Sonu gelmez aşağılamalar, dayaklar, babası bildiği adamın bitmek tükenmek bilmeyen kiniyle büyüdü.
Onun ne haddineydi ki?
Şımartılmak, mutlu olmak
Yasak meyveydi o
Yasak aşkın meyvesiydi Nazenin
Öz babasının evinde hizmetçiydi
Tıpkı annesi gibi
Esma...
Seren, hastaneden çıkarken gözyaşları içerisindeydi. Yanında geçen insanların garip bakışlarını aldırmayacak haldeydi.
Hastane bahçesini inleten hıçkırıkları eşliğinde bir banka oturdu. Titreyen ellerini karnına götürüp okşadı. Bebeğini kötülüklerden sakınmak istercesine sardı elleriyle.
Bir süre daha gözyaşı döktükten sonra kafasını kaldırıp mavi gökyüzüne baktı. Derin derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştı.
Yapamamıştı...
Bebeğini öldürmeye kıyamamıştı. Pislik bir adamın paçasını yok etmeye yüreği el vermemişti işte.
'Keşke... keşke diğer insanlara olduğu gibi bu bebeğe de merhametsiz olabilsem' diye geçirdi içinden.
Yıllardır sızlamak nedir bilmeyen vicdanı karnındaki bebekle gün yüzüne çıkmıştı.
Onun bebeği... Yüzünde istemsizce bir gülümseme oluştu.
Ona ait bir parça. Sadece onun kanından, canından.
O adi adam haketmiyordu onun hissettiği muhteşem duyguyu. Onun duygularının olduğundan bile şüpheliydi Seren.
Kendisi de en az Engin kadar kirliydi. Ama yeni yeni benimsemeye başladığı bebeği için kendine yeni bir sayfa açmaya karar vermişti.
Engin'siz, Tarık'sız ve günahsız...
Aklına tekrar doluşan anlarla çenesi titrerken elini ağzına bastırıp hıçkırık çıkmasını engelledi.
Bebeğini kabullenmesi Tarık'tan vazgeçmesinin sebebi olacaktı. Çünkü Tarık bu bebeği ve babasını öğrenirse yüzüne dahi bakmayacaktı. Önünde iki seçenek vardı. Ya bir canı yok edecek ve Tarık'a sahip olacaktı ya da Tarık'tan vazgeçip bebeğini seçecekti.
O, nefsini Göz ardı edip yüreğinin sesini dinlemeye karar vermişti.
Bebeği uğruna sevdiği adamdan vazgeçecekti. Ve hayatı boyunca ilk kez kendinden başkası için fedakarlık yaptı Seren...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.