Kral Fransuva tahtında oturmuş kadehindeki üzüm şarabını içiyordu. Hizmetkârlardan biri içeri girdi:
"Majesteleri...Emriniz üzerine Kayra Sultanı getirdik, yanında hizmetçisi de vardı."
"Çok güzel bir haber bu George. Gelsin bakalım."
Içeriye bağıra çağıra şövalyeler ile girdi. Son derece öfkeliydi. Bağırarak kralın huzuruna gelmişti. Lakin Kral Fransuva sinirlenmek yerine kadın ile konuşmak istiyordu. Zira dikkatini ilk görüşte çekmişti:
"Yaklaş bakalım kadın."
"Ne istiyorsun benden? Ne diye kaçırdın beni pis köpek! Mehmed haberimi işitmiştir, bu sarayı senin başına yıkmaya geliyordur."
"Dedikleri kadar güzelmişsin. Keşke o barbarın değil benim kadınım olsaydın Kayra..."
"Mehmed sana bu sözlerinin bedeli çok ağır ödetecek."
Kayıtsızca gülümsedi Fransuva. Bu kadının cesareti ve öfkesi onu epey etkilemişti. Zindana kapatmaya gönlü razı gelmemişti:
"Birkaç gün sarayımızda kalacaksın. Daha sonra Mehmed ile yapacağımız bir pazarlığın karşılığında seni ülkene geri göndereceğiz. Matmazel'e haber verin, sultanı güzelce konaklayabileceği bir daireye yerleştirin."
"Emredersiniz Kral hazretleri..."
Kayra, bu karara oldukça şaşırmıştı. Zira onu esir almışlardı. Esirleri zindana kapatırlardı. Lakin Kral, onu güzel bir daireye yerleştirmişti. Kralın kızı bu sarayın içinde dolaşan güzel kadını merak etmişti. Kralın kızı Jane hemen kalacağı daireye gitti Kayra'nın:
"Merhaba. Ben prenses Jane. Kral Fransuva'nın kızıyım."
"Demek o iğrenç adamın kızı sensin."
"Anlayamadım? Kralımız hakkında niçin böyle konuşursunuz?"
"Kralınız beni zorla kaçırdı! Ben Osmanlı İmparatorluğunun yegane sahibi Mehmed Han'ın baş kadını Kayra Sultan!"
"Siz bir Osmanlı kadını mısınız?"
"Evet prenses. Ben Mehmed Hanın yegane hasekisiyim. "
"Bağışlayın sultan hazretleri. Babam ile konuşur sizi ülkenize geri göndermesi için ikna ederim."
"Lüzum yok, netice de Mehmed gelecek. Ve geldiği vakit taş üstüne taş bırakmayacaktır."
Korku salmıştı prensese Kayra Sultan. Prenses Jane yutkunarak geri çekildi. Endişeliydi Kayra Sultan. Gözleri yaşlar ile dolmuştu. Sevdiği adamın düşmanı tarafından esir düşmüştü. Rabbine yakarıyordu onu buradan kurtarması için.
Mehmed, hazırlanmış ordugahın başına geçmişti. Tüm yeniçeriler, ağalar, paşalar beyler babı semadaydılar:
"Aslanlarım! Yüce allahın adıyla kılıcını kaldıran! Peygamber efendimizin nefesini indiren yiğitlerim! Bir kez daha besmele çekip yürüyün kafirin üzerine! Gün bizim günümüzdür allahin izniyle! Yüce rabbimiz, rüzgar ve dualar arkamızdadır. Zafer ve cennet bize yazılmıştır Ben inanıyorum gün doğmadan Romanın tamamı bizim olacak! Benim yüzümü kara çıkarmayın aslanlarım!"
"Sultan Mehmed çok yaşa! Sultan Mehmed Han çok yaşa! Kılıcın değsin arşa!"
Ordugah yola koyulup Akdenize doğru atını sürdü.
Haremdeki bütün cariyeler, Kayra Sultanın kaçırıldığı havadisini konuşuyorlardı. Fidan Kalfa bu konuşulan havadislere kulak misafiri olmuştu:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tahtın Sultanı ~1 |TAMAMLANDI|
Ficção HistóricaOsmanlı'nın en keskin döneminde savaş entrika dolu duygusal bir macera... "Bu savaşta ya iktidar olacaksın ya da güç. Seni seçiyorum hatun. Bu sıradan bir seçim değil, zira cihanın bir diğer sahibi sen olabilirsin. Sadakatini gösterirsen elbette. Al...