"Neden şu sinir bozucu velet davaya karışıyor ki"diye söylendi Ciel.Sebastian aşağı uzanıp,burnundan soluyan konta bir bir fincan buğulanan sıcak çay verdi.
"Şimdilik onların varlığını görmezden gelmenizi öneririm, Lordum.Zaten elimizde daha acil konular var"dedi Sebastian profesyonelce.Ciel ağzına götürdüğü fincanı yarı yolda durdurdu.Usulca elini indirip sorgularcasına kâhyasına baktı.
"Normalde, o sarışın sürtüğün davranışıyla ilgili bir tür iğneleyici yorum yaparak misillemede bulunurdun"diye not etti Ciel, kadife yastıklı sandalyede arkasına yaslanıp kollarını çarpazlayarak.
"Özür dilerim,Lordum ama başka bir şeytanın size bu kadar yakın olması nedeniyle, korkarım bir daha...korumacı olmalıyım..her zaman tetikte olmak için"diye bilgilendirdi Sebastian,yoğun bordo bakışları efendisinin üzerinde duraklayarak.Ciel boğazını temizledi ve sesindeki hafiften korumacı tonu duymasıyla, omurgasından aşağı tatlı bir ürperti gönderen, tuhaf sıcak duyguyu görmezden geldi.
"Sanırım bu doğru.Ne de olsa,gerçekte elimizde daha acil konular var"diye başladı Ciel, sandalyesinden kalkıp yatağının ucuna yürüyerek.Eğilip kahverengi deri bir iş çantası çıkardı ve hafifçe buruşmuş çarşafların üzerine bıraktı.
"Düşünüyordum ki," asilzade çantanın mandalını çözüp açarak cinayetlerle ilgili önemli belgeleri çıkarırken konuştu.Dehşet verici ve parçalanmış cesetlerin üst üste yığılmış fotoğraflarının altında, arkasından göze çarpan bir kaç küçük notla beraber bir Manila zarfı vardı.
"Şimdi, kimin ve neden bu cinayetlerle ilişkili olduğunu ortaya çıkardığımıza göre, cinayetleri tam olarak neyin ve nasıl gerçekleştiriyor olduğunu bulmaya ihtiyacımız var.Ya da gerçekleştirmiş olduğunu, çünkü görünüşe göre dün geceden sonra daha fazla ceset bulunmamış." Ciel şeytanın sözde 'melek'le ilgili görüşlerini duymak için, beklenti içinde kâhyasına baktı.
"Bir melek bile olsa, bir yaratığın bu kadar fazla cinayeti böyle bir şekilde gerçekleştire bileceğini sanmıyorum.Yani, büyük ihtimalle, insanlar da olaya dahil."
"Evet...Melekler zihin kontrolü yapabilir mi?" diye kafa yordu Ciel.
"Benim bildiğim bir şey değil, Lordum".
"O zaman, bu işin o kısmının kolay olacağı anlamına geliyor."Not etti Ciel, sırıtarak.
"Peki neden öyle söylüyorsunuz, Lordum?"diye sordu Sebastian.
"Sıradan insanlarla uğraşıyoruz.Kolay ve basit zayıflıkları olan yaratıklarla.Hatta bir insan olarak ben de bunu anlıyorum"dedi asilzade, mağrurca.
"Meleğin cinayetteki ortağının yerini saptamak için ne yapacağınızı sorabilir miyim?"diye sordu kara saçlı kâhya, efendisinin rahatlamış yüz ifadesinin her nedense surat asmaya dönüştüğünü görerek.Ciel pencereden dışarıya göz atıp güneşin artık batmış, yıldızların da artık görünmeye başladığını fark etti.
"Yarın sevgili eski arkadaşımızı ziyaret etmeli olacağız...Undertaker'ı." Sebastian efendisinin sıkıntılı ifadesine gülümsedi.
"Her şeyin iyi olacağına eminim, Lordum, ama şimdilik size akşam yemeği hazırlamaya gidiyorum.Belki de o esnada da dinlenmelisiniz, Lordum" diye Sebastian teklif etti.Ciel sessizce ayakkabılarını çıkararak onayladı ve yavaşça yatak örtüsünün altına girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Evil Champion (Türkçe çeviri)
FanfictionCiel Phantomhive kâhyası Sebastian ile sözleşme yapalı dört yıl olmuş ve artık on yedi yaşında.Ve ikili yavaşça iki şeyin farkına varmaya başlıyorlar:1) İlişkileri sadece katı Efendi ve Kâhya ilişkisi olmaktan çıkmış mıydı? ve 2)Ciel'in evebeyinl...