 

Belma Ada Demir.

Ve şuan olduğu gibi bazen kafamda ikinci bir ses bana sesleniyor, geçmiş anılarımı gösteriyordu. 

Lisenin korkulan kızı. Şimdiye kadar ona bulaşıp da karşılık almayan kimse olmadı; lise hayatı onun dönüm noktası, kendi deyimiyle 'miladı' oldu.

Ve şimdi buradan kurtulduğunda bir katliama sebep olacak. 

Kaos... çok yakın.

Kafamda yankılanan sesin yerini Alaz'ın sesi aldığında önümde geçmiş bir anının sisi belirmişti. Sis ayaklarımın altında usulca süzülürken ileri doğru birkaç adım attım. Yeni açılan bir bilgisayar oyununun grafikleri gibi karanlıkta yavaşça beliriyordu görüntü. Ve karşımda iki kişi belirdi; bir ağacın tepesinde oturan Alaz ve yanındaki ben. Sanki bir başkasının bedenindeymişim gibi izliyordum Ejder Festivali başlamadan hemen öncesine ait bu anıyı. 

''O gün ne oldu, Ada?'' Siyah kıyafetler, gözler ve saçlarla geceye uyum sağlamıştım kolayca; gözlerim yıldızların parlaklığında dolaşıyordu. ''Sana o mektubu verdiğimde bir sürü şey söyledin...'' Bahsettiği mektup, Liam'ın ona okunmayacak durumda olduğundan tamir etmesi için verdiği mektuptu. Ömer'in bana 5 yıl önce yazdığı, elime yeni geçen şu mektup.

''Neden umurunda ki?''

''Çünkü sen umurumdasın,'' diye mırıldandı Alaz, soğuk hava yine onu etkilediği için üzerindeki hırkaya sarıldı sıkı sıkı. Benimle aynı renk siyah saçları rüzgarla dalgalanıyordu.

''Belki bir gün anlatırım,'' diye mırıldandım. Yakın bir zamanda olacağını sanmasam da bunu bekliyormuş gibi bir surat ifadesiyle beni izlemeye devam etti Alaz. 

SEYRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin