Bölüm 10

1.3K 147 117
                                    

Ciel elini kâhyasının dizine koyup kendisini  yukarı çekerken homurdandı.İçinde olduğu pozisyonu görünce yanakları anında parlak kırmızıya döndü.Kâhyasının kucağında yarı oturuyordu,bir eliyle Sebastian'ın dizinden destek almışken diğeri sıkıca omzuna tutunmuştu.Nasıl becermişti de,bu pozisyona girebilmişti ki?

İşleri daha da kötüleştirense, onun dengesini kaybedip kâhyasının üzerine düşmesini engelleyen tek şeyin, Sebastian'ın asilzadenin beline sıkıca dolanmış kolu olmasıydı.

"Sebastian, beni bıraka bili-" Cümlesini doğru dürüst tamamlayamadan, bir tümseği daha atladılar ki, bu da Sebastian'ı kavrayışını sıkılaştırıp Ciel'i göğsüne çekmek zorunda bıraktı.

"Görünüşe göre, başka bir taşra yolunda seyahat ediyoruz, Lordum"diye kâhya ,başka bir tümseğin üzerinden geçmelerinden önce belirtti.Bu sefer Ciel, koruduğu azacık dengeyi de kaybetti ve eğer Şeytanın hızlı refleksleri olmasaydı, neredeyse banktan düşüyordu.Süratle diğer kolunu da kaldırdı ve Kontu gelin tarzında-bir kolu bacaklarına sarılı diğeriylese belini destekleyerek, kucağında tuttu.

Yol çoğunlukla düz bir hale gelip daha fazla tümsek görünmediğinde, Ciel sonunda Sebastian'ın tutuşundan kurtuldu ve Şeytanın kucağından ayağa kalktı.Tam arkasını dönüyordu ki, araba şimdiye kadarki en büyük tümseğe çarptı ve onu etkili bir şekilde, habersiz kâhyasının kucağına geri uçurdu.

Ama şimdi, bu pozisyon çok, çok daha kötüydü.

Ciel Sebastian'la karşı karşıya geldiği ve oturmaya hazırlaştığı için, tümsek  kâhyasının kucağına, tamı tamına o pozisyonda düşmesine neden olmuştu.Ciel ata biner gibi kâhyasının kucağında oturduğunu fark ettiğinde sinirle kızardı.Şeytanın her baldırının yanında bir dizi duruyordu,ellerinden biri göğsünden destek almışken diğeri sıkıca omzunu kavramıştı.

"Belki de yolculuğumuz sona erene kadar kucağımda kalmanız gerekiyor, Lordum"diye teklif etti şeytan flörtöz bir sırıtmayla.

"Hayır.Dünyada olmaz"diye cevapladı öfkeyle.

"O zaman siz bilirsiniz, Lordum"dedi Sebastian, Ciel'i bırakarak.

Dengesini kayberedek kâhyasının göğsüne düşmesine neden olan kaba bir tümseğe daha çarpmadan  önce ayağa kalkma fırsatı bile olmadı.

"Taş döşeli yollara ulaşana kadar kucağımda kalırsanız, çok daha kolay olacağına inanıyorum, Lordum."

Ciel arkasını dönerken homurdandı, eğer kucağında oturacaksa,  kâhyasıyla yüz yüze olmak zorunda kalmak istemiyordu.Sırtını tamamen Sebastian'ın göğsüne döndükten sonra, Sebastian'ın bacaklarını araladı ve kâhyasının butları arasında oturdu.Bu Şeytanı şaşırttı.

"Ne yaptığınızı sora bilir miyim?"diye kâhya sordu, ukala sırıtışı gitmiş, yüzünde hemen bir şaşkınlık belirmişti.

"Bu şekilde daha az temas olacak" Ciel kollarını çarpazlayıp Sebastian'a dokunmaktan olabildiğince kaçınırken cevap verdi.

"Emin misiniz...?"diye sorguladı kâhya, başka bir tümseğe çarparlarken Ciel  bankın oturuyor olduğu küçük kısmında kalabilmek için onun butlarını kavradığında.Genç, her zaman aralarındaki boy farkından nefret etmişti,ama bu durumda, belki de küçük olmak iyi bir şeydi.

Ya da, aslında öyle düşünmüştü.

Bir iç çekişle, Ciel sonunda kabul etti.

"Sebastian, bu banktan düşmeme izin verme" Kont emretti.

"Yes, My Lord"diye Sebastian, kollarını efendisinin beline sararak onu iyice kendisine çektiğinde cevapladı. 

Of, umarım çok kötü olmamıştır.Bu bölüm oldukça kısa olmasına rağmen çevrilmesi çok zordu, inanın bana.Elimden gelenin en iyisini yaptım, ama eğer mantıksız bir cümle falan görürseniz söylemekten çekinmeyin.

The Evil Champion (Türkçe çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin