"N-ne yapıyorsun burada?"diye Ciel, Sebastian'a sordu.Kâhya yerinden kalktı ve kibar bir reverans yaptı.
"Özür dilerim, Efendim.Sadece olarak, size ve Elizabeth'e bir az mahremiyyet vermenin en iyisi olduğunu düşündüm."
"A-aptal.Efendini e-etrafda katiller varken savunmasız bırakmaya mı ka-kalkışıyorsun?" diye suçladı Ciel, sert kış rüzgarı yüzünden titremelerini bastıramayarak.
"Eğer doğru hatırlıyorsam, Lordum, sizi tamamen becerikli bir ölüm meleğiyle bırakmıştım" diye cevabı yapıştırdı Sebastian, siyah frakını çıkarmaya başlarken.
"Tsk.Sanki öyle bir aptal beni koruyabilirmiş gibi." Ciel gözlerini devirdi ve kollarını bilinçsizce şimdi titreyen vücudunun etrafına sardı.
"Buyrun, Genç Efendim." Sebastian ceketini efendisinin titreyen vücuduna sararken, dudaklarını yumuşak bir gülümseme süsledi.Ciel başını kaldırdı, havadaki ani değişikliği fark etmişti.
"Sebastian..." Kâhyanın adı Lordun dudaklarından tuhaf bir şefkatle döküldü.Daha önceki anıların aklına akın etmesiyle şeytanın bordo rengi gözleri bir anlığına parladı.Şeytan eğildi.
"Yes, My Lord?" Nefesi Kontun buz tutmuş teninde yayılıp, gencin bütün vücudunu anında ısıttı.
Ama bu tuhaf, yabancı sıcaklıkla beraber ani ve beklenmedik bir sersemlik geldi.Ciel bakışlarını kaldırıp kâhyasının derhal endişeli bir hal almış bakışlarıyla buluşturdu.
"Lordum? İyi misiniz?"diye sordu şeytan, efendisininin karakterindeki ani değişikliği fark ederek.Ciel'in tek yanıtı gözlerinin aniden kapanması ve dizlerinin bağının çözülmesi oldu.Şanstan, Sebastian mavi saçlıyı yere düşmeden önce yakalayacak kadar hızlıydı, ama bu şeytanın telaşını silmedi.
"Ciel?" Resmi olmayan hitap da yanıt almayınca, Sebastian hemen Ciel'i kucağına aldı ve yoldan geçenler tarafından görülmekten kaçınmak için şeytan hızını kullanarak otele koştu.
Şeytan, odaya vardığında orada başkalarının da olduğunu unutarak kapıyı arkasından çarptı.
"Sebastian? A-ah, hayır! Ciel'e ne oldu?" diye sordu Leydi Elizabeth, koltuktan sıçrarken ve Sebastian'ın kollarındaki gevşek vücuda doğru atıldı.
"Belki de gitmelisiniz, Leydim" diye teklif etti Sebastian, insanın varlığına yönelik ani sinir ve kızgınlığı kontrol etmeye çalışarak.
"Hayır! Ciel'in iyi olduğunu bilmem lazım!" Çocuk gibi ayaklarını yere vurdu ve inatla kollarını çarpazladı.Hizmetçisi yanında duruyor, asilzadenin bilinçsiz olduğunu gördüğü için şoktaymış gibi görünüyordu.
"Henüz bilmiyorum.Kontrol etmem için huzura ve sessizliğe ihtiyacım var, o yüzden lütfen, gidin." Sebastian Ciel'i yatağa yatırırken sakince rica etti.Elizabeth gücendi, ama hemen yanı başındaki hizmetçisiyle beraber, ayaklarını yere vurarak odadan çıktı.
"Ciel? Ciel, beni duya biliyor musun?" Sebastian insanı yanağından yumuşakça okşayıp her hangi bir fiziksel tepki alıp almadığına baktı.Lord temastan kaçmadığında, Sebastian dalgın bir şekilde geri çekildi.Onu içten kontrol etmek için anlaşmayı kullanabilirdi, ama bu şeytanın hem enerjisini hem de gücünü zorlayacaktı.Ama yine de, efendisinin sağlığı önce gelirdi.Böylece, aklında bu fikirle, kâhya alınları bir birine temas edene kadar eğildi.
Şeytani gücünü çağırarak, anlaşma tarafından yaratılmış onu doğal olarak Ciel'e yönlendiren hafif bir çekim hissetdi.Bunu takip etti ve kendini Ciel'in zihninin kıyısında buldu.Yani, Ciel'in sorunu her neyse, hepsi zihninin içinde olan bir şeyle mi ilgiliydi? Şeytan araştırmasına genç Efendisinin bilinçaltının gittikçe daha da derinlerine seyahat ederek devam etti.Genellikle soğukkanlı olan insanın bazı düşüncelerini ve duygularını görmeyi garip bulmuştu.Hepsini geçti, ve ona doğru yönde öncülük eden çekimi izlemeye devam etti.
Sonra bir şey koptu.
Ciel'in zihninde hızla zihinsel bariyerler indi ve Sebastian'ı püskürterek yerinde donakalmasına neden oldu.Varlığına yönelik güçlü saldırının gecikmiş etkisini hissetdi ve sonra, şaşırtıcı bir biçimde, Ciel'in zihninden zorla çıkarıldı.
Zayıf bir nefes alışla, Sebastian yataktan kalktı ve düşünce sağanağı gibi zihnine akın eden sorular eşliğinde efendisini izledi.Kafa karışıklığı ve endişe onu bastırırken, bunun Lord için ne anlam ifade edebileceğini düşündü.Bir insanın, bir şeytanın zihniyle mücadele edebilmesi nasıl mümkün olabilirdi ki? Her şeyden önce, Ciel bunu engellemeyi nerden biliyordu?
Sebastian odada volta atmaya başladı, ki bunu daha önce hiç yapmamıştı, yabancı duygular onu dalga dalga vurdu.Bir şeytanın sahip olmaması gereken duygular- korku, kafa karışıklığı, endişe, şimdi onun kafesteki bir hayvan gibi odada volta atmasına neden oluyordu.Üstelik, bütün duyguları sadece efendisine yönelikti.
Birşeyler kesinlikle yanlıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Evil Champion (Türkçe çeviri)
FanfictionCiel Phantomhive kâhyası Sebastian ile sözleşme yapalı dört yıl olmuş ve artık on yedi yaşında.Ve ikili yavaşça iki şeyin farkına varmaya başlıyorlar:1) İlişkileri sadece katı Efendi ve Kâhya ilişkisi olmaktan çıkmış mıydı? ve 2)Ciel'in evebeyinl...