Isabell Hatun hırçınlığının bedelini en sertinden bir tokat ile vermişti:
"Hiç bir yere kaçamazsın hatun! Seninle mi uğraşacağız birde ha? Otur oturduğun yerde! Uslu dur aklını başına devşir. Eğer seçilirsen şehzademizden gebe kalır, bir de erkek evlat doğurursan dünyayı sen yönetirsin."
Fidan Kalfanın dedikleri aklına yatmamıştı Isabell'in:
"Ben asla fuhuş yapmam! Kaçacağım görürsünüz! Aileme döneceğim! Zinhar bir cariye olmayacağım sizler gibi!"
"Bana bak isa mısın musa mısın her ne haltsan geç şuraya dediklerimizi yap!"
Can korkusundan, boyun eğdi. Tüm kızlar eğilmişlerdi. Fidan Kalfa da doğru eğilip eğilmediklerini kontrol ediyordu. Tam o sırada taşlıktan Kayra Sultan geçiyordu masmavi kaftanı ile. Tüm cariyeler eğilirken Isabell Hatun, Kayra Sultanın karşısına çıkıp eteklerine kapandı:
"Sultanım, sultanım...Ne olur yardım edin sultanım. Beni evime aileme geri gönderin sultanım. Lütfen sultanım Meryem ana aşkına bu zulmü bana reva görmeyin sultanım."
"Kalk ayağa bakalım hatun. Adın ne senin nerden geldin buraya?"
"Çerkezim ben sultanım. Anadolunun hristiyan köylerinden birine baskın yaptı zorbalar. Bizi buraya payitahtta zorla getirdiler. Sultanım ben cariye olmak istemiyorum lütfen beni evime aileme geri gönderin. Lutfedin gideyim sultanım. Validem, kardeşlerim babam..."
"Nizama sokun şu hatunu. Bir daha önüme bu şekilde çıkarsan kelleni alırım hatun."
Korku ile boyun eğdi Isabell. Göğüslerine kadar uzanan dalgalı kahverengi saçları, badem gibi gözleri ve iri dudakları ile çok güzel bir hatundu. Epey hırçındı, kadere öfkeliydi. Ailesinden uzakta olması onu yeterince üzüyordu. Şimdi de emir kulu olmuştu.
Şehzade Bayezid taşlıktan geçince bir anda gözleri fal taşı gibi açıldı Isabell'in. Zira hayatında hiç bu denli yakışıklı bir adam görmemişti. Hayret ile bakıyordu diğer hatunlar gibi. Yanındaki kız pek etkilenmemiş olsa gerek Isabell'i dürttü:
"Az evvel ailem diye sayıklıyordun. Şimdi şehzadeyi görünce aklın başından gitti."
"Hayatımda hiç bu kadar güzel yüzlü bir bey görmemiştim."
"Dizlerine kapandığın sultan var ya. O Kayra Sultan. Az evvel geçen şehzade Bayezid'in validesi. İlk evladı olduğu için onu gözünden dahi sakınır. Diğerleri de var tabi. Lakin Şehzademiz Bayezid başkadır. Onun bir küçüğü şehzade Cihangir var. Hiç Cihangir'e ümit bağlama onun gözü kılıçtan başka bir şey görmez. Şehzade Ömer iyi huyludur yumuşaktır. Şehzade Selim tahtın veliahtı sayılır. Zira herkes onu sever sayar. Ama kaderin kime ne çizdiği belirsiz."
"Tahtta en yakın kim peki?"
"Sancaklar daha verilmedi. Yakın bir vakitte hünkârımız kararı açıklar. Lakin taht sancağına oturacak kişiler aşikar. Ya şehzade Selim oturacak ya da şehzade Bayezid. Tahtta güçlü olan çıkar. Evvela validesi güçlü olan. Validesi güçlü olan da Şehzade Bayezid. Kayra Sultanın öyle durduğuna bakma sakın. O da senin benim gibi köle olarak geldi bu saraya. Köle olarak kalmadı lakin. Bak dünyayı yönetiyor. Akli olan onun yolundan gider. Bende onun gibi olmayı isterdim lakin yıllardır haremdeyim. Hiç bir şekilde seçilemedim."
"Seçilmek için ne yapmamız icap eder ki?"
"Evvela güzel olmalısın. Zeki keskin zekalı olmalısın. En mühimi şehzade seni sevmeli. Yoksa her şey beyhude kalır."
Aklına yatmıştı bu konuşulanlar. O da bir sultan olacaktı. Tıpkı Kayra Sultan gibi köle olarak geldiği bu sarayda sultan olacaktı. Dünyayı o yönetecekti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tahtın Sultanı ~1 |TAMAMLANDI|
Ficção HistóricaOsmanlı'nın en keskin döneminde savaş entrika dolu duygusal bir macera... "Bu savaşta ya iktidar olacaksın ya da güç. Seni seçiyorum hatun. Bu sıradan bir seçim değil, zira cihanın bir diğer sahibi sen olabilirsin. Sadakatini gösterirsen elbette. Al...