Sebastian dehşete düşmüştü.
Şu ana kadar asla, bir nephilime* hizmet etmenin getireceği sonuçları düşünmemişti.Şeytanlar ve melekler aynı şekilde, onu ele geçirmek için her şeyi yapacaklardı.Bundan sonra, kont hiç kimseye güvenemezdi.
Ama yine de, Sebastian hiç kanatları olan bir Nephilim duymamıştı.Bu Ciel'in bilinçaltından bir işaret miydi?Ciel'in soyuyla ilgili başka bir şey miydi? Bir saniye düşündükten sonra Sebastian efendisine göz attı.Kontun yüz cizgileri acıyla bükülmüştü, eli sıkıca yastığı kavramış, koyu lacivert saçları alnına yapışmıştı.O sahiden bir Nephilim'in ruhunu yiyebilir miydi?
Hayır, doğru soru bu değil.Artık değil.
O sahiden Ciel'in ruhunu yiyebilir miydi?
Ciel'in aniden bağırması ve acıyla sırtını kamburlaştırması yüzünden şeytan düşüncelerinden sıyrıldı.Sebastian ayağa fırlayıp çıldırmış Lordu sakinleştirmeye çalıştı.Şeytanın çabalarına rağmen, kont bağırdı ve kızarmış yüzünden aşağı göz yaşları süzülürken, yastığı daha da sıkı bir şekilde kucakladı.Sebastian'ın ne yapması gerektiğiyle ilgili hiç bir fikri yoktu.Yapacağı hiç bir şey işe yaramazdı.Ne yapabilirdi ki? Daha önce hiç bir Nephilimle karşılaşmamıştı.
"Sebastian!" diye Ciel kâhyasının adını haykırdı ve uşak elinin arkasında hafif bir sancı hisssetdi.
Efendisinin çığlıklarının arasından zayıf bir şekilde bir çatlama sesi geldi.Şeytan telaşla ve şok içinde aşağı baktı ve efendisinin sırtının kaslarının aniden kırıştığını fark etti
Hayır.
-------- ------------------------
Neredeyim ben?
Ciel aynı kabusun ortasındayken birdenbire savrulduğunu hissetmişti.Acı hâlâ önceki gibi sırtını deşiyordu, ama şimdi bir şekilde bu ızdıraba karşı bağışıklığının olduğunu hissediyordu.Etrafına bakındığında bilinç altının Sebastian'ı o kadar da uzun olmayan bir süre önce görmüş olduğu kısmında olduğunu farketti.Ya da uzun süre önceydi.Ciel emin değildi, görünüşe göre zaman duygusu bütünlükle kayb olmuştu.
"Ciel, uyan!" Sebastian'ın çılgına dönmüş sesinin çağırdığını duydu.Kont sıçradı,bütün duyuları tetikteydi.Bütün dikkatini etrafındaki seslere iyice kulak vermeye yoğunlaştırdı.Arka plândaki tuhaf, donuk kükremenin farkına vardı; birisi hiç durmadan bağırıyordu sanki.Daha fazla dinledikçe, ses güçlendi.Artık neredeyse dayanılmaz olana kadar.
Bunun kendisi olduğunu anladı.Bunu fark etdiği an, kendi zihninden, sadece yatakta uyanmak üzere, çıkarıldığını hissetdi.Görünüşe göre çığlıkları küçük dairede yankılanıyordu ve acı dalgasının geçmesini beklerken çarşafları kavramıştı.Ter yüzünden aşağı damlıyordu ve gözleri sıkıca kapalıydı.
"Ciel?" arkadan, kâhyasının meraklı sesinin sorduğunu duydu.Kont yeniden kendinden geçmemeye yoğunlaşmışken onu sadece olarak duymazdan geldi.Zihnini uyuşturan acı geçtikten sonra, sırt kaslarının kasıldığını ve kemiklerinin tenine baskı yaptığını hissetdi.Neler oluyordu?
Aniden sırtının ortasının teninin yırtılarak açıldığını ve sıcak bir sıvının yanından aktığını hissetmesiyle çığlık attı.İki tafarında hissetdiği, an be an büyüyormuş gibi büyüyen iki kitleyi hissetmesiyle dikkati kandan koptu.Yumuşak bir şeyin kaburgalarına sürtündüğünü hissetdi ve ürktü, acıdan eser kalmamış, yerinde sadece yoğun bir uyuşukluk kalmıştı.
"Lordum..." diye mırıldandı Sebastian, aniden. Ciel sonunda gözlerini açıp şeytana baktı ve bu da Sebastian'ın şaşkınlıkla solumasına neden oldu.Uşak şaşkınlığını saklamakla uğraşmayıp neler olduğunu açıklamaya çalıştı.
"Görünüşe göre sizin-"
"Kanatlarım var"diye böldü Ciel, usulca arkasına bakıp iki dev gibi yeni organı seyrederek.Kontu daha çok rahatsız eden şey ise, şaşırtıcı bir biçimde, çarşafı kirleden kan ve lacivert tüyler kümesiydi.
"Bu pis dağınıklığı temizle" diye emretti Ciel, burnunu iğrenmeyle kırıştırarak.Sebastian banyoya yürümeden önce sakince reverans yaptı.Ciel itilen kulpun gıcırtısını ve suyun hafif hafif akışını duydu.Asilzade, merakına yenik düşerek kanatlarını esnetti ve etkili bir biçimde komodinin üzerindeki objelerin tamamını bir göz kırpımında yere saldı.
"Kahretsin"diye Lord, kendi kendine mırıldandı.
Sebastian neredeyse hemen geri döndü, tekrar temiz beyaz eldivenlerini giymişti ve elinde iki bez vardı.
"Acıtıyor mu, Lordum?"diye dordu şeytan, yatağın yanına oturarak.
"Artık acıtmıyor."Ciel yavaşça kalkarken yanıtladı.Kanatlar neredeyse anında, kendilerini düzeltdiler ve yeniden kazara komodiye çarptıklarında Ciel sinirle homurdandı.
Sebastian sırıtma isteğine karşı koyup yavaşça çarşafları temizlemeye başladı.Bakışları merakla efendisini taradı ve onu gözlerini dikmiş kendisine bakarken bulduğunda durakladı.
"Ben, yarı meleğim..."diye belirtti, gözleri yabancı bir duyguyla büyümüşken.
"Yarı değil.Bir Nephilim kanat çıkarmaz, Lordum." Ciel merakla tek kaşını kaldırdı, kanatları istemsizce daha da yakınına kıvrılmıştı.
"Ne demek istiyorsun?" diye sordu Ciel.Sebastian temizlemeye devam ederken açıkladı.
"Dürüst olmam gerekirse, hiç bir Nephilimle yüz yüze karşılaşmadım.Yine de duyduğuma göre, onlar böyle yapmıyorlar.Bir gecede kanat çıkarıp şeytanlardan daha güçlü olmuyorlar.Doğrusu, Nephilimler en zayıf ırk olarak kabul ediliyorlar; insanlardan sonra yani.Şeytanlar için ruhlarının diğer insanlarınkinden çok daha iştah açıcı olması dışında varlıklarının bir anlamı yoktur. "Uşak kopmuş tüyleri temizleri bitirip, ayağa kalkmadan önce bezleri pat diye kovaya attı.
"Karar size kalmış, Lordum, ama malikâneye dönüp davayı askıya almanızı önere bilirmiyim?Sağlığınız her zaman benim ilk önceliğim, ve bu kadar büyük bir şehrin ortasında tehlikesizliğinizi sağlama alamam"diye teklif etti kâhya, kibar bir reveransla.Ciel bu gülünç seslenen fikire, neredeyse anında kaşlarını çattı.
"Yani ne öneriyorsun, davaya devam edip eninde sonunda bir taşla iki kuş vurmak mı, yoksa korkmuş köpek yavruları gibi kuyruğumuzu bacağımızın arasına kıstırıp kaçmak mı?"diye homurdandı Ciel, bakışı neredeyse kâhyasını titretecek nitelikdeydi.
Neredeyse.
"Bu doğru, ama, Lordum, gerçekten hiç kimsenin kanatlarınızı fark etmeyeceğini mi düşünüyorsunuz? En azından onları saklamayı öğrenene kadar, yani." Gözü kara bir şekilde gözlerini dikmiş, inatçı konta bakarken yaramaz ve bilmiş bir parıltı şeytanın bordo gözlerini aydınlattı.Ciel burnundan soluyup bakışlarını kaçırdı, kolları göğsünün üzerinde çarpazlanmıştı ve yanakları hafifçe şişmişti.
"Kalıyoruz.Bu kadar"diye asilzade noktaladı.İsteksiz bir iç çekişle, Sebastian nazikçe reverans yaptı ve sessizce banyoya doğru yürüdü.
*nephilim-yarı melek yarı insan olan ırka verilen isim.Shadowhunters'i izleyenler bilir zaten :)
![](https://img.wattpad.com/cover/193028115-288-k432879.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Evil Champion (Türkçe çeviri)
FanficCiel Phantomhive kâhyası Sebastian ile sözleşme yapalı dört yıl olmuş ve artık on yedi yaşında.Ve ikili yavaşça iki şeyin farkına varmaya başlıyorlar:1) İlişkileri sadece katı Efendi ve Kâhya ilişkisi olmaktan çıkmış mıydı? ve 2)Ciel'in evebeyinl...