2. BÖLÜM

19.8K 801 267
                                        


İyi okumalar

Odasının penceresinden bahçeyi izliyordu mahzunca. Herkes bugün bir telaş içindeydi. Jale hanım şirketten elemanlar getirtmişti ve şuanda onlara direktiflerini tek tek buyuruyordu. Bugün sevgili ablasının doğum günüydü, herşey mükemmel olmalıydı.

Nazenin bir an ablasıyla kendini karşılaştırdı.
Aralarında uçurumlar vardı. O pamuklara sarılarak, el bebek gül bebek büyütülürken,
ya kendisi?

Sonu gelmez aşağılamalar, dayaklar, babası bildiği adamın bitmek tükenmek bilmeyen kiniyle büyüdü.

Onun ne haddineydi ki ?
Şımartılmak, mutlu olmak.

Yasak meyveydi o.

Yasak aşkın meyvesiydi Nazenin.

Öz babasının evinde hizmetçiydi.
Tıpkı annesi gibi.

Esma annesi, 'kızların kaderi annelerine benzer'  derdi.
Ne kadar doğruymuş

Yaşadığı aşağılamaları, horgörülmeyi annesi de yaşamışmıdır acaba?

Ya da

O bunları yaşarken cenette annesi onu görüyor mudur?

Düşüncelere dalmışken, aniden odadının kapısı açıldı. Kimin geldiğine bakmak için arkasını dönerken aktığını farketmediği gözyaşlarını elinin tersiyle sildi.

"Ne yapıyorsun sen hala burada?!"

Cahide'nin öfkeyle bağırmasıyla sinirle avuçlarını sıktı tüm gücüyle. Bu kadından nefret ediyordu!
Hayatında ki bütün kötü anıların sebebi karşısındaki acımasız kadındı. Daha küçücük bir çocukken, jale hanımla bir olup babasını yoktan sebeplerle kışkırtıp üzerine salarlardı. Daha o yaşta küçük bedeni yaralarla kaplı olurdu. Aynı şey, şimdi içinde geçerli olurdu bazen. Babası en ufak bir şey için bile öfkelenip yalvarmalarına aldırmadan döverdi onu. O kadar güçlü bir bedeni vardı ki ne kadar çırpınsa, engel olmaya çalışsa gücü yermiyordu ona.

"Jale hanım elemanlar getirtmiş zaten, daha ne istiyorsunuz benden?"

Dediğinde Cahide gözlerini kısıp yanına yaklaştı ve kolunu sıkıp tehditvari bir sesle konuştu,

"Bu dediklerini Jale hanıma da söylebilecekmisin bakalım?"

Bu kadında ne merhamet vardı ne de vicdan. İğrendiği suratında pis bir gülüş vardı, sanki bunları yapmaktan zevk alıyordu. Cahide, Jale ve babası olacak o alçak adam insan değilde, insan kılığına girmiş bir şeytan gibiydiler. Söylediği şeyin altında bambaşka anlamlar yatıyordu. 'Jale hanım babanı yine doldurup seni dövdürecek'.
Evet, tam da buydu demek istediği. Ne yazık ki bunu zamanla şiddet görerek anlamıştı.
Onlara başkaldırmak demek, akşam yatağına yara berelerle girmek demekti.

Tiksinircesine yüzüne bakıp, kolunu menengene gibi saran elini itti.

"Hepiniz... hepinizden nefret ediyorum!"
Deyip, birşey demesine izin vermeden koşarak çıktı odadan.

Merdivenlerden inip mutfağa girdi. Koskoca ev o kadar kalabalıktı ki mutfağa gelene kadar kaç kişiye çarptığını bile hatırlayamadı. Mutfakta aynı şekilde çok kalabalıktı, gelen elemanlar yoğun bir telaş içerisindeydi. Bahçe ise bambaşkaydı. Herkes son derece şık giyimleriyle bu görkemli partiye uyum sağlıyorlardı. Ablası şımartılmaktan ve kendisi gibi şımarık, zengin arkadaşlarının ilgisinin üzerinde olmasından memnun olmalı ki yüzünden gülücükler eksik olmuyordu. Oysaki ona bakarken o gülücüklere hiçbir zaman şahit olmamıştı.

YARALI MELEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin