Buğra bir köşeye çökmüştü, ve uzun bir süre ağlamıştı. Mete ise hiçbir şey yapamıyor, öylece onu izliyordu. Buğra kafasını kaldırıp, kızarmış gözler ile gence baktı.
"Mete?"
"Efendim."
Kızarmış gözleri gördüğünde bir anlığına kalbi durdu gibi hissetmişti."Ş-şey ben-"
"Sen?"
Genç çocuk kafasını aşağı indirip konuştu.
"Size gelebilir miyim? Yanımda birinin olmasını istiyorum."
"Tabiki tabiki. Ama bana anlatmak ister misin?"
"Buradan gidelim anlatacağım."Buğra hızla ayağa kalkıp, kafası eğik bir şekilde yürümeye başladı. Her ne kadar ona anlatmak istemese de, bu kadar ağlamasına şahit olduğu için bilmeye hakkı var diye düşünüyordu.
Yürüyordu ama aklı hiç buralarda değildi, önüne bir şey çıkar mı umursamadan yürüyordu. Bütün düşünceleri kapanmıştı sanki, öylesine çok kalbi kırgındı ki, kalp kırıldığını sanki fiziksel acı gibi hissediyordu.
Yüzü asık öylece nereye gittiğini bilmeden yürürken Mete büyülenmiş gibi gence bakıyordu. Arada yolunda bir şey var mı diye baksa da, bakışları pek ondan ayrılmıyordu. Saçları bozulmuştu, ve dağınık duruyordu. Kirpikleri nemliydi, ve dudağını ısırıyordu. Kendisine çekip sarılmak istiyordu, bunu aşırı derecede fazla istiyordu.
Bir süre sonra eve vardıklarını fark ettikler. Eve girdiler ve hemen Mete'nin odasına çıktılar. Doğan ne olduğunu sorsa da Mete "Bilmiyorum" diye cevap vererek geçiştirdi. Buğra yatağın üzerine oturdu. Kafasını eğmiş elleri ile oynuyordu.
Mete karşısına oturdu. Ona bakıyor ve bir şeyler anlatmasını bekliyordu. Ama onu izlemekten de kendisini alı koyamıyordu. Ona iyi gelecek bir şeyler yapmak istiyordu, ama ne olduğunu anlayamadan yardımcı olamazdı.
"Buğra?"
"Efendim?"
"Anlatmak istersen dinlerim, ama anlatmak istemezsen anlayışla karşılarım."Böyle dese de, anlatmasını çok istiyor ve merak ediyordu.
"O adam-"
Sustu, derin bir nefes aldı.
"Babam, tabi ne kadar bir baba orası ayrı."Gözlerinden yaşların akmaya başladığını, yanaklarının tekrardan ıslandığını hissetmişti.
"O doğum günü yaptığı çocukta oğlu."
Kafası hala aşağı eğik, elleri ile oynayarak konuşuyordu.
"Baya iyilerdi, mutlulardı, gülüyorlardı. Çok güzel değil mi? Bir baba oğluna doğum günü yapıyor. Ama diğer oğlunu unutuyor."
Ağlaması konuşmasını engellemişti, küçük küçük hıçkırıklardan sonra konuşmasına devam etti."Babam beni kreşe bırakıyordu çünkü pek benimle ilgilenemezdi, işi oluyordu. Bu yüzden beni erkenden kreşe bırakır ve geç alırdı. Ama tabi ben sorun etmiyordum, arkadaşlarım vardı, sen vardın.
Sonra biriyle evlendi, annem zaten ben bebekken ölmüş. Evlendiği kişi aslında baya iyiydi, babam mutluydu bende mutluydum. Sonra kadının hamile olduğunu öğrendik. Ama başta mutlu oldum bu bir gerçek. Abi olacaktım, sonuçta o benim kardeşimdi. Ona bildiğim her şeyi öğretmek için o kadar çok heyecanlıydım ki, ama daha sonra kadın dedi ki babama. Kulaklarımla kelimesi kelimesine duydum."Bebeğimiz doğduktan sonra ikisine nasıl bakacağım. Ben bakıcı falan değilim. Onu bir yetimhaneye yerleştirirsen o da rahat olur bende rahat olurum. Orada benden daha iyi bakarlar ona."
Dedi, o anki babamın surat ifadesini görünce kalbimin ne kadar acıdığını bilemezsin.Çünkü ifadesine baktığımda buna tamam der gibiydi. Bunları duyduktan sonra bir ay kimse bana hiçbir şey demedi, sonra babam geldi, bunları senin için yapıyoruz dedi. Ya bana söylesene benim için beni yetimhaneye mi bırakılır?
Gitti beni oraya bıraktı. Kendi elleri ile, arada sırada geliyordu. Ama kardeşim doğduktan sonra hiç gelmedi. Arada karşılaşıyorduk, bende ondan kaçıyordum. Birde gelmiş bana "oğlum" diyor. Sen ne hakla bana oğlum diyorsun ki. Bugün işte doğum günü yapıyorlardı, bir şey söyleyeyim mi? Babam bir kere bile doğum günümü kutlamadı."
Ağlamaya karışık bir şekilde güldü.
"Komik değil mi? Oğlum demekle olmuyor ama neyse."Kafasını elleri arasına alıp, yüzünü kapadı.
Bu sırada Mete onu gözleri dolu bir şekilde izliyordu.
Gencin ellerini yüzünden çekti, ve gencin yüzünü kendi elleri arasına aldı. Göz yaşlarını sildi.
"Ağlamak yok artık, sen güçlü birisin ve kimseye muhtaç değilsin. Babanın sevgisine ihtiyacın yok, istersen ben seni babanın yerine de severim. Herkes yerine de severim. Öylesine çok severim ki, diğer sevgilerden daha çok. O zaman o sevgi yeter mi?"Buğra yutkundu, bütün her şeyi unutmuş ve sadece ona odaklanmıştı. Kalbinin bu kadar hızla atmasını, başka şeylere vermeye çalıştı. Kalbi ona bu kadar hızlı atmamalıydı. Yada daha önce birbirlerine değmiş bu dudakları bir daha birbirine buluşturmayı istememeliydi.
"Teşekkür ederim, hem beni rahatlattığın için hemde böylesine iyi bir insan olduğun için."
Mete büyük bir şekilde güldü. Eniştesinin ve abisinin birbirlerine söylediği şeyi, uyarlayarak kendisine söylemesi aşırı derecede hoşuna gitmişti. Mete o dakika da anladı, artık onu yatağa falan atmak istemiyordu. Sadece onu sevmek, ve kendisini sevmesini istiyordu.
"Bizimkisi de eniştem ve abim gibi olur mu?"
"Neyimiz?"
"Aşkımız."Buğra bir anda gençten uzaklaştı, titreyen ellerini ve hızla kalbini hiç umursamadan duymamış gibi davrandı.
"Ben eniyisi elimi yüzümü yıkayayım."Hep böyle yapıyordu ya, bazı zamanları duymamış gibi yaşamamış gibi yapıyordu. Böylece gerçek kendisini saklayabiliyordu. Bu yüzden bazı şeyler olmamış gibi yaşamayı tercih ediyordu.
Mete, böyle yapacağını anlamıştı, ama bir şey dememişti. Yavaş yavaş kendisini sevdirecekti. Artık ona aşık olmuştu, bundan artık kaçış yolu yoktu.
Mete kendi kendine gülerek düşünüyordu. Yatağa atma planları, artık aşık etme planlarına dönüşmüştü.
_________________________________________________________________
Selam gençler, kısa diye bana kızmayın. Bundan sonra bölümlerin aralarını çok uzatmamaya çalışacağım ki, daha önceler elimde değildi. Sürekli bir yerlere falan gitmem gerekiyordu ve bölüm yasamıyordum. Bu yüzden özür dilerim. Sizi seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Bakıcı~ •bxb•
Teen Fiction"Sanat eseri gibisin, öyle yakışıklı öyle mükemmelsin ki. Bir bakıcı bu kadar yakışıklı olmamalıydı." •Teşekkür Ederim adlı hikayedeki Mete karakterinin kendi hikayesidir. O okunmadan da konu anlaşılır.•