14

1.1K 85 40
                                    

Tony, Steve ve Natasha'ya neden bu adamın Peter'a bu kadar takıntılı olduğunu anlatıyordu.

"Bildiğiniz üzere, Peter'ın anne ve babası S.H.I.E.L.D. ajanlarıydı. Bu adamın da Parker ailesi ile bir hesabı varmış. Şans eseri Örümcek-Adam'ın Peter olduğunu öğrendiğinde May'in evine suikast düzenledi. Ama-"

Arkadan gelen bir cam kırılma sesiyle aniden arkaya dönen üç arkadaş, gözleri dolu bir Peter'la karşılaşmayı hiç beklemiyorlardı. Duyduğu şeyin şokuyla bardağı taşıyan eli yana düşmüştü.

Tony panikle konuştu.

"Peter-"

Dudaklarını birbirine bastırarak işaret parmağını havaya kaldırdı. "Dur." demek zor geliyordu. Boğazından kelimeler çıkmıyordu.

"Ko-" yutkundu. Derin bir nefes aldı.

"Konuşma."
Zor da olsa kelimeler ağzından çıkmıştı. May'in ölmüş olabilme ihtimali beynine hücum ederken bir-iki adım geriye gidip elleriyle yüzünü tutarak kapıdan çıktı.

Tony sandalyeye oturup dirseğini masaya, elini alnına dayadı.

"Friday, Happy'ye söyle, Peter'ı May ile görüştürsün."

"Tabii, Bay Stark."

Steve ve Natasha birbirlerine bakarak derin bir nefes aldılar.

"May!"
Peter odaya girdi ve yatakta oturan halasının üstüne koşup sarıldı.

"Tanrı'ya şükürler olsun ki iyisin." Burnunu çekti.

"Tamam artık, ağlama. Ve biraz da sıkarsan gerçekten öleceğim."

Peter sarılmayı bırakıp May'in yüzüne baktı. Onun da gözleri dolmuştu. Peter burukça gülümseyip ayağa kalktı.

"Ev ne halde?"

"Ev, kullanılamaz halde. Biraz dağıldı."

"Seni bir daha asla yalnız bırakmayacağım."

"Ben güvendeyim Peter. Bir kaç morluk ve çizikle atlattım. İyiyim."

Cebinin titremesiyle telefonunu eline aldı.

"Maeve arıyor."

Telefonu kulağına götürdü.

"Peter, kafamdaki şey çıkarılamazmış. Kesin ölürmüşüm. Şerefiz çok kritik bir yere bağlamış."

"Oraya gelince konuşuruz. Şu an bir işim var. May'in yanındayım."

"Tamam, görüşürüz. Seni seviyorum."

"Ben de seni."

"Kontrol etmeyi öğrenmen gerekiyor."

"Denemedim mi sanıyorsunuz? Başımın ağrıdığını hissettiğimde deniyordum. Her seferinde burnum kanadı ve gözlerim karardı. Sonra da kendimi her şeyin içine etmiş halde buldum!"

"Diline dikkat küçük hanım." Konuşan tabii ki Steve'den başkası değildi.

"Sakin ol ve sen de bir şeyler düşün!" Tony bağırdı.

"Düşünüyorum zaten!" Maeve karşılık verdi.

"Yeter!" Noktayı koyan Wanda olmuştu.

"Siz burda bağrışırken Dr. Banner bir yol buldu. Şimdi ikiniz de susun çünkü bu işten çok sıkıldım!"

İkisi de susup Bruce'u dinlemeye koyuldular.

"Bir ihtimal var, belki ölmez ama tekrardan kör kalabilir. Ya da Wanda ile birlikte çalışıp kontrol etmeyi öğrenecek. Onun tercihi."

"Kontrol etmeyi öğrenmek istiyorum."

"Eğer senin zihnine girmezse kontrol edemezsin. Bu yüzden her başın ağrıdığında bileğindeki bilekliğe basacaksın ve Wanda yanına gelecek." Tony Maeve'e bakarak konuştu. Peter hala gelmemişti. May ile birlikte kalıyordu. Çünkü May'in öldürülmeye çalışıldığını ve anne ve babasının ajan olduğunu öğrendiğinde kalp krizi geçirmek üzereydi. İçinin rahat etmesi için bunu gerekli görmüştü. Tony bir şey dememişti.

Maeve cevap verdi.

"Bu iş için kimseyi uğraştırmak istemiyorum."

Wanda Maeve'in elini tutup dostça gülümsedi.
"Önemli değil Maeve. Kendimi borçlu hissediyorum."

Maeve kızın bu kadar iyi niyetli olmasına hayran kalmadan edemedi.

"Şimdi zihnine gireceğim ve belki adamın şu an nerede olduğunu öğrenebilirim."

"Tamam."

Wanda ellerini Maeve'in şakaklarına yerleştirdi ve gözleri kırmızı rengi aldı. Maeve de gözlerini kapattı ve Wanda'nın onun zihninde gezmesine izin verdi. Ona güveniyordu.

Wanda'nın etrafı görmesi imkansızdı çünkü adam, yoktu. Adam yoktu. Bu nasıl olabilirdi?

Ellerini Maeve'in kafasından çekti. Maeve de gözlerini açtı.

"Öğrenemedim çünkü, adam yok."

"Ne demek adam yok?" Maeve şaşkınlıkla konuştu. Adamın yarı saydam olduğu aklında çıkmıştı.

Wanda kafasını salladı. Kapıdan çıkacakken Maeve onu durdurup bir şey sordu.

"Yemek ne zaman?"

"Friday, yemek kaç saat sonra?"

"Yemek için bir buçuk saat sonra aşağıda olunacak, efendim."

Maeve gülümsedi.

"Ben de Janet'ı ziyarete gitmeliyim."

"Dikkatli ol. Başın ağrıdığında bileğine bas. Hızlıca gelmeye çalışırız."

"Tamam. Yemekte burada olurum."

Otobüsten inmiş yürüyordu şimdi. Kulaklarına Queen - Bohemian Rhapsody şarkısının başlangıç cümlesi dolduğunda gülümsedi.

Mırıldanarak şarkıyı söylemeye başladı.

Kapıya gelince anahtarı döndürüp kapıyı açtı.

Küçük kardeşinin odasından Lego karıştırma sesleri geldiğinde oraya doğru yöneldi.

"Tom!"

İki parçayı birleştirmekte olan Tom kafasını kaldırdı ve ablasını görünce ayağa kalkıp -resmen- üstüne atladı.

"Abla, seni çok özledim!"

"Altı üstü 2 haftadır yoktum, beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum."

Tom haberleri izlememişti anlaşılan. Janet izletmemiş olmalıydı.

"Seni tabii ki seviyorum abla."

Ayrılınca Maeve söze girdi.

"Sen devam et, ben Janet'a bakayım.

Maeve odadan çıkıp içeri yürüdü ve salona adımını attı. Televizyonun karşısında oturan adamı görmeyi hiç beklemiyordu. Garip olan şey, Janet'ın onu göremiyor gibi olmasıydı. Adam ona dönüp pis bir şekilde gülümsedi. Maeve şoktan çıkabildiğinde bilekliğine bastı. Adam yok olmuştu.

Telefonu tutan eli yana düştü ve telefon yerle buluştu. Maeve'in kulakları çınlıyordu ve başı fena ağrıyordu. Janet telefonun düşme sesi gelinde kafasını çevirdi ve bayılmak üzere olan Maeve'i gördü. Ona doğru koştuğunda kızı tutabildi ve en azından kafasını yere çarpmasından kurtarabildi.















Bu kitapta yazdığım en uzun bölüm oldu!  726 kelime.*dans* Bana göre iyi ama size göre nasıl bilmem tostlar.

blinded love | peter parker & avengersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin