3. BÖLÜM

17.8K 771 241
                                    

Multimedya: Nazenin

İyi okumalar

Nazenin, sabahın erken saatinde uyandığında kendini bir hayli bitkin hissediyordu. Yatağından biraz doğrulup başını yatak başladığına yasladı. Dün gece olanlar aklına geldiğinde içi ağlama isteği ile doldu. Hayatı boyunca hiç bu kadar onuru, kalbi kırılmamıştı. O pislik adam arsızca vücuduna dokunmaya kalkışınca korkudan öleceğini sanmıştı. Açık kahverengi tonundaki gözlerinden akan küçük bir damlayı elinin tersiyle sildi. 20 yıllık hayatının büyük bir kısmı kötü muameleyle geçmişti, ama dünkü bambaşkaydı!
Bambaşka bir kötülüktü taciz. Ondan izinsiz bedeninin o pis ellerin dokunması ölümle eş değerdi o an onun için.
Biliyordu

Daha nice kadınlar vardı ondan beterini yaşayan. Bu yüzdendi ya, bir kat daha çok içinin yanması. Susmak zorunda olması daha çok perişan ediyordu onu. Dün gece defalarca kez kendine, hayatına öfkelendi. Onu susturan hayatındaki insanlara lanet etti. Evdekilere söylese kim inanırdı ki ona?
Tam tersi suçlu o olurdu yine. Herkes ondan nefret ederken ona anlayış mı göstereceklerdi?

Kendini kirlenmiş gibi hissediyordu.
Duyguları, bedeni her türlü pisliğe bulanmış gibiydi.
Çarşafı üzerinden atıp yataktan çıktı. Daha sonra dolabının üzerindeki aynadan kendine baktı. Şişen kıpkımızı gözleri ve dağılan saçlarıyla berbat haldeydi. Dolaptan günlük kıyafetlerini alıp odasından çıktı. Herkes hala uyuyor olmalı ki koca ev çok sessizdi. O da sessizce koridordaki lavaboya kendini ettı.

Kıyafetlerini lavabo tezgahına koyup saçlarını çözdü. Gür saçları serbest kaldığında annesini anımsadı.
Ne kadar da benziyordu annesine. Beyaz teni, bal gözleri ve sarıya dönük saçlarıyla annesinin bir kopyasıydı sanki.

Hiç unutmazdı, daha altı yaşına yeni girmişken Sema halası ona annesinin fotoğrafını göstermişti. Öyle küçüktü ki dakikalarca elindeki sararmaya yüz tutmuş kağıt parçasına anlamsızca bakmıştı. Halası ona, 'bu kadın senin annen' dediğinde kaşlarını çatmıştı. Ona sarılıp,
'Benim annem sensin!'
Demişti. Halası bunu duyunca onu öpücüklere boğarak seslice ağlamıştı.Yüzünde acı çektiğini gösteren bir ifade vardı.

Halası onu öyle güzel büyütmüştü ki...
Hiçbir zaman sevgisini ondan sakınmamıştı. Evde ki ona saldırmak için kol gezen kurtlardan özenle korumuştu. Belki bu yüzdendir annesinin yokluğunu hissetmemesi. Annesinin yokluğunu hep halası doldurduğu için annesizliğin ne olduğu bilmiyordu küçükken.

Ama şimdi anlıyordu. İnsan büyüdükçe bazı şeylerin farkına vararmış, ilk bunu anladı Nazenin.
Annesizliğin büyük bir eksiklik, tarifi anlatılmayan bir acı olduğunu kafasını her yastığına koyduğunda anlıyordu artık.
Ah, keşke Sema annesi şimdi yanında olsaydı. Bu yaşadıklarına karşın, hep yaptığı gibi ona destek olsaydı. O, kendisi yedi yaşındayken evlenmişti.

Hatırlıyordu, zamanında Babası, dedesi hatta babaannesi bile karşı çıkmıştı bu evliliğe. Neymiş adam fakirmiş!
Ama aralarında en çok babası karşı çıkmıştı. Onun evi inleten öfkeli bağırışını hala anımsıyordu. 'Ben kardeşimi berber parçasına vermem!'

Halası o gün o kadar çok ağlamıştı ki... Nazenin'in o küçük kalbi sızlamıştı.
Gece uyuyana kadar onu öpmüştü. Biricik halasını öpünce sıkıntılarının biteceğini düşünmüştü. O olaydan iki gün sonra halası evi terk etmişti. Her zaman ki gibi ona masal okuyup, öpücüklere boğarak uyutmuştu onu.

Sabah ise, koca bir gürültü, bağırışla uyanmıştı. Halası kaçmıştı ve hemen evlenmişti. Babaannesi sinir krizleri geçirirken babası, o kadar öfkeliydi ki eline ne geçerse fırlatıyordu. Gözlerinin içi kıpkırmızı olmuştu. Öyle korkunçtu ki, onu dövdüğünde bile bu kadar ürkütücü olmuyordu yüzü.
Dedesi ise, 'benim Esma diye bir kızım yok artık' deyip evlatlıktan reddetmişti kızını. Bütün mal varlığını men etmişti ondan.

YARALI MELEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin