''Onu Ömer'in mezarına götürdüm.''
Evet, şimdi tam anlamıyla şaşırmıştı, son anda dengesini kurmamış olsaydı sandalyeden bile düşecekti. Gözleri şaşkınlık ve şokun etkisiyle büyümüş bana bakarken en son ne zaman benim hakkımdaki bir şeyin onu bu kadar şaşırttığını merak ettim.
Kurduğum cümlenin arkasındaki anlamları çözmüştü, Alaz'a Ömer'den bahsettiğimi artık biliyordu. ''Sakın bana onun... Alaz, sandığımdan da mı büyük bir şeyin parçası?''
''Cehennem kapısının anahtarını direkt olarak eline vermeyi planlıyorum,'' dedim Alaz'ın odanın dışından beni duyup da anlamadığının bilincinde olarak.
''Kaldıramaz.'' Liam boşa çabaladığının bilincinde beni durdurmaya çalıştı. ''Bu büyük bir kumar, Belma Ada! Alaz'a bunu yapma.''
''Bunu kendisi istedi! Onu kabul etmemi, duvarlarımın arkasına geçmeyi başından beri o istedi. Bunu yapacak biri gerekli, bu role en uygun kişi Alaz. Alaz yapamazsa-''
''Alaz bunları hak etmedi! Yeterince zor bir hayatı varken bir de seni tanımadan sana karşı bir şeyler hissetmeye başladı diye onu cezalandırma. Bu, lisede arkandan dolap çevirenlerle kavga etmeye benzemez. O daha seni tam anlamıyla tanımazken bu denli büyük bir şeyi yapamazsın.''
''Ah, evet, yapacağım. Ve Liam, sen bana yardım edeceksin.''
''Ölebilir,'' diye mırıldandı son kez. ''Yapma, Belma. Kontrol altına almanın başka yolunu bul.''
''Alaz, her şeyi başlatmamdaki son nokta olacak. Ölme riski taşıyabilir ama bütün her şeye rağmen yanımda kalmayı kendi istedi.'' Kararlı bakışlarla dikelirken Liam yapacaklarımdan endişe duyuyordu. Her daim yanımda olan o, Alaz'ı alet edeceğim şey karşısında kayıtsız kalamamıştı. ''Fazlasıyla omuzlarına yük yükleyeceğimin ben de farkındayım ama onu feda etmiyorum. Kaldıramaması, kaldırmasından daha düşük bir ihtimal olduğunu düşündüğümden; senin de dediğin gibi, düşündüğüm şeyi elde edene kadar peşini bırakmam.''
Ve o gün bana vereceği başka cevap kalmamıştı.
''İşte,'' Adrian'ın uzattığı üç farklı hançeri aldım, kahverengi deri ceketimin içindeki özel ceplere koyarken son kez aynada kendime bakıyordum.
Saçlarımın iki yanından birer tutam alıp arkada birleştirdim, bir yandan örme işlemini hallederken diğer yandan siyah pantolonumun arka kısmına yerleştirdiğim silahın, siyah askılı tişörtün üzerine giydiğim deri ceketimden görünüp görünmediğini kontrol ettim. Siyah ojeler, bordo rujum tamamen keyfiydi ama siyah botlarım karda yürümemi kolaylaştırmak, sol elimdeki şahmeran Adrian'dan ödünç aldığım hançerlere gümüş büyüsü uygulamak için gerekliydi.
Büyük bir soğukkanlılıkla her şeyin hazır olduğunun bilincinde başımı dikleştirdim, lideri olduğum diğer Seyraların yaptıkları son hazırlıklara bir göz attım. Adrian silahlarını kontrol ediyor, Chris asker yeşili tişörtün kapüşonunu başına geçirdiğinden sarı saçlarını düzeltiyordu, Liam ise sanki ölme ihtimalimiz yokmuş gibi nereden bulduğunu bilmediğim bir çikolatayı yerken masanın üzerinde oturup rahatlıkla aşağı sarkıttığı ayaklarını sallıyordu. Ona garip garip baktığımı fark edip 'ister misin?' dercesine elindeki diğer çikolatayı uzattı.
Başımı iki yana sallarken bıkkınca nefesimi verip gözlerimi başka yöne çevirdim. Baktığım yönde Alaz duruyordu. Üç gün önceki öfkeli, kararsız hali yine buhar olmuş, sırtını duvara yaslamış camın ardındaki yağan karı izliyordu. Günün ilk ışıklarını örten bulutlar Ankar'ı karanlığa boğduğundan Alaz'ın yüzünün bir kısmı gölgede kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEYRA
FantasiHepimizin bildiği gibi, kötülerin en büyük amacıdır, dünyayı yönetme arzularını gerçekleştirmek. Özeller, yıllar önce bu amacı engelleyerek düşmanları, yani yaratıkları, insanlara zarar vermeden önce yakalayıp bir adaya tutsak etti. Savaş tekrarlan...