"Rahatsın değil mi?"
Gencin arkasındaki yastığı bir kaç kez daha düzeltti. Olabildiğince rahat olmasını istiyordu. Buğra'yı kendi evine getirmişti, yetimhaneye gitmesine hiçbir kuvvet izin vermezdi. Buğra da daha fazla üstelemeyip, Mete'nin evine gelmeyi kabul etmişti. Şimdi de gencin yatağında yatıyor, ve olabildiğince rahat ettirmeye çalışıyordu.Buğra küçük bir tebessüm edip, rahat olduğunu belirtti. Şu an tam olarak ne olduklarını bilmiyordu, arkadaşlar mı? Sevgili mi? Yoksa flört mü ediyorlardı. Ne olduklarına dair hiçbir fikri yoktu. Hala şuyuz artık demiyorlar, öylece devam ediyorlardı. Gerçi bundan pek memnun değildi ama, en azından birbirlerini sevdiklerini biliyorlardı. Bu işin sonu sevgililiğe dayanıyordu. O yüzden bırakmışlar öylece devam ediyorlardı.
Mete yatağın kenarına oturmuş genci izliyordu. Buğra ise bakışlarını çoktan ondan uzaklaştırmıştı, artık iyi hissediyordu ama hala onu yatmaya zorluyorlardı. Artık yarası bile iyileşmiş olabilirdi. Ama kafasında ince bir sargı hala duruyordu. Yattığı yerden doğruldu, böyle durmak fazlasıyla sıkıcıydı.
"Sıkıcı."
"Hı?"
"Öylece yatmak sıkıcı.""Ama yatmak gerekiyor."
"Gerekmiyor Mete, sanki beyin felci falan geçirdim. Altı üstü bir taş. Şu an iyiyim, ve bundan sonra da iyi olacağım. Çünkü iyileştim. Lütfen bana çocuk gibi davranma."
"Peki, her hangi bir şey olursa bana söyle ama tamam mı?""Tamam."
Buğra gencin biraz soluk suratına baktı. Yorgun gözüküyordu, gözlerinin altı kızarmış ve fazlasıyla yıpranmış gibiydi. Yüzüne baktığında içi acımıştı. Elini gencin elinin üstüne koyup sıktı.
"Endişe geçti artık. Lütfen gülümse."
Mete bakışlarını gençten ayırmadan ufak bir tebessüm etti.Yatağın tam ortasına gelip bağdaş kurdu. Buğra da onu taklit eder gibi aynısını yaptı. Birbirlerinin ellerini sıkıp karşılıklı birbirlerine bakıyorlardı. Mete gence bakmaktan kendisini alamıyordu. Çok mükemmeldi, fazlasıyla. Bir kaç gündür şekil verilmeye uğraşılmamış dağınık saçları. Üzerindeki kendi pijamaları. Hafif burkularak gülen dudakları, gülerken gösterdiği inci gibi dişleri. İnce ve güzel burnu.
Mete korkak bir eda ile gence yaklaştı, daha fazla tahammülü kalmamış gibiydi. Onu istiyordu, onunla olmak istiyordu. Ona sahip olmak, her şeyini o yapmak istiyordu. Bir anda gencin dudaklarına yapıştı ve sertçe öpmeye başladı. Aynı şekilde karşılık da almıştı. Mete gencin daha da üzerine gelerek onun sırtını yatak ile birleştirdi. Artık üzerindeydi, sağ eliyle yataktan destek alıyordu, sol eli ise gencin saçları içine geçirilmişti. İstemsizce hafif hafif çekiyordu.
Buğra'nın eli ise gencin yanaklarındaydı, onu şehvet ve istekle karşılık veriyordu. Mete aletini onun aletine bastırdığında, Buğra'dan kesik ve hafif bir inleme çıktı. Kısa bir süre karşılık vermesini kesip gencin dudağını hafif hafif ısırdı. Bunun karşılığında, Mete kendini daha çok gence bastırdı. Arada pijama ve kot olmasına rağmen ikiside fazlasıyla deli oluyordu.
Mete kalçasını haraket ettirip, kotun pijamaya sürtmeye devam etti. Buğra bu kısa ve kesik inlemelemelerinde, dudaklara karşılık vermeyi kesip kafasını arkaya doğru atıyordu. Mete dudaklarını gençten ayırıp, gerilmiş boynuna bir sürü öpücük bıraktı. Buğra kendine gelmiş gibi bir anda doğrulup, Mete'yi altına aldı. Şimdi üstte olan oydu. Bu sefer parmak uçlarını gencin göğsünden başlayıp yavaş yavaş aşağı indirmeye başladı. Bu Mete'nin hoşuna gittiği, ısırdığı dudaklarından belliydi.
Gencin aletine geldiğinde durdu ve avuçladı, bu Mete'nin fazlasıyla inlemesine sebep olmuştu. Buğra titrek elini yavaş ve sakin bir şekilde haraket ettiriyordu. Mete kendinden geçmiş gibiydi. Buğra yutkundu ve parmaklarını gencin tişörtünün uçlarına getirdi. Yavaş ve fazlasıyla titrek bir şekilde gencin tişörtünü üzerinden çıkardı. Kendi üzerindekine de çıkarıp kendisini gencin üzerine bıraktı. Çıplak ve soğuk göğüsleri birbirlerine değiyordu. Mete dudaklarını ıslatıp, dudaklarını onun yumuşak dudaklarına bastırdı. Şehvetli ve aynı zamanda yavaş bir şekilde öpüyordu.
Dilleri birbirleri ile birleştiğinde ikisine de bi' ürperme sardı. Tüylerinin diken diken olduğunun farkındaydı. Sanki uçuyormuş gibi hissediyorlardı. Sanki bir yatakta değilde, havanın üzerindeydiler. Ve orada sadece kendileri vardı. Sadece birbirlerini hissediyorlardı. Sadece birbirlerini istiyorlardı. Mete dudaklarını gençten ayırdı ve bu sefer onun sırtını yatak ile buluşturdu. Dudaklarını gencin gerilmiş boğazından başlayıp yavaş yavaş aşağı inerek öpmeye başladı. Aşağı tarafa geldiğinde durdu ve pijamanın üzerinden bir öpücük kondurdu. İşler daha fazla ileri gitmeden tam karşısına geçip gözlerine baktı.
"Seni seviyorum, çok, seni çok seviyorum. Hayatım boyunca benimle olmanı istiyorum."
"Bende, bende seni seviyorum. Hayatın boyunca da seninle olacağım."
Yüzündeki gülüşe izin verip daha fazlasına devam ettiler.-_ - _ -_
Genç çocuk gözlerini zar zor açtı, yüzüne doğru vuran güneş onu fazlasıyla rahatsız ediyordu. Kendisini de çok yorgunda hissediyordu, dinlemiş gibi değildi. Gerinmek için kollarını uzattığında, birine çarpmayı beklemişti. Ama hayır, yanında biri yatmıyordu. Doğrulup odayı gözden geçirdi. Dün gece yere attıkları pijamayı üzerine geçirip hemen banyoya doğru koştu.
Mete'nin burada onu kıyafetleri ile suya soktuğu aklına gelince gülümsemeden edemedi. Kısa bir duşun ardından temiz kıyafetler giyip, Mete'nin nerede olduğuna baktı. Mutfakta ve kahvaltı hazırlıyordu. Uğur ve Doğan da oradaydı. Onların karışmasını istemiyor, sadece kendisi yapmak için direniyordu. Onları öylece izlemek istedi, aşklarına hayran olduğu kişiler ve aşık olduğu kişi. İstemesizce uzaktan onlara bakıyordu.
"Yalnız Doğan iddiayı kazanmış oldu."
"Ne iddiası?"
"Aa evet."
Mete onlara gülen suratı ile bakmaya başladı.
"Hani dedin ya, onu yatağa at sana yeni telefon."
"He doğru, iyi bir ara alırız şu mızmıza."
"Hehehe yaşasın. Bu benim başarım bence." Mete gülüyordu.Yutkundu genç çocuk, titremesini geçirmeye çalıştı. Göz yaşlarınıda içeri akmasını diledi. Yada kalp kırıklığının bu kadar acıtmamasını. İddia ne kadar basit bir kelime değil mi? İki insan bir şeyi başaracak mı? Yoksa başaramayacak mı? Diye iddiaya giriyor. Buğra artık anlamıştı, bütün kemikleri kırılsa bile kalp kırıklığı kadar acıtmıyordu. Titreyen bacaklarını haraket ettirip yavaşça onların olduğu yere geldi, yüzü bembeyaz olmuştu.
Mete onu böyle görünce tedirgin olmuştu. Yanlış anlaşılma korkusu içini sarmaya başlamıştı. Buğra dolan gözler ile konuşmaya başladı.
"İddiayı kazanmışsın, hayırlı olsun. Güzel bir telefon al. Kamerasına falan dikkat et. En pahalısından almalısın. En lüksünden."
İzin vermese de gözünden bir yaş yanaklarına doğru indi. Titrek sesi ile konuşmaya devam etti.
"N...nede olsa kazanmışsın. Beni elde etmişsin...""Buğra..."
"Lütfen sus, konuşmana gerek yok... Kalbime söz geçiremedim. Bütün dirençlerime rağmen sana aşık oldu, olsun iddia uğrana da olsa g...güzeldi. Gene de bana yaşattıkların için teşekkür ederim."
Son iki kelimeyi fazlasıyla bastırarak söylemişti. Artık gözyaşlarına engel olmaya çalışmıyor, gidişine izin veriyordu. Daha fazla bir şey demeden arkasını döndü ve koşarak dışarı çıktı. Mete peşinden koşuyordu.
Çok yanlış anlaşılmıştı, onu sevmediğini düşünmüştü ama o seviyordu. İddia falan umrunda değildi ki, gerçeklik ile seviyordu. Ama sanırım artık o buna inanmıyordu._______________________________________
Sizi seviyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim. ❤️🌹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Bakıcı~ •bxb•
Teen Fiction"Sanat eseri gibisin, öyle yakışıklı öyle mükemmelsin ki. Bir bakıcı bu kadar yakışıklı olmamalıydı." •Teşekkür Ederim adlı hikayedeki Mete karakterinin kendi hikayesidir. O okunmadan da konu anlaşılır.•