Birkaç hafta geçti aradan. Kayra Sultanın karnı iyice şişmişti. Dairesinde evlatları ile oturup akşam yemeğini yiyordu:
"Validem, babam ile bugün ok attık. Çok güzel ok attığımı söyledi. Cihangir de çok güzel kılıç kullanıyor. Biraz daha büyüyünce onunla sefere çıkabileceğimizi söyledi."
Şehzade Ömer'de söze atıldı:
"Bende derslerde çok başarılıyım validem. Hoca efendi beni her gün takdir ediyor."
Aybüke Sultan kaslarını çattı:
"Anne, kardeşlerim okula gidiyor niye ben gidemiyorum? Ben hep dairemdeyim ve çok sıkılıyorum."
Kayra Sultan sıcakkanlı bakışları ile baktı evlatlarına:
"Sende eğitim alacaksın benim ay yüzlü sultanım. Lakin daha vakit var."
Şehzade Cihangir hırsla kaşığını tuttu:
"Babam Selim'in kullandığı kılıcı daha çok takdir ediyor. Oysa ben daha iyi kullanıyorum. Hep Selim'i seviyor babam. Benimle alakadar olmuyor."
"Cihangir'im...Benim cengaver yiğit Şehzadem. Baban seni çok seviyor bilmiyor musun bunu? Sen bir yana dünya bir yana. Bir daha işitmeyeceğim söz mü?"
"Söz validem..."
Yemeklerine geri döndüler. O sırada kapıdan içeri Sultan Mehmed Han girdi. Hepsi ayağa kalkıp eğildiler. Mehmed de evlatları ve hasekisi ile aynı sofraya oturdu:
"Şehzadelerim, sultanlarım..."
Bayezid ve Ömer babalarına gülümseyerek bakarken Cihangir ise tam tersi çatık kaslar ile bakıyordu. Mehmed, öfkesini farketmişti:
"Cihangir, aslanım. Sen bana küs müsün oğlum?"
"Sen Selim'i daha çok seviyorsun. Kılıç kullanırken hep onu takdir edip övüyorsun. Bende çok güzel kılıç kullanıyorum ama sen bana daha çok çalışmam gerektiğini söylüyorsun baba."
"Selim sana göre daha güzel tutuyor kılıcı. Bu sebepten talimlerde senden biraz daha iyi. Kılıcı tutmak hayli mühim. Nasıl başlarsan öyle bitirirsin zira. Mağlubiyeti hazmedemeyen gazanfer olamaz. Sende bundan sonra daha çok çalışıp Selim'i yenebilirsin. Lakin onun senin kardeşin olduğunu unutma."
"O benim kardeşim değil ki..."
Kayra Sultan öfke ile uyardı:
"O ne biçim laf öyle bir daha işitmeyeceğim Cihangir. Valideleriniz bir olmayabilir, lakin siz kardeşsiniz."
Cihangir tasındaki çorbayı içmeye başladı. Bayezid kardeşinin saçlarını okşadı öfkesi yatışsın diyerek. Bu olgun davranışları Mehmed'in gözünde onu yüceltiyordu:
"Bayezid, aslanım sen nasılsın peki? Cihangir gibi içinde bir keder yok inşallah."
"Sağlığınıza duacıyım hünkarım."
"Ömer'im aslanım sen nasılsın?"
"Hamdolsun hünkarım."
Aybüke Sultan, babasının yanina ufaktan yaklaşıp kucağına oturdu. Mehmed Han kocaman gülümseyerek saçlarını öptü kızının:
"Güzeller güzeli sultanım. Aybüke'm benim."
"Allah sizi başımızdan eksik etmesin hünkarım. Ben siz sefere gidince sizi çok özlüyorum. Hep sizi bekliyorum ama hemen gelmiyorsunuz. Gelince yanıma çok mutlu oluyorum ama!"
"Bende sizi görünce çok mutlu oluyorum sultanım. Benim biricik kızım sizsiniz zira."
"Doğacak kardeşim kız olmasin ama. Ben senin bir tanecik kızın olmak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tahtın Sultanı ~1 |TAMAMLANDI|
Tarihi KurguOsmanlı'nın en keskin döneminde savaş entrika dolu duygusal bir macera... "Bu savaşta ya iktidar olacaksın ya da güç. Seni seçiyorum hatun. Bu sıradan bir seçim değil, zira cihanın bir diğer sahibi sen olabilirsin. Sadakatini gösterirsen elbette. Al...