Her sene düzenlenen yüzme yarışına geç kalmamak için koşan Maya, düşe kalka çıktı evden. Şu anda yüzme salonunda olup bitenler hakkında bilgi alması gerekiyordu. Birkaç dakika sonra yüzme salonuna yaklaşınca bir an Rüya'yı aramak geldi aklına ama Tibet yanında olabilir diye vazgeçti. Onun sesini duymak bir yana varlığını bile hissetmek istemiyordu. Kafasında kurduğu mahkeme salonunda Tibet'i yargıladıktan sonra sportif çantasının cebinden telefonunu çıkarıp Aleyna'yı aradı.
"Günaydın canım. Neredesin?"
"Ooo günaydın Maya hanım." Yüzme salonuna akşam gelmeyi düşünmüyorsunuz değil mi?
Maya irkildi.Yarışın başalyıp bittiğini sandı bir an.
"Farkındayım biraz geciktim. Orada durumlar nasıl?"
"Korkmana gerek yok. Yarış başlamadı henüz. Yüzücüler de ortada yok. Herhalde yarışın başlamasına son dakikalar kala buraya ışınlanmayı düşünüyorlar senin gibi."
"Ya dalga geçemesene. Geç kalacağım diye kalbim duracak zaten."
"Tamam tamam. Biz Rüya ile birlikte seni bekliyoruz. Seyirciler gelmeye başladı. Biraz hızlansan iyi olur."
Telefonda birkaç saniyelik sessizlik oldu.
"Alo... Maya... Maya! Cevap versene."
Birden bir çığlık yükseldi telefondan.
"Aleyna!"
" Neden çığlık atıyorsun kulağımın dibinde? Neden cevap vermiyorsun? Boğazım yırtıldı bağırmaktan."
"Çukura düştüm."
"Ne?"
"Ölü ormandaki kestirmeden geleyim dedim. Bir çöp yığınına bastım. Meğerse çukur varmış."
" İnanamıyorum ya tam zamanını buldu. İyi misin?"
"Sanırım ayak bileğimi incittim."
"Olduğun yerde otur. Ben hemen yardım alıp geliyorum."
"Çabuk ol şarjım bitecek."
"Tam olarak ormanın neresindesin? Tarif et. Seni bulmamız daha kolay olur."
"Alo... Sesin gelmiyor?"
"Maya duyuyor musun beni? Bulduğun yeri tarif et."
"Şebeke çekmiyor sanırım. Alo... Duyuyor musun sesimi?"
Maya, telefaonunu kapatıp çantasına koydu. Aleyna ve Rüya ise endişeden çıldıracaklardı neredeyse. Hemen salondan çıkmak için kapıya doğru koştular. O sırada koridorda duvara yaslanmış Maya'yı gördüler. İkisi birden onun yanına koştular.
Maya gülüyordu.
"Kızım manyak mısın yoksa psikopat mısın, neden oyuna getirdin bizi? Aklımız çıktı," dedi Aleyna arkadaşının omzuna yavaş bir tokat atarak.
"Beni strese sokmak nasıl bir hismiş siz de yaşayın istedim."
"Bu yaşadığım korku ve stres bir yıl yeter bana, dedi Rüya arkadaşına sarılırken. " Lütfen bir daha böyle bir şaka yapma."
" Bakarız. Ee daha kimse gelmemiş."
"Öyle deme. Birazdan herkes damlar buraya. Haydi gidip üzerini değiştir."
Aleyna, bir yandan konuşurken diğer yandan da arkadaşını soyunma odasına doğru itiyordu.
"Biz seni bekliyoruz burada. Oynadığın oyunun intikamını almayacağımızı da sanma sakın."
Maya, gülümseyip soyunma odasına gitti. Üzerini değiştirdikten sonra bir sandalye çekip oturdu. Bugüne kadar kazandığı zaferleri düşünmeye başladı. O kadar çok başarısı olmuştu ki bütün anıları hatırlanmak için sıraya girdi birden. Zaferleri onu yüceltmesine rağmen ona ne kadar yalnız olduğunu hissettirmekten geri kalmıyordu. Bütün başarılarını babasının bir kez ona sarılıp öpmesine ve saçını okşamasına değişmezdi. Anılar bir süre sonra yerini acımasız düşüncelere bıraktı.
"Keşke babam olmasaydı. En azından onu hayallerimde güzel bir yerde iyi bir insan olarak yaşatırdım. Onu severdim. O da beni severdi. Belki acı çekerdim hep ama... Ama baba olarak hayatıma yamalanmış, adam demeye bile dilimin varmadığı Necdet'i tanımak çok daha acı. Hergün defalarca beni hayallerimle ve umutlarımla birlikte öldürdü. Üzerime toprak atanım olmadı. Tamam kabul ediyorum gerçek babam değil bu yüzden de beni sevmek zorunda da değil ama en azından kötü davranmayabilirdi. Ahh babacığım kim bilir neredesin. Keşke şimdi burada annemle birlikte beni bekliyor olsaydınız."
Bu önemli günde sinirini bozmamalıydı ama istem dışı gözleri dolmaya başladı. Necdet'in hapiste olduğunu hatırlayınca derin bir nefes aldı ve dışarıya çıktı. O, çıkana kadar salon neredeyse dolmuştu. Bütün gözler üstündeymiş gibi hissediyordu. Havlusunu omzuna atarken Rüya yanına gelip kulağına eğildi.
"Şu Cenk denen çocuğu görüyor musun? Sen geldiğinden beri gözleriyle yercesine sana bakıyor."
"Aman canım sen de. Bakıyorsa baksın. Ancak bakarlar zaten."
Rüya, bir tutam saçını baş parmağına sarmaya başladı.
"Öyle deme ya. Bence çok yakışıklı."
"Demek öyle ha. Tibet'i unuttun galiba."
"Ben kendim için değil, senin için diyorum."
"Hiç boşuna umutlanma. Fazla sıkarsa ona hiç unutamayacağı bir şey yaşatırım."
"Sana da yaranılmıyor."
Maya, gözlerini devirip Aleyna'nın yanına gitti. Yarışa çok az kalmıştı. Etrafına baktı. Herkesin yanında ya annesi ya da babası vardı. Bazıları da anne ve babasıyla birlikte oturuyorlardı havuzun karşısında. Onun yanında ise kimse yoktu. Annesi bu sefer gelmemişti. Babası ise hiçbir zaman... Bulunduğu ortamdan sıkılmaya başlamıştı ki Cenk dikkatini çekti. Hâlâ onu izliyordu. Kendini toplayıp yanına gitti.
"Neden bana bu kadar bakıyorsunuz?"
Cenk pis pis sırıttı.
"Böyle bir güzele bakmamak elde değil."
"Peki bu güzelin rahatsız olabileceğini hiç düşünmediniz mi?"
Cenk'in sağ ve sol tarafında iki tane uzun boylu genç duruyordu. İçine tıkılıp kaldıkları siyah takım elbiselerden koruma oldukları belli oluyordu. Sağ taraftaki solgun benizli koruma Cenk'in konuşmasına fırsat vermeden lafa atıldı.
"Bugüne kadar hiçbir kız patronun bakışlarından rahatsız olmadı. öyle değil mi patron, kestiğin kızların hiçbiri senden rahatsız olduğunu söylemedi."
Cenk, kendinden çokça uzun olan ve kendisini utandıran korumasına sert bir bakış attı.
"Afedersin patron. Senden rahatsız olduğunu söyleyince seni korumak istedim. Beni herkese karşı koruyun demiştin ya hani, bak dediğini yapıyorum. İyi yaptım değil mi patron?"
Cenk kıpkırmızı kesildi. sinirden.
"Selçuk, kes sesini!"
"Tamam patron. Nasıl istersen."
Maya, bu tuhaf diyalog karşısında gülmemek için dudağını ısırdı. Kendini zor tutuyordu. Bu Cenk'in sol tarafındaki sarışın korumanın gözünden kaçmamıştı.
"Patron, bu kız sana gülüyor. Bırak ona haddini bildirelim."
"Oğlum neden burnunuzu sokuyorsunuz işime? Kesin sesinizi yoksa ben keseceğim şimdi."
Sağdaki koruma, sesinde alınganlıkla konuşmaya başladı.
"Ama patron kızın yanında hakaret ediyorsun, ayıp oluyor."
Cenk kükredi birden.
"İkiniz de defolun! Hele ki sen Selçuk, bir daha gözüme görünme."
Selçuk ağlamaya başladı birden.
"Patron, yıllardır birlikteyiz. Birlikte büyüdük. Ben sensiz ne yaparım, kimi korurum artık? Hepsi bu kız yüzünden. Geberteceğim seni!"
Maya, olduğu yerde donup kaldı sanki. Sinirleri gerilmeye başlayınca tutamadı kendini.
"Ne dediğinin farkında mısın sen be! Hem taciz eder gibi bakıyorsunuz bana hem de karşıma geçmiş ahkâm kesiyorsunuz. Şansınızı fazla zorlamayın. Yoksa...
Cenk çıldırmış gibi bağırmaya başladı.
"Yoksa ne? Sen kendini dünya güzeli mi zannediyorsun be! İki dakika yanımıza geldin, bizi birbirimize düşürdün. İstemiyorum seni, git buradan.
Maya, siniri bozulduğu için gülmeye başladı.
" Ben güzel olduğumu söylemedim zaten. Fakat sizin birbirinize düşmeniz sizin aptallığınız yüzünden."
Aniden Cenk'in gözleri koskocaman açıldı. Maya'ya saldıracak gibi duruyordu.
"Ben aptal değilim. Harikayım... Harikayım anlıyor musun beni? Dünyanın en harika insanı benim. Sen ise salağın tekisin. Benim gibi mükemmel birini aşağılayacak kadar kıskanç ve pisliksin."
Maya, artık hiçbir şey duymuyordu. Cenk'in grimsi gözlerinden başka hiçbir şey görmüyordu. Hayatında ilk kez bir erkekten işitmişti o sözleri. Ama bu ilk olmasına karşın son olmalıydı. Artık hiç kimse tutamazdı onu. Yumruğunu sıkıp Cenk'in sağ gözüne indirdi. Cenk, ne olduğunu anlayamadan Savaş girdi araya. Maya, hâlâ çok öfkeliydi. Ama başka hamle yapmadı. Bundan güç alan Cenk, ağza alınmayacak küfürler attı ona ve yumruk atmak için elini kaldırmıştı ki eli havada kaldı çünkü beklenmedik bir şekilde Savaş tutmuştu. Cenk zorlamaya devam edince bu sefer Savaş ona yumruk attı ve Cenk'in yakasına yapıştı.
"Demek kadına şiddet ha?"
Sorduğu sorudan sonra bir yumruk daha vurdu. Kimse bu kargaşanın sebebini anlayamadan Cenk yumruk manyağına döndü. Korumaları ise korkudan bir kenarda durup olup biteni izliyorlardı. Buna iyice bozulmuştu Cenk. Korumalarına seslendi bir an.
"Yardım etsenize lan! Kızın koruması beni linç etti. Siz ne biçim korumalarsınız? Korkak fareler gibi kıyıda köşede saklanıyorsunuz."
Korumalarının bir şey yapmadığını görünce devam etti bağırmaya. Polis çağırın diye avazı çıkana kadar bağırdı. Tiz sesi bütün salonda yankılandı. Savaş anında yakasından tutup ayağa kaldırdı. Çok çok korktuğu her halinden belli olan Cenk, hemen bir adım geri attı.
Savaş, ona doğru bir adım atıp elini cebine attı ve barettasını çıkarıp Cenk'in yüzüne yapıştırdı.
"Polis burada zaten. Bir sorun mu vardı?"
Cenk'in içindeki korku bütün bedenini sarmıştı. Yüzü kıpkırmızı bir şekilde Savaş'a aval aval bakıyordu. Söylediği her şeyden çoktan pişman olmuştu bile...
"Yok komiserim, ben ambulans diyecektim de şaşırdım bir an."
Tam Cenk bir fırsat bulup oradan kaçacaktı ki yüzme eğitmeni geldi ve oradakileri sakinleştirmeye çalıştı.
Maya, Savaş'ı banka oturtmaya çalışırken Cenk karman çorman olan yüzünü temizlemek için can havliyle ayrıldı oradan.
"Savaş, sakin ol lütfen. Bak, gitti zaten."
"O, sana ne dedi de yumruk atacak kadar sinirlendin? Ondan şikâyetçi olmalısın."
Maya, ne diyeceğini bilemeden doğaçlama konuştu. onu sakinleştirmek için aklına gelen ilk şeyi söyledi. Savaş'ın bu korumacı tavrına çok şaşırmıştı.
"Aslında bir şey söylemedi. Beni kesince sinirlendim biraz."
"Onun sana bakan gözle..."
Maya sözünü kesti.
"Buraya neden geldin ki?"
"Ben Miray Akay cinayeti için araştıma yapmak için gelmiştim."
Hâlbuki Savaş söylediklerinin palavra olduğunu çok iyi biliyordu. Maya'yı ölesiye merak ettiği için gelmişti.
"Bir gelişme var mı?"
"Soruşturma hâlâ devam ediyor. Neyse, sen nasılsın bakalım?"
"Yüzersem daha olacağım."
Az sonra Cenk geldi. Titrek sesiyle Maya'dan özür diledikten sonra Savaş'a döndü.
"Siz bu hanımefendinin nesi oluyorsunuz acaba? Ben sizi karuması zannettim de."
"Maya benim kız arkadaşım. Sakın bir daha ona göz ucuyla bile bakayım deme. Aksi takdirde birkaç dakika önce ne olduğunu gördün."
Savaş, Maya'nın kendisinin kız arkadaşı olduğunu hangi cesaretle söylediğini bilmiyordu. Fakat bildiği bir şey vardı ki doğru olanı yapmıştı. Gururla baktı Maya'nın gözlerine.
Maya, pembeleşen yanaklarının farkında değildi. Savaş'a kızmak yerine söyledikleri için mutlu olmuştu. Herşey daha mükemmel görünmeye başlamıştı gökyüzü gibi mavi, ışıltılı gözlerine. İlk kez birini sevmişti ve ilk kez bir erkek tarafından arkadaşlık duygusundan farklı bir duyguyla korunup sahiplenmişi. Duygularını açığa vurmak yerine anın tadını çıkarıp yaşamayı tercih etti.
"Tövbe komiserim, bir daha onun karşısına çıkmayacağım. Zaten yeterince rezillik yaşandı. Herkese rezil oldum. Birazdan gidip okulumu değiştirip başka bir şehire gideceğim. Neyse, sanırım gitsem iyi olacak."
Cenk gittikten sonra Savaş ve Maya yalnız kaldılar. Savaş, Maya'ya bir açıklama yapmak zorunda olduğunu düşünüyordu ama öyle sıradan bir açıklama değil. İlk önce göğsünün üzerinde kavuşturduğu kollarını serbest bıraktı. Sonra da Maya'nın düşüncelerini anlayabilmek için kocaman kahverengi gözlerini onun üzerinde gezdirdi ve son durak olarak gözlerine kitlendi.
Maya, ne kadar soğukkanlı görünmeye çalışırsa çalışsın heyecanı onu ele veriyordu. "Cenk'e söylediklerim için rahatsız olduysan özür dilerim. Kötü bir niyetim yoktu. Sadece sana bir daha yaklaşmaması için öyle söyledim," dedi savaş hemen gözlerini kaçırarak.
Maya'nın içinde tsunami oluyordu sanki. Elini yumruk yapmış sıkıyordu. Bu yüzden tırnakları avuçlarına batıyordu.
"Ahh Maya! Ne diye hemen boş hayaller kuruyorsun ki? Bak, adam sadece seni korumak için öyle demiş. Sen kim o kim... Kendine gel. O sadece bir polis olarak görevini yaptı. Belki sevgilisi falan vardır. En iyisi unut onu. Evet evet unut."
"Yok rahatsız olmadım. Yani şey... Önemli değil. Ben sanmıştım ki... Sanmıştım ki ciddiydin onaları söylerken. Beni koruduğun için teşekkür ederim."
Savaş, Maya'nın kendisine karşı boş olmadığına emin olunca heyecandan nefes alış verişleri düzensizleşmeye başladı. Kısa bir sessizlikten sonra söylemesi gereken sözcükleri toparladı kafasında. Ve beyaz eliyle uzun saçını arkaya doğru attıktan sonra çekingen bir edayla konuşmaya başladı.
"Aslında ben Cenk'e söylediklerimin gerçek olmasını istiyorum. Tabii sen de istersen."
Maya'nın içinde yepyeni umutlar yeşermeye başladı. Hemen az önce yere diktiği gözlerini usulca kaldırıp Savaş'a baktı. Daha sonra hafif kekeleyerek cevap verdi.
"Evet... İsterim, fakat..."
Maya cümlesini bitirmemişti ki Savaş'n telefonu çaldı. Savaş, "Tam zamanını buldu Allah'ın cezası," dedi içinden. Maya, Savaş'ın üzüldüğünü görünce "önemli değil" dercesine salladı başını.
"Efendim."
"Bir şey çıktı mı peki?"
"Tamam, birazdan geliyorum."
Maya, bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştı.
"Kusura bakma Maya. Adli tıptan arıyorlar. Miray'ın otopsi sonuçları çıkmış. Gitmem gerekiyor."
" Tamam. Sonuçlara bakınca bana da haber ver olur mu?"
" Merak etme hemen haber vereceğim sana."
Savaş, hızlı bir hareketle Maya'ya yaklaştı. Maya, heyecandan kıpkırmızı kesildi. Hemen geri adım atması gerektiğini düşündü ama yapmadı. Savaş'ın kokusu hafifçe burnuna geldiği zaman "Allah'ım cennet mi kokuyor bu adam?" dedi içinden. Tam o sırada, seni seviyorum sözcükleri döküldü Savaş'ın dudaklarının arasından ve ona şefkatle sarıldı.
Maya, onun kollarının arasında minik bir çocuk gibi görünüyordu. Duyguları sürekli ve aniden değişiyordu. Bu yüzden bilinçsizce hareket etmekten korkuyordu. Birkaç saniye sonra Maya da ona sımsıkı sarıldı. Kendini çok huzurlu hissediyordu. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi oluyordu ama hiçbir şeye aldırış etmeden parmak uçlarının üzerinde durup onun kulağına seni seviyorum diye fısıldadı. Bu mutlu anları uzun sürmedi. Az sonra Rüya geldi yanlarına. Savaş onun tek kelime etmesine fırsat vermeden "hoşça kalın" deyip oradan ayrıldı.
Rüya, hemen meraklı bakışlarını arkadaşına çevirdi.
" Oo Maya hanım ne bu samimiyet, sevgili falan mı olduğunuz yoksa?"
Maya gülümsedi.
" Galiba. "
" Ay yerim ben sizi. Çok tatlı bir çift oldunuz gerçekten. "
Birazdan Aleyna'nın sesi duyuldu.
"Maya, Rüya ne yapıyorsunuz orada? Yarışma çoktan başladı. Sıra sizde. Hadi gelin."
Rüya Maya'nın koluna girip havuza doğru götürdü. O sırada Maya bambaşka bir alemdeydi. Artık kendini güçlü hissediyordu. Sürekli onu kurtaran bir polise aşık olacağını nereden bilebilirdi ki. Son birkaç gün içerisinde hayatı ciddi anlamda değişmişti. Bundan sonra sadece kendisinin ve sevdiği insanların mutluluğu için çabalayacaktı. Hem zaten bugüne kadar hep öyle yapmamış mıydı? Her zaman başkalarının mutluluğunu ve refahını düşünmüştü ama artık kendisi de bu mutluluğa dahil olmak istiyordu. Bir umuttu yeşertmişti içinde ama bu isteği asla gerçek olmayacaktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlık
Mystery / ThrillerSen hiç, birileri hıçkırıklarını duymasın diye kolunla ağzını kapatıp kendi çığlığında sağırlaşıp gözyaşında boğuldun mu?