Ciel Sebastian'ın ardından arabadan dışarıya adım atdı ve korkutucu olmakla beraber tüyler ürpertici olan binayı görmek için bakındı.Binanın yanlarında delikler ve orda burda çatlaklar vardı ve tabela son ziyaretlerinde olduğu gibi yamuktu.Yine de bir şey farklydı.Bir şey yerinde değildi.
Orada, antrede duran, Undertaker'dı.Burada kalan gizemli adamdı o, yüzünün yarısı gri saçlarıyla gizlenmişti.Alışıldık çarpık gülüşünün ve hafif kambur duruşunun yerine, sırtı tamamen dikti ve ağzı sert bir çizgi halindeydi.Ciel çatlamış, çimentodan basamakları ihtiyatla çıktı ve karakterine aykırı görünen adamla aralarında en azından üç metre kaldığında durdu.
"Ciel Phantomhive.Ziyaretini bekliyordum" dedi gri saçlı ölüm meleği, arkasını dönüp loş ışıklı antrede kaybolmadan önce.Ciel soğukkanlı kâhyasına tereddütlü bir bakış atıp meşum binanın içine doğru Undertaker'ı izledi.
"Bir...terslik mi var, Undertaker?"diye Ciel, hepsi ana odada toplandıklarında sordu.Undertaker asilzadenin sorusunu cevaplamadan önce en sevdiği tabutlardan birinin üzerinde oturdu.
"Evet, doğrusu bir terslik var.Ama henüz senin bile bileceğin bir şey değil, küçük Phantomhive.Bugün sizinle başka bir konuyla ilgili konuşmak istiyorum. Sanıyorum ki, cinayet kurbanları yüzünden buradasınız." Asilzade elinde olmadan, Undertaker'ın sesinin hâlâ her zamanki gibi gıcırtılı ve boğuk olmasına karşın, dediklerinin neredeyse tekdüze seslendiğini fark etti.Neredeyse hiç bir duygu yoktu; yüzünde de sesinde de.
"Ve sizin katilin kimliğini ortaya çıkardığınızı sanmakta da haklı mıyım?" Ciel başını aşağı yukarı sallamadan önce bir dakika bekledi. Undertaker bunu duyduktan sonra hatta daha da kasvetli görünmeye başlamış gibiydi.
"O zaman, karşı karşıya olduğunuz varlığın farkındasınız?" Ciel ifadesiz kâhyasının durduğu köşeye kısa bir bakış atıp önüne döndü ve başını evet anlamında salladı.
Ölüm meleği daha fazla soru soramadan, Ciel onu durdurdu.
"Tüm bunları nasıl biliyorsun?"diye sordu asilzade.
"Ölüler arasında canlılar arasında olduğundan çok daha fazla sır vardır" Bu belirsiz cevap Ciel'in, Ölüm Meleği kalkıp en uzak duvara dayalı tozlu masaya yanaşmadan önce aldığı tek yanıttı. Undertaker Ciel'e doğru yürümeden önce masanın üzerinde duran, siyah bir günlük gibi görünen bir şeyi aldı.
"Bu senin bilmen gereken her şey, ve bu bile sathî kalıyor. Bunu okuduktan sonra hayatın zorlaşacak, küçük Phantomhive.Ama anne babanın istediği buydu..." cümlesi gittikce kısıldı ve Ciel uzanıp siyah deri kaplamalı defteri aldı.İnce iplerle tutturulmuştu ve dikiş yerlerinden kopacakmış gibi görünüyordu.
"Benim...anne babam mı?"diye sordu Ciel, şaşkınlıkla, defteri kucağına bırakarak.Ne olduğunu bilmiyordu ama bir şey onu açmaktan alıkoyuyordu.Belki de henüz hazır değildi.
"Evet, küçük Phantomhive". Ciel kendisine 'küçük' ve 'genç' diye seslendiği için ona çıkışmaya yönelik doğal bir dürtüyü bastırmak zorunda kaldı.
"Lordum, belki de artık onu kurbanlarla ilgili sorgulamalıyız"diye teklif etti Sebastian, karanlık odanın köşesinden çıkıp efendisinin yanında durark.Ciel kabul ederek başını salladı.
"Evet.Undertaker, bu yakınlarda öldürülmüş kurbanlarla ilgili bir bilgin var mı?" diye sordu asilzade, anne babasını ve tuhaf defteri şimdilik zihninin gerisine iterek.
"Aslında var.Yine de gerçekten şikayet etmeliyim.Gördüğünüz gibi, öldürülen çocukların çoğu, defin merasimi için benim gibi yeraltına çalışan birine ihtiyac duymayan zengin ve soylu ailelerden.Seri cinayetlerden sadece dört ceset aldım," dedi Undertaker sesinde bir üzüntü tınısıyla.
Ölüm meleği, odanın yaklaşık olarak merkezinde sıralanmış üç tabuta yaklaştı.Önce bütün tabutları açtı, sonraysa cinayetlerin nasıl gerçekleştirilmiş olduğunu açıklayarak devam etti. "Çok iyi bildiğiniz gibi, hepsi aynı yöntemle öldürüldü," Ölüm Meleği tabutun üstüne eğilmeden önce elini sallayarak şeytan ve asilzadeni eğilmeye teşvik etti.Ciel genç oğlanın cesedine baktı ve içinin büküldüğünü hissetdi.Normalde ölülere ve sakatlanmış cesetlere bakmakla ilgili bir sıkıntısı yoktu ve hatta bunu her gün yapmak için ödeme alıyordu.Ama Ciel'in kalbinin şiddetle çarpmasına neden olan şey, oğlanın Ciel'in kendisini ne kadar fazla andırıyor oluşuydu.Gencin yüzü öyle huzurluydu ki, sadece rüya gördüğünü sanırdınız.Koyu çikolata rengi saçları altındaki ipek kumaşın üzerine yayılmış, zayıf yüzünü çerçeveliyordu. Ciel'in daha gençken olduğuna benzer şekilde perimsi yüz cizgileri vardı, ama çocuğun boynunda, beyaz gömleğinin altında kaybolan gözle görülür bir sıyrık vardı.
"Kesikler, gereksiz bir şekilde yukarıdan, boyunlarının alt kısmından başlıyor.Bu da gösteriyor ki, bu cinayetleri işleyen her kimse, temiz iş yapacak kadar becerili olmasına rağmen, kesiğin tam olarak nerede başlayıp nerede biteceği konusunda bir amatör." Beyaz, yakalı frak gömleğinin düğmelerini açıp kurbanın vücudu boyunca inerek pantolonunun kıvrımında son bulan dikilmiş yaranı göz önüne serdi. "Kesiğin gereken uzunluğu ıskalanmış, katilin nasıl ilk önce ağciğerleri kesmeyi amaçladığını göre bilirsiniz." Ölüm meleği gömleği yana çekmekle devam etti, böylece asilzade, kalbinin üzerine kazınmış harfi görebildi.
"Görünüşe göre bu seferki E"diye not etti Undertaker, kısa, çılgın bir kıkırdamayla. Ciel dikkatini yeniden garip adama vermeden önce kâhyasına tedbirli bir bakış attı. "Bu kurbanları öldüren son darbe. Akciğerleri bölen kesik öldürücü olmasına rağmen, muhtemelen, kurbanlar kalplerinin üzerine son kesik atılırken acıyla kıvranacak kadar hayatta kalmışlar.Ve ne kadar da güzel bir kesim," Undertaker yarayı taradı ve gözleri hayranlıkla büyüdü.Aniden cesede büyülenmiş gibi bakmayı durdurup tabutun kapağını geri itti ama tamamen kapamadı.Ciel hâlâ oğlanın tenini örten temiz beyaz kumaşın konturlarını görebiliyordu.
"Tahmin edebileceğiniz gibi diğer iki ceset de böyle.Hım, işte, bu kadar. Biri yakılmak zorunda" Undertaker odanın ortasına yerleştirilmiş başka bir tabutun üzerindeki, karışık bir şekilde süslenmiş vazoya uzun uzun bakarak iç geçirdi, "Ne yazık." Ciel Undertaker'ın böyle davranmasını tercih etdiğini itiraf etti.Böyle davranması gerekiyordu.İlk yaptığı gibi ciddi ve ağır değil.Öyle bir ifade ona yakışmıyor diye karara vardı Ciel.
"Bilgi için teşekkür ederim, Undertaker" dedi Ciel formal, ama halen hafif bir reveransla.Undertaker dramatic bir şekilde, karşılık olarak reverans yapmadan önce genişce gülümsedi.
"Yolun açık olsun, küçük Phantomhive." Ciel altında yatan iğnelemeni sorgulamaksızın, sessizce, uysal bir şekilde peşinde olan Sebastianla birlikte, tuhaf binadan ve tuhaf adamdan ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Evil Champion (Türkçe çeviri)
FanfictionCiel Phantomhive kâhyası Sebastian ile sözleşme yapalı dört yıl olmuş ve artık on yedi yaşında.Ve ikili yavaşça iki şeyin farkına varmaya başlıyorlar:1) İlişkileri sadece katı Efendi ve Kâhya ilişkisi olmaktan çıkmış mıydı? ve 2)Ciel'in evebeyinl...