•11•

5.4K 363 114
                                    

Salak: Pişt (01:24)
Salak: Pişt! (01:24)
Salak: PİŞT (01:24)
Salak: Hey pişt (01:24)
Salak: Lan pişt! (01:24)
Salak: Cevap versene!(01:24)
Salak: Pişt (01:24)

Benim olacak: Yav ne var gece gece! (01:25)
Salak: Sonunda be!
Benim olacak: Söle hadi!
Salak: Bir şey diyeceğim ama bana kızma.
Benim olacak: Ne diyeceksin! Umarım mühimdir, beni uyandırdın. Ve yarın okulum varken. Sonrasında size gelecekken!
Salak: Ben bir şey yaptım.
Benim olacak: Ne yaptın?
Salak: Senin kaldığın yetimhanenin önündeyim desem bana çok mu kızarsın?
Benim olacak: Ne?!
Benim olacak: Nede
Benim olacak: Ndn
Benim olacak: Ndenn
Benim olacak: Nenn
Benim olacak: Neden?
Salak: Bir an yazmayı unuttun sandım.
Benim olacak: Soruma cevap versene!

Salak: Ne bileyim yanına gelmek istedim.
Benim olacak: Bu saatte mi? Zaten yarın, hatta saat on ikiyi geçtiği için bugün görüşeceğiz.
Salak: Olsun, hem görmek istedim geceleri kaldığın yeri.
Benim olacak: Dışarıda mısın şu an?
Salak: İvit.
Benim olacak: Bekle mal geliyorum.

Mete soğuk havaya rağmen neden buraya gelmek istediğini bilmeden gelmiş ve bekliyordu. Belkide korkunç rüyasından sonra onun iyi olduğunu görmek istemişti.
Hep böyle oluyordu işte, ne zaman birini gerçek anlamda sevince onun başına onlarca şey gelen rüyalar görüyordu. Aşk için geçerli değildi bu, abisini ve eniştesini rüyalarında bir çok kez kaybetmişti.

Tekrar uyuyamıyordu, o kişilerin iyi olduğunu bildiği zaman az da olsa içi rahatlıyordu. Patlamadan sonra olmuştu ya bu, o zamandan sonra hep böyle rüyalar görürdü. Şimdi de Buğra'nın iyi olduğunu görmesine ihtiyacı vardı. Soğuk hava içini titretse de, burada öylece onu beklemeye razıydı. İyi olduğunu görmesine ihtiyacı vardı. Bir süre sonra Buğra pijama üstüne attığı mont ile yanına geldi. Daha önce onu pek böyle rahat kıyafetlerle görmemişti.

Daha çok okul forması oluyordu üzerinde. Bu hali fazlasıyla şirin gelmişti. Aynı zamanda dağınık saçları vardı. Ve uykulu gözlerle gence bakıyordu. Esneyerek ve dengesiz bir şekilde yürüyerek yanına geldi.

"Geldim işte."
"İyisin değil mi?"
"Sen beni uyandırmasan daha iyiydim."
"Ama iyi olduğunu bilmem gerekiyordu."
"Ben her zaman iyi- bir saniye senin yüzün neden bu kadar kızarık?"
"Üşüdüğüm için."

Buğra üzülerek baktıktan sonra gencin soğuk yüzünü elleri arasına aldı. Her ne kadar bu arkadaşça bir şey diye kendini kandırmaya çalışıyor olsa da, kalbinin fazla hızlı atmasına engel olamamıştı. Gencin yüzünü okşuyor ve ısıtmaya çalışıyordu. Kendisini beklediği için fazlasıyla vicdan azabı çekmişti. Gence biraz daha yaklaştı ve yüzünü okşamaya devam etti. Aynı zamanda da sordu.

"Neden benim iyi olmamı bilmen gerekiyordu?"
"Kabuslar diyelim."
"Çocuk gibisin."
"Çocukluktan beri olunca artık, çocuklara özgü bir şey olmuyor. Ben küçüklüğümden beri, yani aslında patlamadan beri böyle korkunç rüyalar görüyorum. Annemle babamı gözümün önünde gördüm. Beni kurtarmaya çalışırken bir anda bom!"

Neden bir anda anlatmak istedi hiçbir fikri yoktu ama, sanki ona anlatınca içindeki kara bulutlar yok olur gibi hissetmeye başladı.

"Şey özür dilerim."
Buğra ellerini gencin yüzünden çekti. Üzerindeki montu daha çok üstüne çekerek, ileride bir bankı gösterdi.
"Gel şuraya oturalım."
"Olur."
Yetimhanenin bahçesinden çıkmadan az ilerideki, banklardan birine oturdular.
"Neden şu an seninle konuşmak istiyorum bilmiyorum ama konuşmak istiyorum. Belki daha iyi hissedersin. Hadi anlat bakalım sonra ne oldu?"

Mete de şu an içinin sıkıntısını anlatmak istediği için konuşmak istiyordu. Derin bir nefes verdi ve soğuk hava yüzünden ağzından çıkan dumanı seyretti.

"Ben o zamanlara dair çok fazla bir şey hatırlamıyorum ama patlama anını hiç unutmuyorum. Pikniğe gitmiştik, abimle top oynadığımızı hatırlıyorum. Sonra abim bir şeyler almaya gitti. Neden bilmiyorum ama annemden ve babamdan uzaklaşmıştım sanırım. Sonra biri konuşuyordu, canlı bomba bilmem ne diyordu. Tabii ben hiçbir şey anlamıyordum o zamanlar.

Annem ve babam bana doğru koşmaya başladı, ama bir süre sonra biri beni kucaklamıştı ve var gücüyle koşmaya başladı. Sonra çok büyük bir ses duyduk. Bam! Sonra ben gözlerimi kapatmıştım açtığımda kanlar içinde bir surat gördüm. Bana bakıyordu, endişeliydi. Ama bana bir şey olmadığını görünce rahatlayan surat iadedesini de gördüm.

Ama daha sonra bakışlarımı başka yöne çevirdim. Annem ile babam yerdeydi. Kanlar içinde. Onlara bakmamı Uğur abim engellemeye çalıştı ama bir kere görmüştüm onları.

Sonra abimin sesini duydum. Bana geldi iyi misin falan diye sordu. Ama abim ileride daha acı bir şey görmüştü. Abimin bağırışını unutamıyorum. Tabi o zamanlar anlamıyordum. Şimdi o yaşadığım şeylerin daha acı olduğunu anlıyorum. Ama ben bunun etkisinden hemen kurtulmuştum, ama yine de kalbimdeki o kasvet hala gitmiyor.

Büyüdükçe patlama anı daha çok rüyalarıma girmeye başladı. Abimde rüyalar görüyordu ama ben daha fazla görüyorum sanırım. Hiçbir zaman abime anlatmadım. Bu geceki rüyamda, o patlamada sende vardın. Gözümün önünde kanlar içindeydin. Ve ben Uğur abimin beni kurtardığı gibi seni kurtaramıyordum.

Ben anlamıyorum büyüdükçe daha unutmamız lazım değil mi? Büyüdükçe daha çok anlıyorum. Benim küçükken çekmediğim acıyı, o zamanlar abimin çektiği acıyı şimdilerde çekiyorum sanki. Belki de şimdilerde anladığım içindir. Tabi bunu kimse bilmiyor. Söyleme olur mu?"

Öylesine çocuksu bakıyordu ki, Buğra'nın kalbi cız etti. Bakışlarını ondan ayırmadan ellerini tuttu.

"Bak ne diyebilirim bilmiyorum. Ama ben buradayım ve iyiyim. Sadece hava biraz soğuk."

Mete gözünden inen bir damla yaşla güldü. Fazlasıyla şirin gence bakmaya devam ediyordu. Saçlarının her bir teli sanki başka tarafa gitmeye çalışır gibiydi. Uyurken saçları nasıl bu kadar bozulabilirdi?

"Şimdi eve git ve uyu, bak hasta olursan bakamam sana."
Cümlesinin sonunda büyükçe gülünce Mete de güldü.

İkisi de ayağa kalktı, Mete bir anlık hamle ile gence sarıldı. Fazlasıyla sıktı onu, kokusunu içine çektikten sonra kafasını yavaş yavaş ayırırken bu sefer yüzleri fazlaca yakındı.

Mete istediği şeyi yaptı ve dudaklarını gençle birleştirdi. Soğuk dudaklarını, gencin de soğuk dudaklarına bastırmış ve hareket ettirmeye başlamıştı. Karşı taraftan çok hızlı bir karşılık almasa da hafif hafif dudaklarını oynatarak karşılık veriyordu. Buğra bu öpücüğe karşılık vermekte hata mı yapıyordu bilinmez ama kalbinin hızı hoşuna gittiğinin gerekçesiydi.

Mete bir anda bir şeyin bir şeye çarpma sesini duyduğunda gözlerini hiddetle açtı. Dudakları üzerinde olan dudaklar da kendisinden ayrılmış ve sol tarafa doğru yere yığılmıştı. Gördüğü tek şey sevdiğinin kafasından akan kanlar ve yere düşmüş büyükçe bir taş. Elleri titreyerek taşın geldiği yere baktığında yetimhaneden biri olduğu anlaşılan biri bağırdı.

"İbneler!"

______________________________________________________________

Selam canım ben amcanım. Bölümü beğendiniz mi canlarım. Sizi seviyorum okuyucularım. Oy verir misiniz pandalarım.🌸

~Bakıcı~ •bxb•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin