"Lordum,araba hazır".Sebastian büyük çalışma odasına girerken efendisini bilgilendirdi.
"Peki" dedi lacivert saçlı asilzade, çalışma masasının arkasından kalkarak.Oturacağın ve arkalığının üzerindeki kadife minderde olan kalıcı göçük, Kontun neredeyse tüm zamanını burda geçirmesi yüzündendi.
Kara saçlı kâhya yardım edemez,fakat efendisinin ne kadar az şikayet ettiğini fark ederdi.Nadiren iç çekerdi,asla omuzlarını sarkıtmazdı, hatta bacaklarını çalışma masasının üzerinde dinlendirmeye de son vermişti.Bunlar o daha gençken sadece Sebastianın önünde gösterdiği alışkanlıklarıydı.Şimdiyse,özüne hakim yüz ifadesini onun etrafındayken bile koruyordu.
Sebastian Phantomhive malikanesinin labirent misali koridorlarında efendisinin arkasından yürürken bunu düşündü.
Ciel konağının dışına adım attığında gördüğü ilk şey tüm hizmetlilerinin sıralanmış olduğuydu.
"Lütfen, uzaktayken incinmeyin,Efendi Ciel!"diye dört insan hizmetlinin en seslisi ve en dengesizi Mey-Rin dramatik bir biçimde reverans yapıp aynı anda da şiddetle kızarırken söylemişti.
"Bu kez dışarıda olduğunuzda bahçelere iyi bakacağım, Efendim!"dedi Finny hevesle, o da eğilirken.
"Hiç endişelenmeyin,Genç Efendi.Siz dışardayken bu üçünün malikeneyi yerle bir etmeyeceğinden emin olacağım."dedi Baldroy büyük bir gülümsemeyle ve başparmağını kaldırdı.
"Güvenli bir yolculuk yapın,lüten,Genç Efendi."dedi Tanaka sakince, sağ kolunu göğsüne çarpazlayıp reverans yaparken.
"Teşekkür ederim.Lütfen, ben dönene kadar malikanemi bütün tutun."Ciel sözlerini Tanaka'ya yöneltti ve çayındanbir yudum olup resmen havası inmeden önce yaşlı adamın dudaklarından bir kıkırtı döküldü.
"Ah,hayır Tanaka..."diye mırıldandı Finny.
"Dostum,onu bazen gerçekten özlüyorum"diye itiraf etti Baldroy.Ciel, Sebastianın kendisine büyük atlı kupa arabasının içine kadar refakat etmesine izin vermeden önce gözlerini devirdi.
Sebastian hemen arabadaki efendisine katıldı,ama karşısında oturmak yerine genç Kontun hemen yanına oturduğunda genç efendisinin ona attığı bakışa şaşırmadı.
"Neden diğer bankta oturmuyorsun?"Ciel tam da,araba yavaşca haraket etmeye ve yol boyunca ritmik bir şekilde sarsılmaya başladığında sordu.
"Amaçladığımızdan daha uzun süre kalmak zorunda kalırsak diye fazladan bavul aldım ki, bu da diğer bankı bavul rafı olarak kullanmak zorunda kalmamla sonuçlandı."Ciel anlıyorum anlamında başını salladı,ama yüzündeki onaylamayan ifadeni kaldırmadı.
"Eğer sizin için fazla sıkışık olursa söyleyin, Lordum.Arabayı yarıştırmanın oldukça eğlenceli olabileceğini farz ediyorum,"diye önerdi şeytan sinsi bir gülümsemeyle.
"Belki sonra.Şimdi her gece dinlenmek için nerede duracağımızı ve Enfield'de ne yapmayı planladığımızı öğrenmek istiyorum."Ciel pencereden dışarıya bakarak sordu.
"Ah,evet.Bu gece, gecelemek için Hackney'de bulabildiğim en iyi otelde duracağız, sonra yeniden yola koyulacağız ve Enfiel'de varana kadar bir daha durmayacağız.Enfield meydana gelmiş cinayetlerin merkeziymiş gibi görünüyor.İlk bir kaç cinayet mahallini araştıracağız ve sonraysa karar vermemiz gerekecek: Barney ve Harigney'deki cinayet mahallelerini araştırmak mı, yoksa...öyleyse..diğer seçeneklerimizi ne bulduğumuza bağlı olarak söyleyeceğim." Ciel başını salladı.
"Peki, sana yapmanı söylediğim araştırmanı yaptın mı...kurbanlara kazınmış harflerle ilgili olanı?"diye sordu genç Kont, esnememek için mücadele ederken.
"Eğer bir mesaj göndermeye çalışıyorlarsa, henüz hiç bir kelimeni deşifre edemedim.En son bu sabah ve dün geceki de dahil olmakla kurbanlardaki harfler P, E, H ,T, İ, M, E, L ve N. Katlleri tek bir kişiden fazlası hayata geçiriyor, ama basit olarak rasgele harfleri kurbanların kalplerinin üzerinde tenlerine kazımak bulabildiğim hiç bir yaygın tarikat ritüeline dahil değil.Bu da benim onların bir mesaj yazmaya çalıştıklarına inanmamı sağlıyor, fakat henüz tamamlanmış değil,Lordum." Ciel başını salladı,gözleri çabucak kapanıyordu ve kendisini kâhyasının cümlesinin son kısmına dikkatini vermezken buldu.Neden birdenbire böyle yorulmuştu ki? Geçen gece bazı tarikatlarla ilgili daha fazla bilgi toplamak için daha geç saatlere kadar ayakta kaldığından dolayı olmalıydı.Ah evet,bu sabah alabildiği kadar evrak ala bilmek için kendini sıkı çalışmaya zorlamış olduğu gerçeği de vardı.
Şeytan kâhya cevap gelmeyince Genç Efendisine baktı ve uyumuş olduğunu fark etti.Sırıttı ve elinde olmadan karşısındaki manzaraya hayran kaldı.
Bir insana göre, Ciel Phantomhive gayet güzeldi.Hayır, hatta bir şeytana göre bile.Meleksi yüzünü çevreleyen eşsiz lacivert saçlarına hoş bir zıtlık yaratan, pürüzsüz, zeytin rengi teni vardı.Berrak,masmavi gözü, keskin yüz hatları ve güçlü çene hattıyla Sebastian neden genç leydilerin efendisi bir odaya girdiği zaman bayıldıklarını anlayabiliyordu.
Sebastian neredeyse gözlerini başka bir yöne çevirecekken efendisi uykusunda anlamsızca mırıldandı ve başını koyduğu yönü değiştirdi.Orası da, tesadüfen, Sebastianın omuzunun olduğu yere denk gelmişti.Efendisi uykusunda iç çekip ipek saçlarının kâhyanın siyah frakının üzerine yayılmasına yol açtığında şeytan kâhyanın gözleri hafiften büyüdü.
"Ah,ben sizinle ne yapacağım şimdi,genç efendim?"Şeytan her şeyden haberiz uyuyan asilzadeye daha iyi bakabilmek için başını dikkatle öne uzatarak seslice sorguladı.
Bu genç kontun kendini savunmasız bıraktığı tek vakitti.Yüzündeki tüm ifadenin açığa çıktığı.Belki de, Sebastianın efendisini kaşlarını çatmazken, dik-dik bakmazken ya da sırıtmazken görme şansı yakaladığı tek vakitti.Sebastianın gerçek Ciel Phantomhive'ı gördüğü tek vakit.
Aniden onu bastalayan tuhaf ve yabancı bir duyguyla Sebastian eğildi ve çocuğun başına nazik bir öpücük kondurdu.Сiel yerinde kıpırdanıp başka bir anlamsız cümle mırıldandığında şeytan buz kesilip efendisinin uyanmasını bekledi.Bu olmadığındaysa usulca kendi kendine sırıttı ve değerli efendisinin omuzunda dinlenmesine izin vermeyi sürdürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Evil Champion (Türkçe çeviri)
Hayran KurguCiel Phantomhive kâhyası Sebastian ile sözleşme yapalı dört yıl olmuş ve artık on yedi yaşında.Ve ikili yavaşça iki şeyin farkına varmaya başlıyorlar:1) İlişkileri sadece katı Efendi ve Kâhya ilişkisi olmaktan çıkmış mıydı? ve 2)Ciel'in evebeyinl...