İYİ OKUMALARKoca bir bilinmezlikteydi Nazenin. Hayat onu oradan oraya savuruyordu. O ise çaresizce ayak uyduruyordu bu savruluşa. Yanı başında oturduğu pencereden rüzgar eserken gözlerini kapattı.
Kukla gibi hissediyordu kendini. İradesi acımasızca elinden alınmıştı.
Parmağında emanet gibi duran yüzüğe baktı kederle.
Gözüne dolan yaşları koluyla silip derin bir nefes aldı.
Ona seslenen halasıyla koltuktan kalkıp mutfağa gitti."Efendim hala"
"Hazırlansana kızım! Nişanlın gelir şimdi."
Dedi.
Nazenin kafasını sallayıp,
"Peki"
Dedi isteksizce.Nişanlıydı artık değil mi?
Bu kelimeye o kadar yabancıydı ki...
Garipsediği gibi alışamıyordu da. Hele evliliğin yangından mal kaçırır gibi topar yapılması durumunu daha beter yapıyordu.
Ama halasının dediği gibi iyiydi böyle olması. En kısa sürede Engin'den kurtulmalıydı.Odaya girip siyah kumaş pantolonuyla kırmızı bluzunu giydi. Saçlarını salık bırakıp dudağına nemlendiricisini sürdü. Fakat aynadan yansıyan yüzünü görünce moraran gözaltılarına krem sürdü. Kaç gündür doğru düzgün uyumadığından ölü gibi görünüyordu.
Askıdaki çantasını alıp odadan çıktı. Kapının önüne geleceği sırada gelen korna sesiyle halasının sesi duyuldu.
"Nişanlın geldi Nazenin. Acele et bekletme adamı."
Nazenin kafasını sallayıp ayakkabılarını ayağına geçirdi."Allah'a emanet olun" deyip evden çıktı.
Bugün Ali'yle gezmeye çıkacaklardı. Ayşe teyzesinin ısrarıydı aslında bu. Evlenmeden vakit geçirip birbirlerine ısınmalarını söylemişti. Komik gelmişti bu Nazenin'e. Ha deyince hemen olur muydu bu işler?
Yine de kabul edip boyun eğmişti. Diğer her şeye olduğu gibi.Apartmandan çıktığında karşısında arabasına yaslanmış Ali'yi gördü. Ona bakınca kalp atışlarının hızlanmasını istedi, birazda olsun karnında karıncalanma hissetmeyi diledi. Ama kalbi de ruhu da tepkisizdi ona karşı. Sertçe yutkunup ona doğru ilerledi. Daha sonra durup ona baktı. Dudağında zoraki bir gülümseme oluşurken,
"Merhaba, Ali"
Dedi.
Buna karşılık Ali sıcacık bir gülümseme sundu ona.
"Nasılsın?"
Diye sorunca yine yutkunup,
"İyim sen nasılsın?"
Diye karşılık verdi.
"Seni görünce daha iyi oldum." Deyip gözlerinin içine baktı. Duyduklarıyla yanaklarını kızarırken kafasını önüne eğdi.Daha sonra birlikte arabaya binip mahalleden ayrıldılar. Yolda ilerlerken Ali konuşmaya çalışıyordu onunla. Nazenin çekinse de konuşmasına karşılık veriyordu. Artık utanmamalıydı. Ali onun nişanlısıydı ve çok yakın bir zamanda kocası olacaktı.
Gittikleri restoranda yemeklerini yiyip sohpet etmişleri. Bu sohpet daha çok birbirlerini tanımaya yönelikti. Birbirlerine yaşlarını sevdikleri yemekleri, renkleri sormuşlardı.
Ali ona yirmi dört yaşında olduğunu söyleyince şaşırmıştı Nazenin. İri bedeniyle büyük görünüyordu. Kendisi de pek zayıf sayılmazdı aslında. Bu aralar zayıflasa da etine doluydu.Yemekten sonra Ali onu çarşıya götürmüştü. Onu memnun etmeye çalıştığının farkındaydı. Bu onu mutlu ediyordu. Pek alışık olmadığı şeydi bu.
Çarşıda vitrinlere baka baka yürürken birbirleriyle konuşuyorlardı. Ali ona üniversite yıllarındaki komik bir anısını anlatırken Nazenin'nin çekingenliği bedenini terketmiş, anlattıklarına kahkahalarla gülüyordu.
Tam o sırada kulakları sağır eden silah patlama sesiyle donup kalırken, yanı başındaki Ali saniyeler içinde yere yığılmıştı. Karnından akan kanlar üzerindeki beyaz tişörtü kırmızıya boyamıştı.
"Ali!"
Diye çığlık atarken yere çömeldi. Şaşkınlıktan dolayı gözleri sonuna kadar açılmıştı Nazenin'in. Kalp atışı saatlerce bir maratonda koşmuşçasına hızlı hızlı göğsüne çarparken nefes alış verişi de hızlanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALI MELEK
Roman d'amourSonu gelmez aşağılamalar, dayaklar, babası bildiği adamın bitmek tükenmek bilmeyen kiniyle büyüdü. Onun ne haddineydi ki? Şımartılmak, mutlu olmak Yasak meyveydi o Yasak aşkın meyvesiydi Nazenin Öz babasının evinde hizmetçiydi Tıpkı annesi gibi Esma...