4. BÖLÜM

16.1K 706 147
                                    

Multimedya: Nazenin - simge/ prens ve prenses

İyi okumalar

Arkasından babasının bariton sesini duyduğunda hareketsiz kaldı bir kaç saniye. Daha sonra derin bir nefes alıp arkasına döndü.

Gözlerinin tam içine bakarak,
"Bu evde bir işim yok artık benim, gidiyorum"
Dedi cesaretle.
Hem korkuyordu hemde deli gibi öfkelenmişti. Ama öfkesi korkusundan ağır basıyor olmalı ki böyle cesaretle konuşuyordu onunla.
"Benden izinsiz hiçbir yere gidemezsin! Otur oturduğun yerde, yoksa fena olur!"

Nazenin, kendini daha fazla tutamadan bağırdı.
"Beni çok mu umursuyorsun da böyle konuşuyorsun? Tabi ya! Beni satacaksın ya kıymete bindim değil mi"
Bunu söyleyen kendisi miydi?
İlk kez babasına baş kaldırıyordu ve bunun gerçek olduğuna inanamıyordu.
Cesaret hapı yutmuş olmalıydı.

Onların şaşkın bakışlarını gördüğünde,
"Bütün konuştuklarınızı duydum!"
Dedi. Sinirlendiği için nefes alış verişleri hızlanmıştı.

O an arka planda duran Jale hanım ona yaklaştı.
"Seni hadsiz! Ne zamandan beri kapı arkasından bizi dinler oldun?" Sesi öfke doluydu.

Bu kadına inanamıyordu!
O kadar şeyden sonra bir tek buna mı takılmıştı?
Çatık kaşları ve kızaran suratıyla o da en az kendisi kadar öfkeliydi.
Nazenin, burnunu dikleştirip meydan okuyan bir tavırla,
" Gerçekten bir tek buna mı taktınız? Bana sormadan etmeden evlendirme kararı alıyorsunuz ikinizde! Söyleyin size bu hakkı veren kim?!"
Deyip daha soluklanmadan babasına yaklaştı.

"Eziyetlerin bitmedi mi? Bıkmadın mı artık hayatımı karartmaktan?! Savunmasız olmamdan faydalanıp her kötülüğü yaptın bana. Yapmaya da devam ediyorsun. Ama artık bitti! Gidiyorum ben. Senin benim gibi bir kızın olmadığı gibi benim de senin gibi bir babam yok artık!" Sözünü bitir bitirmez yüzüne patlayan bir tokatla yere yapıştı.

"Saygısız, nankör köpek!"

Nazenin, deli gibi sızlayan yanağını avuçladı. Eline bulaşan sıvıyla dudağının kanadığını anladı. Kafasını yerden kaldırıp, karşısında dikilen iki caniye baktı. Şaşırmamıştı. Bekliyordu bu tokadı. Ama hiç üzülmedi. Hayatında ilk kez düşüncelerini babasına haykırmıştı.
Var mıydı ondan mutlusu?
Yediği tokat bu mutluluğuna engel olmamıştı, alışmıştı zaten. Bunun yediği son tokat olduğunun bilincindeydi. Kararlıydı, eninde sonunda buradan gidecekti.

"Gücün sadece bana yetiyor değil mi? Sen... sen herşey de şiddeti çözüm bulacak kadar korkak bir adamsın!"
Gücünü toplayıp ayağa kalktı. Yerde ki çantasını eline alıp, sinirden köpüren babasına dikti bakışlarını.

"O, çok istediğin ihaleye veda et. Çünkü beni o adi herife satmana asla izin vermeyeceğim." Deyip kapıya yöneldi.
Arkasından onun bağırarak söylediği sözleri işitti.

"Şimdi git bakalım! Seni gittiğine öyle pişman edeceğim ki... Sonunda bu eve kendi ayaklarınla geleceksin!"

Onun bu dediklerinin arkasında duracağını adı gibi biliyordu. Ama umursamadı. Onun yanındayken de hayatını karartmıyor muydu? Her gününü ona zehir etmiyor muydu?
En azından şimdi bu kapıdan çıkarsa özgür olacaktı. Her gün onun kötü muamelesine maruz kalmayacaktı. Onları artık görmeyecekti ya karşılığı ne olursa razıydı, en azından şimdilik öyle düşünüyordu.

Kapıyı açıp çıktı evden. Dudağında ki yaraya rağmen yüzünde temiz bir gülüş oluştu.
İşte şimdi özgürdü!
Hızla ilerlemeye başladı. Arkasına dönüp son kez tüm acılarına şahit olan eve baktı. Bu evi son görüşü olmasını diledi. Adımlarını daha da hızlandırıp bahçeden çıktı. Büyük demir kapıdan geçerken, oradaki korumalara bakmadı bile.
O an yol üstünde ki kaldırımda halasını gördüğünde, sevinçle gözleri parladı. Koşarak yolu geçip, sımsıkı ona sarıldı.
"İyi varsın hala!"
Dedi sesine yansıyan özlemle.

"Sende iyi ki varsın canım benim"
Geri çekildiğin de başını elleri arasına aldı. Dudağına bakıp kaşlarını çattı.

"Dudağına ne oldu, Nazenin?"
Diye sordu kaygıyla.

"Lütfen hemen gidelim hala, daha sonra anlatırım sana"

Kafasını sallayıp onları bekleyen taksiye bindiler. Araba sessizce ilerlerken kafasını halasının omzuna yaslayıp, huzurla gözlerini kapattı.
Bitmişti işte herşey, kurtulmuştu. Bu olanların bir rüya olamamasını diledi. Bunu kendine inandırmak için,
"Bu olanların bir rüya olmadığını söyle hala"
Diye sordu gözleri hala kapalıyken.
Küçük bir kıkırtı sesinden sonra onun sözleri doldu kulaklarına.
"Rüya değil kuzum. Ama emin olamıyorsan seni çimdikleyim istersen."

Gülümseyerek yorgun gözlerini açtı.
"Tamam tamam emin oldum. Gerek yok artık çimdiklemene."

Halasının evinin sokağına girdiklerinde camdan dışarıyı izledi.
Dar yokuşlu sokağı renkli renkli evler süslüyordu. Top oynayan erkek çocukları bindikleri taksiye yol verirken, mahalle kadınları kapı önünde toplanmış çekirdek çitleyip sohpet ediyorlardı. Oyun oynayan küçük çocuklar oradan oraya koşuşturuyorlardı.
Nazenin'in içi bu mahalleye çok ısınmıştı. Keşke o da böyle bir yerde büyüseydi. Orada oyun oynayan çocuklardan biri olmayı o kadar çok isterdi ki...
Babasının ihtişamlı yalısında hiç çocukluğunu yaşayamamıştı. Halasının ona aldığı bez bebeklerle teselli olurdu. Ama o evlenince Cahide hanım hepsini çöpe atmıştı.
'Kocaman kız oldun artık. Bu bebeklerle işin yok! Büyüyünce kendi bebeklerine bakarsın'
Demişti. Üstelik bunu dediğinde kendisi henüz sekiz yaşındaydı!

Kafasını iki yana sallayıp, başından atmaya çalıştı bu kötü anıları. Artık o evi de, içinde yaşayanları da geride bıraktı. Taksi durduğunda halası ücreti ödedi. Nazenin, o an kendini çok ezik hissetti. Babasının evi buraya uzak olduğu için taksimetre çok tutmuştu. Halasına ücreti ödetmek hiç istemezdi ama kendisinin de beş kuruşu yoktu. Biriktirdiği parayı o telaşla evde unutmuştu. Daha ilk gelişinde ona yük olmuştu. Bir an önce iş bulup çalışmayı kafasına koydu.

"Nazenin, hadi insene arabadan"
Halasının sesiyle kendine gelip indi arabadan. Evi iki katlı bir apartmandaydı. Altta kiracı üstte ise kendisi oturuyordu. Apartmana girene kadar herkesin gözleri üzerlerindeydi. İkisi de tek kelime etmeden eve girdiler.
Evde kimse yoktu. Muhtemelen çocuklar okulda, eniştesi ise işteydi.
Çantasını askılığa asarken,
"Aç mısın Nazenin?"
Diye sordu.
Kafasını olumsuz anlamda sallayıp,
"Hayır, aç değilim. Ama çok yorgunum hala, biraz uyusam olur mu?"
Dedi.
"Dudağın kötü görünüyor. Pansuman yapayım öyle uyursun. Sonra da bana olanları anlatırsın, tamam mı?"
Kafasını sallayıp,
"Tamam"
Dedi.

Memnunca gülümseyip yanından ayrıldı. Geri geldiğinde elinde bir çanta vardı. Kısa sürede dikkatlice pansumanını yaptı.
Ayağa kalkıp,
"Gel benimle canım"
Dediğinde Nazenin onu arkasından takip etti.
Sonunda kızı Biricik'in odasına girdiler.
"Hadi gir yatağa da uyu. Bugün zor şeyler yaşadın, kendini toparlarsın biraz"

Nazenin, halasının açtığı çarşafın içine girdiğinde, burnuna mis gibi deterjan kokusu doldu. Halası çok temiz bir kadındı. Zengin bir evde büyümesine rağmen temizliğini hep kendisi yapardı. Hatta bazen evde ki yardımcılara da yardım ederdi.

Alnına bir öpücük koyup,
"İyi uykular canım"
Dedi.

Nazenin gözlerini kapattığında beynine hemen düşünceler akın etti.

Bundan sonra ne olacaktı?
Bugün olanlar o kadar ağır gelmişti ki...
Babasının onu o adam satmaya razı gelmesi...
Bu anlatılmayacak kadar onur kırıcıydı.
Öyle değersizmiş ki kimse fikrini bile sormadan tanımadığı bir adama veriyorlardı onu.

SON

Çok geçmeden yeni bölümle karşınızdayım. İnşallah beğenirsiniz.
Bu arada bayramımız mübarek olsun.
Bir sonraki bölüm görüşmek üzere Allah'a emanet olun 👋
💕

20.08.2018

YARALI MELEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin